Alm. Meereskunde (f); Ozeanographie (f), Fr. Océanographie(f), İng. Oceanography. Okyanuslarda, suyun fizikî özelliklerini ve dalga hareketlerini, okyanus tabanlarının jeolojik şekilleriyle tortu tabakalarını, suları kimyâsal yönden inceleyen ve denizlerdeki bitkilerle hayvanların hayatlarını araştıran bilim dalı. Oşinografi, jeofizik, jeokimyâ, jeoloji ve biyoloji ilimlerinin birleşmesinden meydana gelmiş olup bu ilimlerin bir branşıdır.
Okyanuslar, dünyâ yüzeyinin yüzde 71’ini kaplarlar ve 1370 milyon kilometre küplük hacim tutarlar. Ortalama derinlik 3795 metredir. Okyanus tabanlarının yüzde 83’ü 3000 metre ile 6000 metre arasındaki derinliklerde yer alır. En derin yerler Japon ve Filipin adaları civarında 10.000-11.000 metredir.
Okyanusların jeofizik yapıları: Okyanusların karalarla birleştiği yerlerde derinlik 100-150 metreye kadar yavaş yavaş artar. Bu kısma kıta sahanlığı denir. Okyanus tabanlarında Kolorado Kanyonu gibi kanyonlar vardır. Bu kanyonların okyanus tabanı, bir zamanlar su seviyesinin üzerindeyken nehirler tarafından açıldığı sanılmaktadır. Okyanus tabanlarında, yüzeydekine benzer dağlar vardır. Dağların çoğu volkanik olup, bir kısmı zamanla su yüzeyine çıkmaktadır. Sonradan dalgaların tesiriyle eriyen tepelerini, çoğu yerde mercanlar kaplamıştır. Okyanus tabanlarının yer yer sıradağlarla ayrıldığı görülmektedir. Meselâ Orta Atlantik çıkıntısı, kuzey ile güney Atlantik Okyanusu arasında yer alır ve âdetâ, Atlantik Okyanusunu batı ve doğu okyanus tabanı şeklinde ikiye ayırmaktadır. Bu çıkıntıların okyanus dip akıntılarına da etkisi büyük olup, bâzı yerlerde dip akıntıların yüzeye çıkmasına dahi sebep olurlar.
Okyanusların tabanında meydana gelen tortular, kıta sahanlığından derin noktalara doğru gidildikçe değişiklik gösterir. Kıta sahanlıklarının çoğu çamur, kum ve hayvan iskelet artıkları ile doludur. Bu tortuların bir kısmını nehirler taşır, bir kısmı da deniz dalgalarının kıyılardan söküp sürüklemesiyle birikir. Birikintiler dip akıntıların az olduğu yerlerde kalın tabakalar meydana getirirler. Okyanusların derin kısımlarında tabanlar, organizma artıkları ve çok ince mineral tozları ile kaplıdır. Organizma artıklarını diatomlar ve balık iskeletleri gibi muhtelif derinliklerde yaşayan canlılara âit iskeletler teşkil eder. Okyanus diplerindeki tortular, bol miktarda kobalt, bakır, manganez, nikel, demir oksitleri ihtivâ eder. Okyanus dibi tortuların incelenmesi, jeofizik konularını aydınlatması yönünden önemlidir. İki buçuk santimetre kalınlığında kırmızı balçık tortusu meydana gelmesi için 2.500 sene geçmesi gerekmektedir. Okyanus diplerindeki tortu kalınlıklarının bir kısmının 2 milyon senede meydana geldiği hesaplanmıştır.
Kimyâsal ve fiziksel özellikler: Okyanus suyu, birçok tuz eriyikleriyle organik ve inorganik parçalar ihtivâ eder. Nehirler, devamlı sûrette denizlere taşıdıkları sularla hem tuz eriyiklerinin hem de organik ve inorganik parçaların oran ve cinslerini, devamlı değiştirmektedirler. Okyanuslar o kadar büyüktür ki, değişmeler netîcede, deniz suyu özelliklerini az etkiler. Okyanus suyunda bulunan maddeler binde olarak şöyledir:
Muhteva 1 kg deniz suyunda gr olarak
Klor (CI) 18,980
Sülfat (SO4) 2,650
Bikarbonat (HCO3) 0,140
Bromür (Br-) 0,065
Florür (F) 0,001
Borik asit (H3BO3) 0,026
Sodyum (Na+) 10,556
Kalsiyum (Ca++) 0,400
Potasyum (K+) 0,380
Stronsiyum (Sr++) 0,013
Magnezyum (Mg++) 1,272
Bu miktarlar yüzde 99,5 doğrulukta olduğundan, bir maddenin sıhhatli tespit edildiği taktirde diğerleri orantı ile kolayca hesaplanır. Umûmiyetle ölçülen (tespit edilen) değer klordur.
