2 Ocak 1982'de İran'ın Tahran şehrinde doğdum. İspanyol bir anne ve İranlı bir babanın ilk çocuklarıyım. Zayıf mı zayıf, karakuru bir kızdım. Boyumun uzunluğundan ve zayıflığımdan hep şikayetçiydim. Arkadaşlarım arasındaki lakabım, 'Sanfinaz'dı. Ne bileyim ileride tüm bunların benim mesleğimin gerekliliği olacağını.
Çocukluğum ve okul yıllarım İzmir'de geçti. Okulda en sevdiğim ders Türkçe'ydi. Sınıfta şiirleri hep ben okurdum. Diksiyonum öğretmenlerim tarafından beğenilirdi. Hele kompozisyon hazırlamak, benim için en büyük keyifti.
Ortaokula geldiğimde o içine kapanık kız gitmiş, yerine cıvıl cıvıl, hiperaktif, çılgın bir genç kız gelmişti. Bu dönemde dansa karşı bir ilgim oluştu. Annem çalışan bir hanım olduğundan evde bütün gün yalnız olurdum. Belki can sıkıntısından belki de meraktan annemin kıyafetlerini, topuklu ayakkabılarını giymeye bayılırdım. Bende o saç fırçasından mikrofon yapma modasına uyanlardandım. Hele makyaj yapmak benim için en vazgeçilmezdi.
Saatlerce aynanın karşısına geçer, şarkı söyler, dans ederdim. Bu dans yeteneğimin bir gün manken olup defile kareografilerinde işime yarayacağını hiç düşünmemiştim. Tüm bu showlarımı başkalarının yanında yapmaktan da çekinmezdim. İnanılmaz gözlemci bir yapıya sahiptim. İnsanların mimiklerini, hareketlerini, hemen kapar sonra da taklitlerini yapardım. Sanki evin küçük assolisti, dansözü ya da komedyeniydim. Kısacası evin neşe kaynağıydım! Ailem yeteneklerimi keşfettikçe o alanda ilerlemem için ellerinden geleni yaparlardı.
Kısa bir süre sonra gitar kurslarına başladım. Benim için o gitarla Karşıyaka Çarşısı'nda yürümek bile çok büyük bir olaydı. Bu yıllarda ben de ileride yapacağım meslekle ilgili kararsızlık içerisindeydim. Bir gün şarkıcı olmak istiyordum, bir gün doktor, bir gün öğretmen.
Hiç unutmam. sınıftan aldığım tebeşirlerle evde ranzamı sınıf tahtası yapar, arkadaşlarımı toplar öğretmencilik oynardım. Onlar öğrencilerim olurdu, ben öğretmen.
Tebeşir tozundan odam gözükmezdi.
Liseye geldiğimde artık dikkat çeken bi genç kız olmuştum. İlgi çekmekten, tüm bakışların üzerimde olmasından inananılmaz mutlu olurdum. Okulun voleybol takımındaydım.
Tek bir arkadaşım vardı: Mehtap... Bu yıllarda etrafimdakiler sürekli olarak ' boyun uzun, neden sen manken olmuyorsun?' demeye başlamışlardı.
Yaz tatilindeydim. Zaman geçirmek için çalışmaya başladım. Vitrin mankenliği yaparak ilk paramı kazandım. Benim için çok eğlenceli günlerdi. Bir gün içeriye çok alımlı, bakımlı, çok güzel bir bayan girdi. Alışveriş yapmaya başladı. Sanırım dikkatini çekmiş olmalıyım, yanıma yaklaşıp bozuk aksanıyla bana 'Manken olmak ister misin?' dedi. Ve hayatımı bambaşka bir yöne sokmuş oldu... Ertesi gün beni İzmir'li ünlü modacı Ertan Kayıtken'le tanıştırdı. Mankenlik hayatım bu tanışmayla başlamış oldu. O günden sonra bir günlük tutmaya başladım.
Artık İzmir'deki tüm defilelerde yer almaya başlamıştım. Podyum hakimiyetim ve yürüyüşüm çok beğeniliyordu. Hemen hemen tüm defilelerde en ön plandaydım. Çalıştığım ajanslar ; ' Nilay, bir gün bu düzgün ve uzun bacakların sayesinde çok iyi yerlere geleceksin' derlerdi. Sanırım oğlak burcunun disiplinli mükemmelliyetçi ve hırslı özelliklerine fazlasıyla sahiptim. Bir süre sonra İzmir'in yerel bir Tv kanalında motorsporları üzerine bir program sunmaya başladım. Bir şarap firmasının özel takvim çekiminde yer aldım. 2000 yılında
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.