(1207 Belh, Afganistan - 1273 Konya) Büyük din düşünürü. Mevlâna'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında "Bilginlerin Sultanı" unvanını almış olan Bahaeddin Veled'dir. Yaklaşmakta olan Moğol istilâsı nedeniyle Bahaeddin Veled, Belh'ten ayrılmak zorunda kalmıştır. 1222 yılında Karaman'a gelen Bahaeddin Veled ve ailesi burada 7 yıl kaldı. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi.
Bu yıllarda Anadolu'nun büyük bir bölümü Anadolu Selçuklu Devleti'nin egemenliği altındaydı. Konya, bu devletin başkentiydi. Konya sanat eserleriyle donatılmış, bilim adamları ve sanatkârlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve devletin hükümdarı Alâeddin Keykübad'dı. Alâeddin Keykubâd, Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi. Bahaeddin Veled, sultanın davetini kabul etti ve 1228 yılında ailesi ve dostlarıyla Konya'ya geldi. Bahaeddin Veled 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak Konya'daki Anadolu Selçuklu Devleti Sarayı'nın Gül Bahçesi seçildi.
Günümüzde müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhına defnedildi. Bahaeddin Veled ölünce öğrencileri büyük bir din bilgini olan Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek vârisi olarak gördüler. Mevlâna'nın medresede verdiği vaazlar kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu. Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleriyle özetleyen Mevlâna Celâleddin-i Rumi 1273 yılında vefat etti.
Onun ölümünden sonra onun görüşlerine dayandırılan bir tarikat kuruldu. Oğlu tarafından kurulan bu tarikat mevleviliği sürdürdü. Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü anlamına gelen "Şeb-i Arüs" diyordu.
Mevlâna'nın Eserleri:
Mesnevi: Mevlâna dendiği zaman akla ilk gelen eser Mesnevi'dir. Mesnevi'nin dili Farsça'dır. Hâlen Mevlâna Müzesi'nde sergilenmektedir. Mevlâna altı ciltlik Mesnevi'sinde dini düşüncelerini, öykülerle anlatmaktadır.
Divân-ı Kebir: Divan şairlerinin şiirlerini topladıkları deftere divan denir. "Divân-ı Kebir" "Büyük Defter" ya da "Büyük Divan" anlamına gelir. Mevlâna'nın çeşitli konularda söylediği şiirlerin tamamı bu divandadır. Divân-ı Kebir'in dili Farsça olmakla birlikte, içinde Arapça, Türkçe ve Rumca şiirlere de yer verilmiştir.
Mektübât: Mevlâna'nın başta Selçuklu hükümdarlarına ve devrin ileri gelenlerine nasihat için, kendisine sorulan dini ve ilmi konulara açıklayıcı bilgiler vermek için yazdığı mektuplardan oluşmaktadır.
Fihi Mâ Fih: Fihi Mâ Fih "Ne varsa içindedir" anlamına gelmektedir. Bu eser Mevlâna'nın çeşitli toplantılarda yaptığı konuşmaları içerir. Bu konuşmaların Mevlâna'nın oğlu Sultan Veled tarafından bir kitapta toplandığı sanılmaktadır. Eserde cennet ve cehennem, dünya ve ahiret mürşid ve mürid, aşk ve sema gibi konular işlenmiştir.
Mecâlis-i Seb'a (Yedi Meclis): Mevlâna'nın yedi vaazının toplanmasından meydana gelmiştir. Mevlâna'nın vaazları, Çelebi Hüsameddin ya da oğlu Sultan Veled tarafından not edilmiş ancak özüne dokunulmamak kaydıyla bazı eklentiler yapılmıştır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.