Deniz suyunun fizikî özellikleri; hararet, tuzluluk ve basınç değişiklikleridir. Binde 35’lik deniz suyu, tatlı sudan 2 santigrad derece daha aşağıda donar. Su içinde dibe doğru giderken, her 10 metrede 1 atmosfer basınç artışı olur. Meselâ 1000 metrede santimetrekareye düşen basınç 100 kg veya 100 atmosferdir. Sesin deniz suyu içinde yayılması da, harâret, tuzluluk ve basınçla değişir. Deniz suyunda erimiş hâlde gazlar da vardır. Oksijen ve karbondioksit, deniz derinliklerine, hararete bağlı olarak değişiklik gösterir. Sudaki gazların meydana gelişi, su yüzeyindeki atmosfer basıncı ile su içindeki bitkilerin fotosentez hâdiselerine bağlıdır. Zirâatta bitkilerin büyümesi için lâzım olan azot, fosfor, potasyum, kalsiyum ve magnezyum, deniz canlıları için de gereklidir. Denizlerde magnezyum, potasyum ve kalsiyum bol olarak bulunur. Ayrıca silisyum bileşikleri de vardır. Bilhassa diatomların zarif kabuklarının meydana gelmesi için silisyuma ihtiyaçları vardır. Deniz bitkileri için gerekli fosfor, azot ve silisyum, derinlik ve güneş ışığına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bitkiler için fotosentez hâdisesi de önemli olduğundan, deniz bitkilerinin çoğalması derinlikle alâkalıdır. Okyanus suyu derinliğine göre içinde ihtivâ ettiği erimiş hâldeki gaz oranları, sıcaklığa bağlı olarak değişir. Güneş ışınlarının ulaştığı derinliklerde O2, % 120 oranında doyuma ulaştığı hâlde 60 metrede bu oran, % 1 gibi çok düşük bir seviyeye iner. Karbondioksitin suda eriyebilme özelliği, oksijen ve azota nazaran daha fazladır. Volkanlardan, kömür, petrol ve diğer yakıtlardan çıkan karbondioksitle denizlerde eriyerek kalsiyum karbonat olarak dibe çöken karbondioksit oranı 1900’lü senelerde değişme göstermeye başlamıştır. Karbondioksit oranında iki kat artış, atmosfer ısısının 1°C azalmasına sebep olur.
Okyanus ve deniz sularının mavi gözükmesioptik bir hâdisedir. Işık deniz suyuna girince, su molekülleri, ışığı tayfına ayırır ve su mavi gözükür. Bâzan pitoplankton (deniz böcekleri) ve humik asit karışımı, mavi rengi yeşilden sarıya doğru değiştirir. Bâzan da organik ve inorganik madde seviyesi çok olursa, madde cinsine göre denizler renk alır. Kızıldeniz’deki kırmızımtrak renk bundan dolayıdır.
