Bir yükseköğretim programını seçerek "tercih listesi"ni dolduran genç, gerçekte yaşayacağı hayat biçimini seçiyor demektir. Birçok insan, seçmiş olduğu mesleğin getireceği hayat biçimini bilmediği veya iyi incelemediği için başarısız, verimsiz ve mutsuz olmaktadır. Bu sebeple "tercih listesi"ni dolduran her gencin, yazdığı her yükseköğretim programı için kendisine sorması gereken bazı sorular vardır. Aşağıda daha bilinçli bir tercih yapmaya ışık tutacak ve meslek seçimine yardımcı olacak sorular sıralanmıştır. 1) Bu yükseköğretim programı bana bir meslek kazandıracak mı? Cevap "evet" ise ikinci soru; 2) Bu mesleğin bana getireceği hayat biçimi beni mutlu edecek mi? Ben bu mesleğin bana getireceği hayat .biçimini yaşamak istiyor muyum? Cevap "hayır" ise ikinci soru; 2) îki veya dört yıllık bu yükseköğretim programını okumakla kendimi yıllarını kaybetmiş bir insan olarak değil de, ilgi duyduğum alanda bilgilenmiş bir insan olarak mı hissedeceğim? Bu duygu bana mutluluk verecek mi? Bu ön sorulardan sonra, meslek seçimi konusunda ışık tutacak sorular şunlardır: 1) Kendimi 30 yaşlarında nasıl görüyorum? Nasıl bir hayat yaşamak isterim? însanın 16-18 yaşından 35 yaşındaki isteklerini tahmin etmesi çok zor olabilir ama yine * insanların büyük çoğunluğu 35 yaş dolaylarında evli ve çocuk sahibi olurlar. Bir aile düzenini ayakta tutabilmek için seçmeyi düşündüğünüz hayat biçimi nedir? Bazı işler gençlik yıllarında insana iyi para kazandırır ve renkli bir hayat sunar. Bir kış turizmi bölgesinde kayak öğretmenliği böyle bir işe örnektir. Ancak bu tür işleri yapanların büyük bölümü 50 yaşlarına doğru, aldıkları kiloları zor taşıyan bedenleriyle, Amerikan barlarda gençlik anılarını anlatarak mutsuzluklarını hafifletmeye çalışırlar. Buna karşılık bazı işler konusunda harcanan çabalar meyvelerini hayatın ileri yıllarında verir. Üniversite öğretim üyeliği (akademisyenlik) böyle bir işe örnektir. Otuz beş yaşlarından başlayarak akademisyenlerin saygınlığı ve etkinliği artar, çevrelerine toplananların sayısı kabarır. Bu da hayatı zenginleştirir ve anlam katar. Bu iki uç örneğe göre siz hayatınızı nasıl düzenlemek isterdiniz? 2) Büyük bir şirkette mi çalışmak isterim, serbest çalışmayı mı tercih ederim? Büyük şirketlerde büro işleri yapmak, çoğunlukla kişinin işi- iş yerinde bırakmasına ve kendi boş zamanını dilediği gibi kullanmasına imkân verir. Buna karşılık bazı kurallara uymak ve başka insanlarla uzlaşmak zorunludur. Serbest olarak çalışma imkânı veren doktorluk, muhasebecilik, mimarlık, avukatlık gibi mesleklerde kişi oldukça geniş bir alan içinde kendi kurallarını kendisi koyar. Ancak bu tür işleri yapanlar gecelerini, hafta sonlarını da içine alan bir çalışma temposu içinde olmaktan kendilerini alamaz ve bütün güçlükleri tek başına göğüslemek zorunda kalır, çok kere yıllık izinlerini bile yapamazlar. 3) Büyük şehirde mi, küçük şehirde mi yaşamak istiyorum? Bazı işler büyük şehirlerde yaşamayı zorunlu kılar. Yayıncılık, bankacılık, gazetecilik, reklamcılık bu tür işlerdendir. Büyük şehirlerde yaşamak, günün birkaç saatini trafik içinde geçirmeyi, farklı insan ilişkileri kurmayı gerektirir. Buna karşılık büyük şehirler, ilgi du-yanlara çeşitli sanat faaliyetlerini izleme imkânı verdiği gibi, eğitim ve sağlık açısından da küçük yerleşim merkezlerinde yaşayanlara kıyasla farklı seçenekler sunar. Küçük yerleşim merkezleri insanların belirlenmiş sınırlar içinde daha sakin bir hayat sürmelerine imkân verir. Ne insan ilişkileri, ne ulaşım insan hayatında önemli bir problem oluşturur. Küçük merkezlerde yaşayanlar büyük şehirlerde yaşayanların aksine "zaman-sızlık"tan şikâyet etmezler, her gün tanıdık yüzlerle selamlaşarak işlerine gider, kendilerine ve ailelerine bol miktarda zaman ayırabilirler. 4) Çok para kazanmak istiyor muyum? Bu soruyu yadırgayanlar çoğunlukta olacaktır. Ancak insanın seçtiği hayat biçimi, aldığı riskler, çalışma süresi ve işin hayatına getirdiği yük çok kere önceden bilinebilir. Bunu bilebilmek için seçilen iş konusunda ayrıntılı olarak düşünmek gerekir. Başarıya ulaşmış üst düzey yöneticileri, avukatlar, doktorlar oldukça rahat ve yüksek standartta bir hayat yaşarlar ancak bu onların işlerini bizzat kendileri yaptıkları süre içinde devam eder. Bu meslekler büyük mülkler ve gelecek güvencelerine imkân veren "büyük para"lar kazandırmaz. Buna rağmen bu meslek mensuplarının kendilerine ve ailelerine ayıracak zamanlan çok azdır. 5) Emin bir iş mi istiyorum, yoksa risk almaya hazır mıyım? İster devlet kesiminde, ister özel sektörde maaşa bağlı bir iş, sınırlı fakat güvenli bir hayattır. Kendi işini kuran kişinin önünde her türlü başarı imkânı olduğu gibi, her türlü başarısızlık ihtimali de açıktır. Kazandıkları paralara gıpta edilen birçok iş sahibinin "elde ettiklerini" hayatları karşılığı elde ettikleri pek düşünülmez. Riske girmeyi göze almak, insanın geleceğini kesinlikle belirleyen çok önemli bir özelliktir. Buna karşılık belirli bir çalışmanın karşılığında elde edilen ücrete bağlı işler insana güven ve rahatlık verir. Ücretin sağladığı imkânlarla sınırlı bir hayat sürmeyi zorunlu kılan bu tür işlerde çalışanların hayatlarında büyük dalgalanmalar olmaz. 6) Seyahat etmeyi seviyor muyum? îster kısa süreli olsun, ister uzun süreli seyahat etmek bir strestir. Çünkü seyahat insanı yeni şartlara uymaya zorlar. Bazı insanlar seyahatin getitdiği zorlanmadan çok fazla etkirehirken, bazı insanlar ise bu durumdan zevk bile alabilirler. Siz hangi gruptansınız? Seçeceğiniz mesleğin bu özelliğinize uygun olmasına dikkat edin. 7) Nerede çalışmak bana zevk verir? Açık havada mı, bina içinde mi? Açık havada sadece ziraat mühendisleri ve veterinerler çalışmaz. Birçok mühendis ve pazarlamacı da iş saatlerini büro dışında geçirir. Siz neden hoşlanırsınız? Sıcak veya soğuk günlerde odanızın sabit konforunu mu tercih edersiniz, yoksa bütün günü masa başında geçirmektense günlük hayatın hareketliliğine katılmayı mı istersiniz? Seçmeyi düşündüğünüz mesleğin bu açıdan size uygunluk derecesi nedir? 8) Hangi derslerden daha çok zevk alıyorum? Ortaokul ve lise hayatında öğretmenler, dersleri sevmek veya sevmemek konusunda önemli bir belirleyiciyse de, sağduyu sahibi bir öğrencinin hangi dersle ilgilenmenin kendisine zor geldiği, hangi dersleri çalışmanın zevk verdiği konusunda fikri vardır. Orta eğitimde okutulan dersler genel hatlarıyla matematik ve fen; sosyal bilimler; sanat ve yabancı diller olarak dört gruba ayrılabilir. Öğrencinin bu derslerdeki basan düzeyi onun bu derslerle ilgili mesleklerdeki başarı düzeyi konusunda genel bir fikir ve önemli ipuçları verir. Üniversite eğitimini ve meslek seçimini bu ipuçlarını göz önüne alarak düzenlemekte büyük yarar vardır. Her ne kadar okul başarısı meslek başarısı konusunda kesin bir fikir vermezse de kişinin ilgilenmekten zevk aldığı ve zorlandığı alanları bilmesi ve seçimini ona göre yapması yerinde olurj Böylece ilerde doğacak iş tatminsizliği veya yapılmış olan eğitimin dışındaki bir alandan meslek seçmek konusunda risk azaltılmış olur. Kişinin yeteneklerine uygun düştüğü halde, farklı sebeplerden ötürü hoşuna gitmeyen meslekler de olabilir. Örneğin insanlarla yakın olmaktan hoşlanmadığı halde, fen dersleri iyi diye hekim olmak mesleğin ilerleyen yıllarında iş tatminsizliği doğuracak bir durumdur. Bu sebeple bir gencin meslek seçimini yaparken, o mesleğin kişilik olarak kendisine uyup uymadığına bakması önem taşır. 9) İnsanlarla iyi geçinebiliyor muyum? Hemen hemen bütün mesleklerin insanlarla ve insan ilişkileriyle bağlantısı vardır. Ancak bazı mesleklerde insan ilişkileri ve insanlara karşı temel tutum, meslekte başarılı olmak ve iş tatmini duymak açısından daha büyük önem taşır. Bazı meslekler insanlara yardım etmeyi (doktorluk, hemşirelik, psikologluk, diş hekimliği gibi), bazıları insanlara hitap etmeyi (avukatlık, sigortacılık, yöneticilik, halkla ilişkiler uzmanlığı gibi), bazı meslekler insanlara bir şey satmayı gerektirir (tezgâhtarlık, pazarlamacılık gibi). Turizm rehberliği gibi bazı meslek mensuplarından bu üç niteliğe de sahip olmaları beklenir. İnsanlarla rahat ve sağlıklı ilişki kurmakta güçlük çeken bir kişinin bu mesleklerden birini seçmesi, hem onu zorlayarak işindeki başarısını tehdit eder, hem de hizmet etmesi beklenen kişi ve kuruluş bundan zarar görür. Burada üzerinde durulması gereken önemli nokta, insanın kendisinin bu özelliğinin farkında olmasıdır. Yoksa hiç şüphesiz uzmanların yardımı ve kişinin kendi gayretiyle her zaman bu zaafları bir ölçüde giderme imkânı vardır. Ancak kişi toplumsal saygınlığı yüksek bir noktaya oturduğu zaman bu eksikliklerini görememesi ve hatayı dışında araması sık rastlanan bir durumdur. Buna karşılık birçok meslek insanlarla ilişkilere daha az ihtiyaç gösterir. Makine, inşaat, ziraat mühendisliği, mimarlık, dekoratörlük vb.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.