İslâmiyette oruç tutulan ay. Mübârek üç ayların üçüncüsüdür. Kamerî aylar arasında dokuzuncu sıradadır.Ramazan, lügatta “yanmak” demektir. Çünkü bu ayda oruç tutan ve tövbe edenlerin günahları yanar, yok olur. Ramazan, oruç ayıdır. Bu aya yetişen akıllı ve bâliğ (ergen, evlenecek yaşa gelmiş olan) Müslümanlara oruç tutmak emredilmiştir (Bkz. Oruç). Bakara sûresi 185. âyet-i kerîmesinde meâlen; “O sayılı günler Ramazan ayıdır ki, Kur’ân-ı kerîm o ay içinde indirilmiştir. O Kur’ân-ı kerîm, insanları Hakk’a ulaştırır, helâl ve haramda ve din hükümlerinde hakkı bâtıldan ayırır.Sizden her kim Ramazan ayına erişirse (hazır olur, hasta ve misâfir olmazsa) orucunu tutsun. Kim hasta olur, yâhut seferde bulunursa, oruç tutmadığı günler sayısınca sıhhat ve ikâmet hâlinde orucunu kazâ etsin. Allah size kolaylık diler, size güçlük dilemez.” buyruldu.
Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nâfile ibâdetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farz ibâdetlere verilen sevap gibidir.
Bu ayda bir oruçluya iftâr verenin günahları affolur. Cehennemden âzâd olur, kurtulur. O oruçlunun sevâbı kadar, ayrıca buna da sevap verilir.
Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi günah işlemekle geçer.
Bu ayda elden geldiği kadar, ibâdet etmelidir. Allahü teâlânın râzı olduğu beğendiği işleri yapmalıdır. Bu ay, âhireti kazanmak için fırsattır. Kur’ân-ı kerîm Ramazanda indi. Kadir gecesi bu aydadır.
Ramazân-ı şerîfte iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.
Bu ayda her gece, Cehenneme girmesi gereken binlerce Müslüman affolur, âzâd olur, kurtulur. Bu ayda, rahmet ve Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır.
Ramazan ayının fazîleti: Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Ramazan ayı gelince, Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.” Resûlullah efendimiz Şâban ayının son günü hutbede buyurdu ki: “Ey Müslümanlar! Üzerinize öyle büyük bir ay gölge vermek üzeredir ki, bu aydaki bir gece (Kadir Gecesi), bin aydan daha faydalıdır. Allahü teâlâ, bu ayda, her gün oruç tutulmasını emretti. Bu ayda, geceleri terâvih namazı kılmak da sünnettir. Bu ayda, Allah için ufak bir iyilik yapmak, başka aylarda, farz yapmış gibidir. Bu ayda, bir farz yapmak, başka ayda yetmiş farz yapmak gibidir. Bu ay, sabır ayıdır. Sabır edenin gideceği yer Cennettir. Bu ay, iyi geçinmek ayıdır. Bu ayda müminlerin rızkı artar. Bir kimse, bu ayda, bir oruçluya iftar verirse, günahları affolur. Hak teâlâ, onu Cehennem ateşinden âzâd eder. O oruçlunun sevâbı kadar, ona sevap verilir.”
Eshâb-ı kirâm, dediler ki: Yâ Resûlallah! Her birimiz, bir oruçluya iftar edecek, onu doyuracak kadar zengin değiliz. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bir hurma ile iftar verene de, yalnız su ile oruç açana da, biraz süt ikram edene de bu sevap verilecektir. Bu ay, öyle bir aydır ki, ilk günleri rahmet, ortası af ve mağfiret ve sonu Cehennemden âzâd olmaktır. Bu ayda, işçinin, memurun, askerin ve talebenin vazifesini hafifleten patronları, âmirleri, kumandanları ve müdürleri,Allahü teâlâ affedip, Cehennem ateşinden kurtarır. Bu ayda dört şeyi çok yapınız! Bunun ikisini Allahü teâlâ çok sever. Bunlar, Kelime-i şehâdet söylemek ve istiğfar etmektir. İkisini de zâten her zaman yapmamız lâzımdır. Bunlar da Allahü teâlâdan Cenneti istemek ve Cehennem ateşinden O’na sığınmakdır. Bu ayda, bir oruçluya su veren bir kimse, kıyâmet günü susuz kalmayacaktır.”
Hadîs-i şerîflerde buyruldu ki:
Bir kimse, Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilir, vazife bilir ve orucun sevâbını, Allahü teâlâdan beklerse, geçmiş günahları affolur.
Allahü teâlâ benim ümmetime, Ramâzan-ı şerîfte beş şey ihsan eder ki, bunları hiçbir Peygambere vermemiştir:
1. Ramazanın birinci gecesi, Allahü teâlâ müminlere rahmet eder. Rahmetle baktığı kuluna hiç âzâb etmez.
2. İftar zamânında, oruçlunun ağız kokusu, Allahü teâlâya her kokudan daha güzel gelir.