Okyanuslarda hareket: Okyanus hareketlerinde, dünyânın kendi ekseni etrafında dönüşü dikkate alınmalıdır. Dünyânın dönüşü ile ilgili parçalar üzerine etki eden kuvvete koriyolis (coriolis) kuvvet denir. Koriyolis kuvvetin, su içinde askıda duran bir parçaya etkisi yoktur. Parça hareketliyse, parçanın hızına orantılı olarak koriyolis kuvveti etkisini gösterir. Koriyolis kuvvetin etkisi, ekvatorda, sıfır; kuzey yarımkürede sağa doğru; güney yarımkürede sola doğrudur. Kuvvetli rüzgârlar, su yüzeyinde hareket meydana getirir. Koriyolis kuvvet etkisiyle suyun hareketi, rüzgâr yönünden 45° sağa doğru olur. Derine gittikçe bu açı da büyür. Rüzgâr sâhile paralel yönde ise, deniz suları sâhilden içlere doğru çekilir. Boşalan yere dipten su akışı başlar. Okyanuslardaki rüzgâr ve koriyolis kuvvet etkileri, akıntıları meydana getirir. Denizin yükselme ve alçalma miktarlarından akıntı şiddeti hesaplanabilir. Yoğunluğu fazla olan su, okyanusların dibinde yer alır. Antarktika kıtasına yakın okyanus akıntıları yüzeydeki yoğun olmayan suyu okyanus diplerine götürür. Fakat yapılan incelemeler sonucunda bu suyun, okyanus dibindeki yoğun su tabakası ile yine karışmadığı anlaşılmıştır. Akdeniz bölgesinde buharlaşma çok, tatlı su akıntısı az olduğu için su oldukça yoğundur. Antarktika kıtası yakınında su kütlelerinin birbirine karışmama hâdisesi Cebelitarık Boğazının Atlas Okyanusuna açıldığı kısmında ve Kızıldeniz’in Arap Denizine açıldığı kısımda da mevcuttur. Koriyolis kuvveti etkisiyle okyanuslardaki akıntılar kuzey yarımkürede saat yönünde; güney yarımkürede saat yönü tersinde dönerler.
Güneş ışığı tesiriyle ısınan okyanus suları bu ısıyı, akıntılarla dağıtarak telafi ederler. Ekvator bölgelerinde ısınan sular kutuplara doğru taşınır. Okyanus suları ısısı, +25° ile -2°C arasında değişir.
Okyanuslarda hayat: Son asra kadar okyanuslarda 550 metreden sonra hayat olmadığı söyleniyordu. Yapılan incelemelerde 7000 metrede yaşayan canlılar olduğu tespit edilmiştir. Bu canlılar su altı kamerası ile görülmüş ve fotoğrafları çekilmiştir.
Okyanuslarda 60 metre derinliklere kadar bol miktarda yosun tipi bitkiler de mevcuttur. Fotosentez hâdisesiyle yosunları gelişir; denizden karbondioksit ve birçok tuzları, organik karbonları alarak, kalsiyum karbonat ve inorganik karbonlar şeklinde tortular bırakırlar. Okyanuslarda yosunlar o kadar gelişir ki, dağ kümeleri görünümü alırlar. Dağ kümeleri arasında büyük açıklıklar kanyon olarak adlandırılır.
Ayrıca okyanus, kökleri su içinde yüzer vaziyette bitkiler, iskelete ihtiyacı olmayan deniz anaları, dietomlar gibi küçük hücreli organizmalar, muhtelif büyüklükte balık türleri ihtivâ eder. En büyük okyanus organizması, 100 ton ağırlığı bulan balinalardır. Isı iletiminde su, karalardan daha dengeli olduğu için organizmaların yaşamasına daha müsaittir.
Denizlerde yaşayan hayvanlar kendilerine has sesler çıkarırlar. Meselâ istiridyeler bulundukları kayaların üzerinde çok keskin sesler çıkarır. Bu sesler kulakla duyulacak frekanstadır. Yunus balıklarının çıkardığı sesler kulakla duyulamayacak frekanstadır. Yunuslar hedeflerini çok kolay olarak bulma özelliğine sâhip zeki hayvanlardır.
Suyun basıncı, havanın, canlılar üzerine atmosferik basıncından farklı olarak etki eder. Bu fark esâsen deniz canlılarının kendi özelliklerindendir. Dalgıçlar basınçlı hava ile 30 metreye kadar inebilirken, balinalar avlarını bulabilmek için okyanusun 1000 metre derinliklerine kadar dalıp çıkarlar. Denizin hidrostatik basıncına balina uyum sağlar. Hattâ basınç, balinanın dalış ve çıkışını kolaylaştıracak maksatlarda kullanılır.
Okyanuslardaki muhtelif cins balıklar su ısısına göre yer değiştirirler. Okyanuslarda bazan 2 derecelik bir ısı farkı, balık akınlarının yönünü başka taraflara çekebilir. Balıkçılıkta bâzı senelerin verimli bâzı senelerin verimsiz geçmesinde okyanus ısı değişikliklerinin büyük önemi vardır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.