İsviçre’nin Montreux şehrinde, 20 Temmuz 1936 yılında Boğazlarla ilgili olarak yapılan antlaşma. Lozan Antlaşmasının imzâlandığı gün (24 Temmuz 1923) Boğazlar Sözleşmesi de yapıldı. Buna göre; Boğazların her iki kıyısı, Marmara Denizindeki adalar askersiz hâle getirilerek, bu bölgelerde tahkimât yapmak ve asker bulundurmak yasaklandı. Bölgenin emniyeti, Milletler Cemiyetinin garantisi altına alındı. Bu antlaşmanın yürütülmesi için Türk temsilcisinin başkanlığında, sözleşmeye imzâ koyan devletlerin temsilcilerinden meydana gelen bir Boğazlar Komisyonu kuruldu.
Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki hâkimiyetinin sınırlandırılması şeklinde olan bu sözleşme, silâhsızlaşmanın Milletler Cemiyeti tarafından gerçekleşebileceği düşünülerek o günün şartlarına göre imzâlanmıştı. Fakat geçen zaman bu cemiyetin etkili olamıyacağını, silahsızlanmanın da gerçekleşemiyeceğini ortaya çıkardı. Bu durum karşısında Türkiye, 1933 yılından îtibâren hükümranlık hakkı ile bağdaşmayan Boğazlar Sözleşmesinin kaldırılması çalışmalarına başladı. Almanya’nın silahlanması karşısında 17 Nisan 1935’te toplanan Milletler Cemiyeti Konseyinde, Türk Dışişleri Bakanı bu konu üzerinde ısrarla durdu. Bundan sonra yapılan toplantıların hepsinde konuyu gündeme getirerek diplomatik olgunlaşma sağlandı.
İtalya’nın Habeşistan’a saldırması, Almanya’nın Ren bölgesindeki faaliyetleri üzerine Türkiye de 10 Nisan 1936’da Boğazlar Sözleşmesini imzâlamış olan devletlere nota vererek eski statünün değiştirilmesini istedi. İtalya hâriç, diğer devletler Türkiye’nin isteğini kabul ettiler. 1923’te kabul edilen Boğazlar sözleşmesini değiştirecek konferans, 22 Haziran 1936’da Montreux’de toplandı ve sözleşme 20 Temmuz 1936’da Türkiye, Fransa, Japonya, Romanya, Yunanistan, Yugoslavya, İngiltere, Sovyetler Birliği tarafından ve 2 Mayıs 1938’de İtalya tarafından imzâlandı.
Tamamı yirmi dokuz madde, üç ek protokoldan meydana gelen sözleşmeye göre:
1. Boğazlardan serbest geçiş esâsı kabul ediliyordu. Ancak ticâret ve savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi, barış ve savaş hâline göre, ayrı statüye bağlanıyordu. Savaş durumu da Türkiye’nin girdiği, girmediği ve savaş tehlikesi olma durumlarında uygulanacak esaslara ayrılıyordu.
2. Boğazların askerî kontrolü ve savunma tedbirleri tamâmen Türkiye’ye âitti.
3. Boğazlardan geçişi denetleyen Milletlerarası Boğazlar Komisyonu kaldırıldı.
Bu ana maddelerle Türkiye’nin boğazlar üzerindeki genel hâkimiyeti sağlandı. Diğer maddelerin bâzıları ise;
Barış zamânında:
a. Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin ticâret gemileri serbestçe geçerler. Savaş gemileri 8-15 gün önceden haber verilmek ve bir arada dokuz gemiyi ve belli tonajı aşmamak üzere geçebilir. Denizaltılar, uçak gemileri ve 10.000 tondan büyük savaş gemileri hiç geçemez. Sözleşmeye uygun şekilde geçen savaş gemileri Karadeniz’de yirmi bir günden fazla kalamaz.
b. Karadeniz’de kıyısı bulunan devletlerin ticâret gemileri serbestçe geçerler. Savaş gemileri geçmeden sekiz gün önce Türkiye’ye haber verecekler, bir arada geçen gemilerin tonajı 15.000’den fazla olmayacaktır. Karadeniz’de kalışları için belli bir süre yoktur.
Savaş zamânında:
a. Türkiye savaşa katılmışsa; her cins gemiyi geçirip geçirmemekte serbesttir. İsterse Boğazları kapayabilir.
b. Türkiye tarafsızsa; ticâret gemileri serbestçe geçmesine rağmen savaşan tarafların savaş gemileri geçemez.
c. Savaş tehlikesinin çok olduğu zamanlarda; Türkiye yine karar serbestisine sâhip olarak Boğazları kapayabilir.
Bunların yanında pekçok teknik hususun hükme bağlandığı sözleşmenin süresi yirmi yıl olacaktı. Bu sürenin bitiminden iki yıl önce taraflardan hiçbiri sözleşmenin feshini istemezse, böyle bir istekten iki yıl sonraya kadar yürürlükte kalacaktı.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.