3. Melekler, Ramazanın her gece ve gündüzünde, oruç tutanların affolması için duâ eder.
4. Allahü teâlâ, oruç tutanlara, âhirette vermek için, Ramazân-ı şerîfte Cennette yer tâyin eder.
5. Ramazân-ı şerîfin son günü, oruç tutan müminlerin hepsini affeder.
Diğer hadîs-i şerîflerde buyruluyor ki:
Ramazan ayında Cumâ gününü tâatla geçiren, bin seneden çok ibâdet etmiş gibi olur.
Dikkatli olun! Ramazan ayındaki sevap ve günahlar katlarıyle yazılır. Ramazanda çok namaz kılınız! Çok Kur’ân-ı kerîm okuyunuz! Çünkü Ramazan ayında okunan Kur’ân-ı kerîmin her harfi için, Cenâb-ı Hak, Cennet bahçelerinden bir bahçe ihsan eder.
Ramazan ayını baştan sona kadar oruçla geçiren günah bakımından anasından doğduğu gün gibi olur. Yâni hiç günahı kalmaz.
Ramazan ayında bir gün oruç tutana Cennette bir köşk verilir. Bu köşkün bin kapısı vardır. Her kapısının önünde büyük bir ağaç bulunur. O kadar büyüktür ki, bir süvâri yüz sene gölgesinden yürüse, gölgesinden çıkamaz.
Ramazan ayının her gününde, iftar zamânında Allahü teâlâ kendilerine azâb yapılması lâzım olan binlerce günahkârı Cehennemden kurtarır.
Eğer kullar, Ramazân-ı şerîf ayındaki özel sevapları bilselerdi, bütün senenin Ramazan olmasını isterlerdi.
Allahü teâlâ göklere ve yere konuşmak için izin verse, onlar Ramazanda oruç tutan kimseye elbette Cenneti müjdelerdi.
Ramazan ayının gelmesine sevineni, Allahü teâlâ, kıyâmet gününün korkusundan muhâfaza eder.
Allahü teâlâ Ramazân-ı şerîfin her gecesinde üç defâ; “Benden bir şey isteyen var mıdır' İstediğini vereyim. Tövbe eden var mıdır' Tövbesini kabûl edeyim. İstiğfâr eden var mıdır' Mağfiretime (affıma) kavuşturayım.” buyurur.
Ramazân-ı şerîfe hürmet eden, Allahü teâlâya hürmet eder.
Ramazân-ı şerîfe hürmet etmek, Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçmakla olur. Oruç tutup da gıybet eden, yalan söyleyen, onun bunun kalbini kıran, haramlardan kaçmayan kimse Ramazan ayına hürmet etmiş olmaz. Hadîs-i şerîfte buyruldu ki:
Ramazan ayında günah işlemeyi terk eden kimsenin, Allahü teâlâ on bir aylık günahlarını mağfiret eder.
Ramazan ayı, hilâlin (yeni ayın) görülmesiyle başlar. Hilâli görmeden önce yapılan hesapla, takvimle başlanmaz. Hadîs-i şerîfte; “Ayı görünce oruç tutunuz! Tekrar görünce orucu bırakınız (bayram yapınız!)” buyuruldu. Ramazanın başlangıcını bulmak için, gökte hilâli aramak ve görünce gidip devletin tâyin ettiği yetkili kimseye haber vermek, her Müslümanın vazifesidir.
Ramazan hilâli gökte görülemezse, Şâban ayı otuz gün tamam olmak lâzımdır. Eskiden Şâbanın otuzuncu günü öğle namazı zamânına kadar oruç tutup, o gün Ramazan olduğu îlân edilmezse, oruç bozulurdu. Bulutlu havada hilâli bir âdil Müslüman kadın veya erkeğin gördüm demesiyle, açık havada ise, birçok kimsenin söylemesiyle, kâdı, yâni şerîati tatbik eden hâkim, Ramazan olduğunu îlân ederdi. Kâdı bulunmayan yerlerde, hilâlin görülmesiyle Ramazan olurdu.“Âdil” demek, büyük günah işlemeyen ve küçük günaha alışık olmayan demektir.
Şâbanın otuzuncu gecesi, bir şehirde hilâl görülünce, bütün dünyâda oruca başlamak lâzım olur. Gündüz görülen hilâl gelecek gecenin hilâlidir. Kutuplara ve Aya giden Müslümanın da, seferi değilse bu ayda gündüzleri oruç tutması lâzımdır. Yirmi dört saattan daha uzun günlerde, oruca saatle başlar ve saatle bozar. Gündüzü böyle uzun olmayan bir şehirdeki Müslümanların zamânına uyar. Eğer oruç tutmazsa, gündüzleri uzun olmayan yere gelince kazâ eder. Hilâli görmekleRamazanın başlaması, hesapla anlaşılandan bir gün sonra olabilir. Fakat bir gün önce olamaz. Arafât’ta vakfeye durulan (Arefe) günü de böyledir.
