Çağımızın sosyal ve ekonomik düzeninin temelini oluşturan ve neos= yeni, lithos=taş sözcüklerinden türetilerek Neolitik yani Yeni Taş Dönemi, Türkiye'deki yaygın kullanımıyla Cilalıtaş Devri insanlığın kültürel gelişimindeki en önemli süreçtir. Çünkü bu süreçte insanoğlunun yaşam ve geçim tarzı köklü değişikliklere uğrayarak, bir bakıma günümüz uygarlığının temelleri atılmıştır. Bu dönemin ana öğeleri, geçici doğal barınaklardan kalıcı köysel yaşama; giderek avcılık ve toplayıcılıktan da üretime yani tarım ve hayvancılığa geçiş olarak özetlenebilir. Böylelikle artık insanoğlu doğal çevreye yalnızca asalak ve yakıcı bir anlamda karışmakla yetinmeyerek, beslenebilmesi için yararlı bitik ve hayvan türlerinin çoğaltılmasını sağlayarak üretimci-yapımcı olmuştur.
İlk kez Yakın Doğu'da filizlenen bu dönem bazen "Neolitik Devrim" olarak da nitelenir. Oysa bu gelişim gerçek bir devrim gibi birdenbire olmaktan çok yaklaşık 10000-7000 yılları arasında yavaş yavaş ve süreli evrim sonucunda olgunlaşmıştır.
İnsanoğlu ile Doğal ortam arasında yeni bağlantıların kurulmasına, dolayısıyla yeni bir yaşam biçimine yol açan en büyük etken, günümüzden 10-12 binyıl öncesinde son Buzul Çağı'nın bitişini izleyen dönemde yavaş yavaş beliren iklim değişiklikleridir; çünkü Dördüncü Zaman'ın son buzul devrinde (Würm) Avrupa'nın kuzeyindeki buzulların çekilmeye yüz tutmasıyla iklim giderek ılımanlaşmış, bugünküleri andıran bir bitki örtüsü ile hayvan türleri ortaya çıkmaya başlamıştı. Sonradan tarıma alınacak ve evcilleştirilecek buğday ve arpa gibi bitkilerle, koyun, keçi domuz gibi hayvan türlerinin yabanıl olarak belirmesi sonucu mağara döneminin avcılık koşulları giderek değişti. Böylelikle avcılık ve besin toplayıcılığının yerine önce yerleşik düzene geçiş, sonra da çiftçilik almaya başladı. Çünkü Akdeniz havzasının günümüzdekinden daha yağışlı ve serin iklim koşullarının değişikliğe uğraması yani kuraklaşma yüzünden eskiden geniş coğrafi alanlar üzerinde dağınık halde yaşayan insanlar artık giderek seyrekleşen su kaynakları yakınına doğru çekilmeye, özellikle vadi tabanlarında toplanmaya başlamışlardır. Artık karanlık ve nemli mağara oyuklarına sığamaz duruma gelmişlerdi. İnsanoğlunun toprağa bağlanmaya başlayışı onu yeni keşiflere itti. Önce, güneşte kurutulan çamurun sağlamlığını öğrendi; duvarlar ve konutlar yapmaya başladı. Mağaralar yavaş yavaş terk edildi. Böylelikle günümüz şehirciliğinin yani uygar yaşamın ilk adımları atılmış oluyordu.
Yakın Doğu'da geçici doğal barınaklardan yerleşik yaşama, avcılık-toplayıcılıktan da üretken ekonomiye geçişin nasıl ve nerede gerçekleştirildiği konuları tam anlamıyla açık değildir. Bundan on yıl önceye kadar yerleşik yaşamın ancak üretici ekonomiden sonra ortaya çıktığına inanılıyor ve hatta bu yüzden de bu döneme bazen "İlk Tarımcı Köy Toplulukları Dönemi" adı veriliyordu. Oysa son yıllarda Güneydoğu Anadolu'daki Hallan Çemi ve Çayönü gibi yerleşmelerde yapılan arkeolojik keşifler bu terimin uygun olmadığını, buna karşılık yerleşik ve fakat avcı-toplayıcı grupların varlığını ortaya koymuştur. Yerleşik avcı-toplayıcılıktan üretici, ekonomiye geçebilmek için de önce yetiştirilmeye elverişli buğday, arpa vb. ürünler ile evcilleştirilebilecek koyun, keçi vb. hayvanların yabanıl bir durumda bulunması ve uygun coğrafi koşullu bir ortam gerekmektedir. Anadolu'nun özellikle güney kesimi bu niteliklere sahipti bu yüzden de Neolitik Çağ'ın erken evrelerinde bile varlık göstererek Yakın Doğu Neolitik uygarlığında özel bir yer almıştır.Neolitik Çağ'da kile elle biçim vererek ateşte pişirmek, böylelikle de günlük işlerde büyük kolaylık sağlayacak çanak çömleği üretmek önemli bir aşamadır. Çünkü insanoğlu çok gelişkin kimi kent ve köyler kurmuş olmasına karşın, önceleri kili biçimlendirip pişirerek çanak çömlek yapmayı beceremiyordu. Günlük kap kacağını ya ahşap ya da taşları oyarak sağlıyordu. Bu nedenle Neolitik Çağ'ın yaklaşık 10000-7000 yılları arasındaki bu erken aşamaların "Aseramik Neolitik" ya da "Seramiksiz Neolitik" veyahut da "Çanak Çömleksiz Neolitik" adı verilir. Bu çağın Anadolu'daki en iyi ve belki de en erken temsilcileri güneydoğu bölgemizdeki Hallan Çemi, Çayönü ve Nevali Çori'de saptanmıştır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.