Tâbîinin yâni Eshâb-ı kirâmı gören büyüklerin en meşhûr âlimlerinden. İsmi, Mücâhid bin Cebr, künyesi Ebü’l-Haccac’dır. Mahzûm kabilesine mensup olduğu için Mahzûmî nisbesiyle bilinir. 645 (H. 24) senesinde doğdu. 723 (H.104) senesinde namaz kıldığı bir sırada secdede iken Mekke’de vefât etti. Oraya defnedildi.
Tefsir, hadis, fıkıh ve kırâat ilimlerinde zamânının ileri gelen âlimlerinden olan Mücâhid bin Cebr’in en başta gelen hocası Eshâb-ı kirâmdan Abdullah bin Abbâs’tır. Tefsir İlminde yüksek derece sâhibi olan ve tefsirde imâm olarak bilinen Mücâhid bin Cebr; Abdullah bin Abbas’tan tefsir, kırâat ve hadis ilmini öğrendi. Kırâat ilmini öğrenmek için İbn-i Abbâs’ın huzûrunda Kur’ân-ı kerîmi defâlarca hatmetti. Kur’ân-ı kerîmin her âyetinin tefsiri ve nüzûl (geliş) sebebi hakkında ayrı ayrı üçer defâ sorup îzâh etmek sûretiyle cevap aldı. Bu hususta kendisi şöyle buyurmuştur: “Ben Kur’ân-ı kerîmi otuz defâ İbn-i Abbâs hazretlerinin huzûrunda okudum. Her âyet-i okudukça, üzerinde durup îzâhını ve nüzûl sebebini sorup inceledim.”
Rivâyete dayanan ilk tefsir kitabını Mücâhid bin Cebr yazdı. Başta İbn-i Abbâs olmak üzere Abdullah bin Ömer, Ebû Hüreyre, Câbir bin Abdullah, hazret-i Ali, Sa’d bin Ebî Vakkas, Abdullah bin Zübeyr, Abdullah bin Amr, Rafî bin Hadic, Üseyd bin Zübeyr, Ebû Saîd-i Hudrî, Ümmü Seleme, Cüveyriye binti Hâris, hazret-i Âişe ve Ümmü Hânî’den (radıyallahü anhüm) hadîs-i şerîf rivâyet etti. Onun tefsire dâir rivâyetlerini kaleme alan Kâsım bin Ebi’l-Bez’dir. İbn-i Nüceyh, İbn-i Cerîr gibi âlimler de onun tefsirini rivâyet ettiler. Ayrıca kendisinden, Katâde bin Diâme, Hakem bin Uteybe, Amr bin Dinâr, Mansur el A’meş, Hammad binSüleymân ve daha çok sayıda âlim ondan ilim öğrendiler ve hadîs-i şerîf rivâyetinde bulundular.
İmâm-ı A’zâm veİmâm-ı Şafiî onun güvenilir bir âlim olduğunu belirttiler. Hadîs-i şerîf kitaplarının en başta geleni ve en kıymetlisi olan Sahîh-i Buhârî’de onun tefsirinden ve bildirdiği hadîs-i şerîflerden, çok sayıda rivâyetleri vardır. İbrâhim aleyhisselâmın öz babasının Târûh olup, putperest olan Azer’in ise üvey babası ve amcası olduğunu Abdullah İbn-i Abbâs’tan naklen senetleriyle bildirdi.
Mücâhid bin Cebr’in rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bâzıları şunlardır:
Dünyâda garip veya bir yolcu gibi ol. Kendini de ölmüş kabûl edip kabir ehlinden say.
Cebrâil aleyhisselâm bana komşuluk hakkıyla ilgili o kadar bahsetti ki, komşunun komşuya varis (mîrasçı) olacağını zannettim.
Dünyâ metâının (nîmetlerinin) en hayırlısı sâlihâ bir hanımdır.
Kıyâmet gününde insana dört şey sorulacaktır. Ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle nasıl amel ettiğinden, bedenini nerede yıprattığından ve malını nereden kazanıp nereye harcadığından.
Mücâhid bin Cebr rahmetullahi aleyh buyurdu ki:
Allah için birbirlerini seven Müslümanlar bir araya gelip güler yüz ve tatlı sözle konuştukları zaman, ağaçların kuruyan yapraklarının rüzgârda döküldüğü gibi günahları dökülür.
Bir mümin kalbini Allahü teâlâya bağlarsa, Allahü teâlâ insanları ona yardımcı kılar.
Ağzından çıkan her söz yazılır. Âhirette ona göre cezâ veya mükâfât görürsün.
Din kardeşinin gıybetini yapmanın keffareti, onu övmek ve ona hayır duâ etmektir.
Nefsini azîz eden dînini yıkar, nefsini zelîl eden kimse dînini aziz eder.
Asıl sabır musîbetin geldiği ilk anda yapılan sabırdır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.