Eskiden bütün İslâm devletlerinde Ramazanın başladığını bildirmek için, Müslümanlar tarafından gökte hilâl (ay) gözetlenirdi. Osmanlılarda İstanbul’un ve her şehrin yüksek yerlerinde, minâre şerefelerinde, Ramazan hilâlinin doğması beklenirdi. Hilâli görenler, durumu kadıya (hâkime) arz ederlerdi. Hilâli görüp ilk olarak haber verenlere bahşişler, hediyeler verilirdi. Ramazanın geldiği, davullar çalınarak halka duyurulurdu. Ramazanın ilk günü devlet dâireleri tâtil olur, diğer günlerde de çalışma saatleri azaltılırdı.
Ramazan, Müslüman topluluklarının her birinde, bulundukları iklime, coğrafî şartlara ve dünyâ görüşlerine göre değişik örf ve âdetlerin doğmasına sebep olmuştur. Bu ayda, diğer aylara göre dînî emirlere daha fazla bağlılık, Kur’ân-ı kerîm okumak, kazâ namazı kılmak, sadaka ve zekât vermek gibi ibâdetleri artmaktaydı. Ayrıca Ramazana mahsus yiyecekleri, güllaç, tarhana, börekler, tatlılar, kavurma, turşular, çeşitli baharat, şekerleme ve reçelleri hazırlamak halkımızın zevki olmuştur. İkindiden sonra iftara kadar geçen zamanlarda Kur’ân-ı kerîm okuyarak, vaaz ve mukâbele dinlemekle geçirirlerdi. Konak sâhipleri iftara çeşitli tabakalardan misafir dâvet eder, karınlarını doyurduktan sonra bunlardan ihtiyaç sahiplerine “diş kirası” adı altında bir de bahşiş verirlerdi.
Ramazan ayının Osmanlı Saray hayâtına kattığı bir geleneği de, Sultan Üçüncü Mustafa Han devrinden îtibâren sarayda icrâ olunmaya başlanan Huzur Dersleriydi (Bkz. Huzur Dersleri). Ramazan ayına mahsus bu derslerde âlimler, Kâdı Beydâvi Tefsiri’ni esas almak üzere ders verirdi. Hazır bulunanlar dînî sorularını sorarak cevaplarını alırlardı. Ramazan ayının 15. gününden îtibâren halk bayram hazırlığına başlardı. Evlerde temizlik, tâmirat, boya ve badana yanında bayramlık yeni elbiseler, bayramlık şekerleme ve tatlı tedarikine gidilirdi. Bu, alışveriş piyasasına ve evlere büyük canlılık ve neşe getirirdi. Zenginler konaklarında çevredeki fakirleri giydirip kuşandırıp, onlara bayram harçlığı verirdi. Terâvihlerde, hele bayram günleri câmiler tıklım tıklım dolup dolup taşardı.
Osmanlılarda Ramazanın 15. gününden sonra Peygamberimizin Veysel Karânî hazretlerine hediye ettiği Hırka-i şerîfin bulunduğu câmi ziyâret edilirdi (Bkz. Hırka-i Şerîf). Son zamanlarda bu ziyâret Ramazanın ilk cumâsında yapılmaya başlanmıştır. Askerlere bu ayda yemek üzerine baklava ikrâm edilirdi.
Ramazan mânileri: Ramazan ayının edebiyatımızda ayrı bir yeri vardır. Divan şâirleri bu ayı yüceltici ve “Ramazaniye” adı altında şiirler yazarlardı.
İmânsız ölmeyesin Dert belâ görmeyesin Dilerim Cennetlik ol Ateşe girmeyesin
***
Sâlih olan seçilir Gök kapısı açılır Oruçlunun üstüne Ne rahmetler saçılır
***
Çok nurludur bu gece Uğurludur bu gece Bin aylık ibâdetten Hayırlıdır bu gece
***
Gidiyor güle güle Hak’tan affını dile Leyle-i Kadir ile Ne güzeldir Ramazan
***
Bak geldi Şevval ayı Bırakma merhabayı Bir ganimet bilmeli Gece gündüz duâyı
RAMAZAN
Sana hasretti câmi, sana hasret minâre, Sende bulur hazzını, top sesi pâre pâre... Yankı yapar kubbeler, sende tevhid sesini, Sensin sığınak yapan, rahmetin gölgesini... Kabaran dalgaların, bak hele sevincine, Gizlenmişken sulara, sevinç içinde yine... İniyor dünyâmıza, gece gündüz melekler, Yükseliyor Allah’a binbir çeşit dilekler... Günahkâr kalbimizi, nûrunla temizlersin. Cennetin kapısını bizlere açan sensin... Sultan oldun aylara, tâc ettin kandilleri, Aydınlattın binlerce, kararmış gönülleri... Bayram ediyor şimdi, canlı cansız kâinat, Bambaşka oldu âlem yeniden buldu hayat... Seni bu günahkâr kul; bilmem nasıl anlatsın' Tövbekâr kula rahmet, çâresiz hayatsın... Allah’a gider her an yorulmaksızın zaman, Al rûhumu içine, Hakk’a götür Ramazan...
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.