Alm. Helm (m.), Fr. Casque (m), İng. Helmet. Başı, dış darbelerden koruyan mâdeni başlık. Miğfer, ateşli silahların yapımından evvel, muhârebede kılıç, mızrak, ok gibi harp âletlerinden korunmak için giyilirdi. Miğfer ve zırh bir bütünlük arz eder. Osmanlı miğferleri ince bakırdan ve çelikten yapılan iki cinstir. Miğfer tepesi sivri, fes biçiminde bir âlettir. Asıl tepeye gelecek yer temrenle süslenir, temrenin ucu bâzan sivri olup, bâzan da Allah ismi (Lâfza-i Celâl) ve bâzan da hilâlle nihâyetlenirdi. Eski miğferlerin üstünde âyet-i kerîmeler yazılı olanları da vardı.
Savunma âleti olan miğfer, bütün devirlerde ve bütün ülkelerde askerler tarafından kullanıldı. Önünde burnu muhâfazaya mahsus ve aşağı yukarı çıkabilecek sûrette bir levha ile bunun sağ ve solunda süs nevinden olmak üzere tuğ sokmaya mahsus bir yer vardı. Boyun ve kulakları korumak için de küçük zincir halkaları takılırdı. Ön taraftan iki uç kavuşturulup burun siperliği indirilince gözler ve yanaklardan pek az kısım görünürdü.
Miğfer, Birinci Dünyâ Savaşının ikinci yılından îtibaren tüfek mermisinin sekmesini, sağlamak ve top mermisinin parça etkisine karşı başı korumak üzere orduda yeniden kullanılmaya başlanıldı. Bugün kullanılanlar çelikten olup, tatbikât ve eğitimlerde askerin techizâtından bir parçadır. İtfâiyeciler, mâden işçileri, polis memurları, otomobil yarışçıları, motosiklet sürücüleri vs. gibi çeşitli meslekten olanlar, miğferin koruyucu faydasından dolayı kullanmaktadır. Bunların hemen hemen hepsi hafif olan fiberglas gibi maddelerden yapılmaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.