kötü huylardan biri. Kalbin mânevî hastalıklarından biri de riyâdır. Riyâ, Arapça bir kelime olup rü’yetten (görmekten) türemiştir. Lügatta, bir şeyi olduğunun tersine göstermek mânâsınadır. Kısaca, gösteriş demektir. Riyâ, iyi görünmekle insanların kalbinde yer almak istemektir. Yalnız ibâdetle insanların gönlünde yer almayı istemek demek, Allah’a yaptığı ibâdetle kulları kastetmektir. İbâdet ederek, başka insanların gönlünde yer almayı isteyen kimseye “Müraî veya Riyâkâr” denir.
Riyâ, kalbin Allahü teâlâdan başkasına bağlılığından hâsıl olan kötü bir huydur. Bu işi Allah için değil dünyâ menfaatlerine kavuşmak, şan, şöhret, makam, mevki kazanmak düşüncesiyle yapmaktır. Âhiret işlerini yaparak, âhiret yolunda olduğunu göstererek, dünyâ arzularına kavuşmak demektir. Kısaca riyâ, dünyâ kazancına dînî âlet etmektir. İbâdetlerini göstererek, insanların sevgisini kazanmaktır.
Dinde, ibâdetleri riyâ ile yapmak yasak edilmiştir. Ölümle veya bir uzvunu yok etmekle tehdit edilen, zorlanan kimsenin riyâ yapmasına izin verilmiştir. Riyânın zıttı, aksi ihlâs’tır. İhlâs, dünyâ faydalarını düşünmeyip ibâdetlerini yalnız Allah rızâsı için yapmaktır. İhlâs sâhibi, ibâdet yaparken başkalarına göstermeyi hiç düşünmez. Bunun ibâdetlerini başkalarının görmesi ihlâsına zarar vermez. Hadîs-i şerîfte; “Allahü teâlâyı görür gibi ibâdet et! Sen görmüyor isen de O, seni görmektedir.” buyruldu. (Bkz. İhlâs)
İslâm dîninin, kötü huy saydığı ve böyle hareket edenlere acı azâb verileceğini bildirdiği riyâ, birçok işlerde ve ibâdetlerde olabilir:
Başkalarının sevgisine ve övgüsüne kavuşmak için dünyâ işleriyle onlara iyilik yapmak riyâ olur. İbâdetle olan riyâ bundan daha fenâdır. Allah rızâsını hiç düşünmeden yapılan riyâ hepsinden daha fenâdır.
İbâdetlerini başkalarına göstermek, onlara öğretmek ve teşvik etmek niyetiyle olursa riyâ olmaz ve çok sevap olur. Ramazan orucunu tutmakta riyâ olmaz. Allah rızâsı için farza başlayıp, sonradan hâsıl olan riyânın zararı olmaz. Riyâ ile yapılan farz ibâdetler sahîh, yâni geçerli olur. Fakat ibâdet borcu ödenmiş olur ise de sevâbı olmaz.
Riyâdan korkarak ibâdet terk edilmez! Allah rızâsı için namaza durup, namazı bitirinceye kadar hep dünyâ işlerini düşünürse, namazı olur. Bu, riyâ olmaz.
Allahü teâlâ, Mâûn sûresi 3, 4 ve 5’inci âyet-i kerîmelerinde meâlen; “Şiddetli azâb olsun (riyâ sûretiyle) namaz kılanlara ki, onlar namazlarından gâfildirler. Namazlarını insanlar yanında riyâ ile kılıp, yalnızken terk ederler.” ve Kehf sûresi 110’uncu âyetinde meâlen; “Rabbine kavuşmayı isteyen sâlih (iyi, yararlı) amel işlesin ve Rabbine yatığı ibâdete hiç kimseyi ortak etmesin!” buyuruyor. Resûlullah’a, kurtuluş nededir' diye suâl edildiği zaman, cevâbında; “Kulun, Allahü teâlâya olan ameli (iş ve ibâdeti) ile insanları murâd etmemesindedir.” buyurdu. Bir başka hadîs-i şerîfte; “Allahü teâlâ meleklerine, bu kimse ameliyle beni murâd etmedi. Onu siccînde (Cehennemde) tutun buyurur.” buyruldu.
Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîfte; “Sizin için en çok korktuğum şey küçük şirktir.” buyurunca, küçük şirk nedir, yâ Resûlallah' dediler. Reshulullah; “Cübb-il hüzn’den Allahü teâlâya sığınınız.” buyurdu. O nedir, yâ Resûlallah' dediler. “Cehennemde bir vâdidir. Riyâ ileKur’ân-ı kerîm okuyanlara hazırlanmıştır.” buyurdu.
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
Başkalarına gösteriş için namazını güzel kılan, yalnız olduğu zaman böyle kılmayan, Allahü teâlâyı tahkir etmiş olur.
Sizde bulunmasından en çok korktuğum şey, şirk-i asgara yakalanmanızdır. Şirk-i asgar, riyâ demektir.
Dünyâda riyâ ile ibâdet edene, kıyâmet günü, ey kötü insan! Bugün sana sevap yoktur. Dünyâda kimler için ibâdet ettin ise, sevaplarını onlardan iste, denir.
Allahü teâlâ buyuruyor ki, benim şerîkim yoktur. Başkasını bana şerîk eden, sevaplarını ondan istesin. İbâdetlerinizi ihlâsla yapınız! Allahü teâlâ, ihlâsla yapılan işleri kabul eder.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.