Cezâ Hukûkunda, bir cezâ çeşidi, şahsın mal varlığına zorla el koyma. Müsâdere, bir kimsenin menkul veya gayrimenkul bir malının kendi rızâsına bakılmaksızın kânûnî sebeplerle devlet tarafından zorla elinden alınmasıdır. Lügatte, zülum, cebir ve baskı mânâlarına gelir. Arapça “Sadr” kelimesinden türemiştir.
İşlenen bir suç karşılığı suçlunun malvarlığının bütün veya bir kısmı üzerindeki mülkiyetinin ortadan kaldırılması veya mülkiyetinin bir kamu kurumuna devredilmesi Cezâ Hukûkunda çok eski zamanlardan beri tatbik edilmiştir.
Müsâdere, ilk defâ Roma Hukukunda yer almış, Fransız İhtilâline kadar başlıca cezâ olarak tatbik edilmiştir. O dönemlerde bilhassa krala isyan suçunda uygulanan bu cezâ ölüm cezasından daha tesirli idi.
Müsâdere cezâsının kaldırılması için Fransa’da bir hayli çalışma yapıldı. Bu müeyyidenin “cezâların şahsiliği” prensibini zedelediği ileri sürüldü. Fakat 1810 târihli Fransız Cezâ Kânunu, yapılan çok şiddetli îtirazlara rağmen müsâdereyi muhâfaza etti. Yirminci yüzyılda tamâmiyle târihe karıştığının sanıldığı bir sırada, 1918 senesinde Fransa’da bu cezâ yeniden ortaya çıktı.
Müsâderenin muhtevâsı (kapsamı): Suçluya âit veya suçta kullanılmış eşyânın müsâderesi bir cezâ, bir emniyet tedbiri olarak görülebilir. Cezâ olarak müsâdere, genel ve özel olmak üzere iki tiptir. Genel müsâdere, suçlunun menkul ve gayrimenkul bütün mallarının müsâderesidir. Özel müsâdere ise sâdece belirli mallara âit müsâderedir. Mânevî haklar, yâni henüz mal varlığına dönüşmemiş haklar, meselâ basılmamış bir kitap üzerindeki telif hakları müsâdere dışındadır.
Müsâdere cezâsının eşitlik prensibine aykırı olduğu mal ve mülkü bulunmayan, hattâ borca batmış bulunan suçlu üzerinde hiçbir etsiri bulunmadığı bir fikir olarak ileri sürülmektedir.
Müsâdere edilen mallar üzerinde suçun dışındaki kişilerin hak ve alacakları o hâli ile devlete geçer. Yâni mallar mahkûmiyetten önceki durumundaki hâli ile üzerindeki haklar ve alacaklarla birlikte devlete geçmiş olur. Fakat devlet bir “Halef-i külli” durumuna geçmediğinden suçlunun borçlarından ancak müsâdere edilen mallar nisbetinde mes’uldür.
Çeşitli mevzuatlarda müsâdere: Kânunlarda, genellikle bir cezâ niteliğinde özel müsâdere düzenlenmiştir. Bununla berâber Askerî Cezâ kânunları genel müsâdereyi kabul etmişlerdir. Bâzı ülkelerin cezâ kânunlarında da genel müsâdere kabul edilmiştir. Meselâ Fransız Cezâ Kânunu’nun 37. maddesi, devletin dış emniyetine karşı işlenen suçlarda ve savaş durumunda suçlunun mevcut ve ileride eline geçecek bütün mallarının müsâdere edilebileceğini hükme bağlamıştır. Macar Cezâ Kânunu da genel müsâdereyi kabul etmiştir.
Bâzı ülkelerin cezâ kânunları ise müsâdereyi bir emniyet tedbiri olarak kabul etmişlerdir. Meselâ Yeni İtalyan Cezâ Kânunu (Md. 236) ve Yunan Cezâ Kânunu (Md. 76) böyledir.
Türkiye’de gerek 1961 Anayasası gerekse 1982 Anayasası genel müsâdere cezâsının konulamayacağını belirtmektedir.
Bugünkü Türk Cezâ Kânunu’nun 36. maddesinde müsâdereden bahsetmektedir. Bu hüküm 1274 târihli Cezâ Kânunu’nun değişik 12. maddesinde yer alan hükmün hemen hemen aynısıdır.
Türk Cezâ Kânunu özel müsâdereyi kabul ettiği hâlde Askerî Cezâ Kânunu 78. maddesinde, düşman tarafına kaçan veya seferberlik hâlinde mükellef olduğu hizmetten uzak kalmak maksadıyla yabancı bir ülkeye sığınan yâhut aynı maksatla yabancı bir ülkede kalan kimsenin Türkiye’de bulunan ve ileride iktisâb edeceği bütün mallarının müsâdere edileceğinden bahsetmiştir.
36.Êmaddede, cürüm ve kabahatte kullanılan veya kullanılmak üzere hazırlanan yâhut fiilin işlenmesinden husûle gelen eşyâ, esas suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde müsâdere olunur. Müsâdereye, asıl dâvâyı görmeye yetkili mahkeme, karar verir. Müsâdere cezâsı, ancak kasten işlenen suçlardan uygulanabilir, hatâ ile, taksirle işlenen suçlarda uygulanmaz. Kullanılması, taşınması, yapılması, satılması suçu işleyen kimseye âit bulunmasa bile kesinlikle müsâdere edilir (Md. 36/2).
Taşınması yasak olmayan silahların, ruhsatsız taşınması hâlinde zapt ve müsâderesine hüküm olunur (Md. 36/3).
Müsâdere kararı mahkumun ölümünden önce verilmiş ve kesinleşmiş ise infâz edilir (Md. 96). Müsâdere karârı verildikten sonra asıl suçun genel veya özel af sonucu af olunması, şikâyetten vazgeçilmesi müsâdere olunan malların geri alınmasını gerektirmez.
Devlete âit eşyânın ve malların müsâdere edilemeyeceği yargıtayın yerleşmiş kararları gereğidir.
İslâm Hukûkunda müsâdere: İslâm Cezâ Hukûkunda suçlunun mal varlığına elkoyma yolu ile bir cezâlandırma şekli yoktur. Mal veya mülke el koymak, cezâlandırma değil, bir başka hukûkî işlem için şartlara bağlı olarak uygulanmıştır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.