Alm. U-Bahn (f), Fr. Metro (m), İng. Subway. Şehrin semtlerini genellikle yer altından birbirine bağlayan ve elektrikle çalışan süratli trenlere ve bunların işlediği tünellere verilen isim. Metro ihtiyacı şehirlerin kalabalıklaşması sonucu düşünülmüş ve trafik akışına büyük kolaylık getirmiştir. Şehir, taşımacılık yönünden yer altına doğru gelişmekle hem yerden kazanılmış, hem de şehir gürültü seviyesi büyük ölçüde düşürülmüştür. Metroların nükleer savaşlarda en uygun bir sığınak olduğu da düşünülürse önemi daha iyi anlaşılır.
Dünyânın ilk metrosu 6 km olarak Londra’da yapılmıştır. Bu metronun inşâası 1860’ta başlamış ve 1863 senesinde tamamlanmıştır. Metro inşâasından sonra metro üzerine gelen yollar yeniden düzenlenmiştir. İnşâ tekniği olarak şehir zemini kazılıp metro düzenlendikten sonra tekrar üzeri kapatılıyordu. 1866 senesinde şehrin güneyinde inşâası başlayan metroda ise 3,2 m çapındaki çelik borular yer altından hidrolik krikolar yardımıyla yatay olarak ileri doğru itilip, içerisi, basınçlı su ve hava ile boşaltılıyordu. Londra’nın toprak yapısı killi olduğundan bu metod başarılı oldu. İlk tasarıya göre bu tünellerde kablolu işletme uygulanacaktı. Açılıştan önce bu karar değiştirilerek elektrikli çalışma yöntemine geçildi. 1900’de Londra’ya gelen Charles Tyson Yerkes adlı ABD’li bir demiryolu yapımcısı, şehrin tünel ağını genişletme ve daha önceki buharlı bölümleri de elektrikliye dönüştürmeyi üstlendi. Bu çalışmalar sonunda buharlı lokomotifler 1905 yılında yerini tamâmen elektrikli lokomotiflere bıraktı. Bugün Londra metrosunda toplam demiryolu 400 kilometreye ulaşmıştır. Londra Metrosunun İkinci Dünyâ Savaşında Alman hava hücumlarındaki sığınak görevi çok büyük olmuştur.
Glasgow Metrosu 10,4 km boyunda olup, önceleri İstanbul Metrosuna (Tünel) benzer halat sistemiyle çalışıyordu. 1935 senesinde elektrikli trenlere çevrildi.
Budapeşte Metrosu yine kazarak açma metodu ile yapılmıştır. 1896 senesinde işletmeye açılan metronun boyu 4 km’dir. Metronun yan tarafları duvar, üst tarafı çelik kolonlarla örtülüdür.
Paris Metrosu, dünyânın üçüncü büyük yer altı demiryoludur. Paris Metrosunun en büyük özelliği dâiresel ve radyal ulaşımla şehrin her noktasının metrodan istifâde edebilmesidir. Paris Metrosu dünyâ metroları içinde en kalabalık olanıdır. Metro inşâsı 1898’de başlamış ve 1900’de 14 kilometresi tamamlanmıştır. Paris’te kullanılan yöntemde önce metro güzergâhı üstünde belli noktalarda düşey çukurlar kazılıyor, bunlarla istenen derinliğe inildikten sonra tünellerin iki yana doğru açılmasına başlanıyordu. Bu metod faal bir şehrin trafiğini aksatmadan metro inşâatı için geçerlidir.
New York Metrosu dünyânın en geniş ve teferruatlı metrosudur. İnşâsı 1870’te başlamış, 1966 senesinde 390 kilometreye ulaşmıştır. New York metrosu Paris Metrosu yapısındadır. Kabloları, metro içinde kanallardan gider. Trenler 550 volt doğru akımla çalışır. Trenlerin metro seferleri elektronik sinyal sistemleriyle elde edilir. Herhangi bir tehlike durumunda trenler sinyal sistemleri aracılığıyla otomatik olarak durdurulabilir.
San Fransisco Metrosu şehir altında ve tüp boruları hâlinde San Fransisco Körfezinde yer alır. Tren programları kompüterle yönetilir.
Yolcu miktarına göre tren seferleri otomatik olarak artar ve azalır.
Moskova Metrosu 1931-1935 seneleri arası kadın erkek 75.000 işçinin çalışmasıyla yapılmıştır. Metro inşâ tekniği Paris Metrosunda olduğu gibidir. 1970’lerde toplam demiryolu uzunluğu 127 kilometreye ulaşmıştır.
Dünyâ üzerinde faaliyette bulunan diğer metrolar Berlin, Roterdam, Boston Washington, Toronto, Montreal, Tokyo, Kyoto, Osaka, Nagaya şehirlerindedir. Küçük çaplı metrolar Avrupa şehirlerinin hemen hepsinde mevcuttur.
İstanbul’da Beyoğlu ile Galata’yı birbirine bağlayan Tünel, Abdülazîz Han zamânında yaptırılmış olan Türkiye’nin ilk metrosudur. 1874 yılında kazısı biten tünel 17 Ocak 1875’te törenle hizmete açıldı. 626 m uzunluğunda 6,60 m genişliğinde olan Tünel, elektrik kullanılmaya başlandığı zamana kadar gaz lambaları ile aydınlatılırdı. Kullanılan arabaların iki yanları açık olup, yolcular ayakta gidip gelirdi. Ücret ise ilk başladığında 10 paraydı. Halkın çok rağbet ettiği Tünelde, o günlerde günde 25.000 yolcu taşınırdı. 1984 senesinde de taşınan miktarın bu civarda olduğu göz önüne alınırsa o zaman rağbetin ne kadar çok olduğu anlaşılır.
Vagonlar, yukarı çelik koletle çekilmekte ve kazâya meydan verilmemek üzere sık sık kontrol edilmektedir. Kablo kopması sonucu 1876, 1902, 1918, 1921, 1943 yıllarında kazâlar oldu. 1971 yılında tünel baştan sona yenileştirilerek, elektrikli hâle getirildi.
Galata’dan Beyoğlu’na Tünelden çıkmak bir buçuk dakika sürer. Günde 174 sefer yapılır ve vagonların sürati 21 kilometredir. Vagonlara binebilen en çok yolcu sayısı ise 150’dir.
İstanbul’un metroya olan ihtiyâcı devamlı ifâde edilmesine rağmen, ancak 22 Haziran 1986’da yapımına başlandı. Toplam uzunluğu 25 km olarak planlanan ve Yenikapı’dan başlayıp Vatan Caddesi, Bayrampaşa, Sağmalcılar, Ferhatpaşa, Esenler, Bağcılar, Yenibosna, Havalimanı ve Ataköy’e kadar geniş bir güzergahı tâkip edecek olan metronun Aksaray-Ferhatpaşa arasındaki yedi kilometrelik ilk bölümü Mart 1989’da ulaşıma açıldı.
Metroyu birkaç kat yaparak kapasitesini arttırmak mümkündür. Paris, Londra, New York, Tokyo metroları bu tiptir. Gürültüyü azaltmak için, ilk olarak 1956’da Paris’te denenen lastik tekerlekli metro, daha sonra Avrupa ve Amerika’da bulunan birçok şehirde kullanılmaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.