Muhammed Baba Semması - Bilgiler
27/04/2014 14:30
Türkistan’da yetişen evliyânın büyüklerinden ve silsile-i aliyye denilen İslâm âlimlerinin on üçüncüsü. Râmiten ile Buhârâ arasında Semmas köyünde doğdu. 1354 (H. 755) de orada vefât etti. Tasavvuf ilmini büyük âlim Ali Râmitenî’den öğrendi. Onun derslerinde ve sohbetlerinde yetişip, tasavvufta yüksek dereceye ulaştı. Hocası kendisinden sonra irşâd makâmına Muhammed Bâbâ Semmâsî’yi seçti. Diğer talebelerine de ona tâbi olmalarını emretti.

Hocasının vefâtından sonra irşad makâmına geçen Muhammed Bâbâ Semmâsî çok talebe yetiştirdi ve içlerinden bir kısmını tasavvufta yüksek makâma kavuşturdu. Bu talebelerinin başında, kendisinden sonra yerine geçen Seyyid Emir Külâl gelmektedir. Bir talebesi de Şâh-ı Nakşibend Behâeddîn Buhârî hazretleridir. Behâeddîn Nakşibend hazretleri Kasr-ı Hindüvan’da doğdu. Henüz o doğmadan hocası Muhammed Bâbâ Semmâsî onun doğduğu yerden geçerken; “Bu yerden büyük bir zâtın kokusu geliyor. Pek yakında Kasr-ı Hindüvan Kasr-ı Ârifân olur.” dedi. Bir gün yine oradan geçiyordu; “Şimdi o güzel koku daha çok geliyor. Umarım ki o büyük insan dünyâya gelmiştir.” buyurdu. Böyle buyurduğu zaman, Behâeddîn Buhârî hazretleri doğalı üç gün olmuştu. Dedesi çocuğun göğsünün üzerine hediye koyup, Muhammed Bâbâ Semmâsî’ye getirince; “Bu bizim oğlumuzdur. Biz bunu kabûl eyledik.” buyurup talebelerine; “Kokusunu aldığım işte bu çocuktur. Zamânının rehberi ve bir tânesi olacaktır.” dedi. Sonra halîfesi Emir Külâl hazretlerine onun iyi yetiştirilmesini tenbih etti.

Behâeddîn Buhârî hazretleri anlatır: “Evlenmek istediğim zaman büyük babam beni Muhammed Bâbâ Semmâsî hazretlerine gönderdi. Gideceğim günün gecesi, içimde gözyaşı ve duâ isteği kabardı. Muhammed Bâbâ Semmâsî’nin mescidine gidip iki rekat namaz kıldım ve Allahü teâlâya şöyle duâ ettim: “İlâhî bana, belâlarına tahammül için kuvvet ve aşkın yüzünden doğacak mihnetlere karşı tâkat ver.” Sabahleyin hocamın huzûruna varınca; “Bir daha duâ ederken şöyle duâ et: “İlâhî senin rızân neredeyse bu kulunu orada bulundur!Eğer Allah dostuna belâ gönderirse, yine inâyetiyle o belâya sabır ve tahammülü de ihsân eder. Fakat Allah’tan ne geleceğini bilmeden belâ ister gibi duâ, doğru değildir.” buyurdu. Bâbâ Semmâsî’nin, bir gece evvelki hâlimi keşfetmekteki kerâmetini anladım ve ona tam bağlandım.

Yine Behhâeddîn Buhârî hazretleri anlatır: Bir defâsında Hocam Muhammed Bâbâ Semmâsî ile yemek yiyorduk. Yemek bitince bana bir ekmek uzatıp; “Al bunu sakla.” buyurdu. Yemek yediğimiz hâlde bana bu ekmeği vermesinin hikmetini düşünmeye başlamıştım. Bu sırada bana; “Faydasız düşüncelerden kalbi muhâfaza etmek lâzımdır.” buyurdu. Daha sonra yolculuğa çıktık ve bir tanıdığımın evinde misâfir olduk. Misâfir olduğumuz evin sâhibinin sıkıntılı bir hâlde olduğu görülüyordu. Hocam ona; “Neye üzülüyorsun'” buyurdu. O da; “Bir kâse sütüm var, fakat ekmeğim yok ki, süte banıp da yiyeyim. Ona üzülüyorum.” dedi. Hocam bana dönüp; “İşte, acabâ ne için ayırıyoruz diye düşündüğün ekmek bu iş içindi. Ver sâhibine yesin.” buyurdu.

Dört halîfesi vardı. Biri Hâce Sofi Suhari, ikincisi kendi oğlu Hâce Mahmûd Semmâsî, üçüncüsü Mevlânâ Danişmend Ali, dördüncüsü de Seyyid Emir Külâl hazretleriydi.

Önceki
Önceki Konu:
Nepal
Sonraki
Sonraki Konu:
Adrenalin

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu