Günümüzün en iyi kompozisyon oyuncusu. Her türlü karaktere rahatlıkla bürünen, sinemanın binbir yüzlü adamı. Rolünü oynamayı değil,onu yaşamayı benimseyen bir oyunculuk üstadı.Özellikle,kendi psikolojik sorunlarıyla boğuşan marjinal kişilikleri en iyi ve en etkili şekilde canlandıran bir virtüoz.Sadece oyunculuk gücüyle,sinema efsanesi olmayı başaran bir yıldız.
16 yaşından itibaren,çeşitli oyunculuk atölyelerine katıldı.Oyunculuktaki başarısı sayesinde Lee Strasberg'in ünlü "Actors' Studio"suna kabul edildi. "Off-Broadway" oyunlarında rol aldı. Sinemaya,Fransız yönetmen Jean-Pierre Melville'in New York'ta çektiği "Manhattan'da Üç Oda" filminde üstlendiği küçük bir rolle adım attı.(1965)Ama gerçek anlamda sinemaya başlaması,Brian de Palma'nın üç küçük bütçeli filmiyle oldu.(Greetings,The Wedding Party ve Hi Mom!) 1973 yılında kanser hastası bir beyzbol oyuncusunu oynadığı "Bang The Drum Slowly" filmindeki başarısıyla dikkat çekti.Martin Scorsese ile karşılaşması ise sinema tarihinin en başarılı oyuncu-yönetmen ilişkilerinden birinin başlangıcı olacaktı. Kendisi gibi 'Italo-American' kökenli bu yönetmenle beraber önemli filmlere imza atacaklardı.Bu birlikteliğin ilk ürünü,New York mafyasının alt düzeylerinde kendilerine yer bulmaya çalışan iki italyan asıllı sokak kabadayısının(De Niro ve Harvey Keitel) öykülerinin çarpıcı bir şekilde anlatıldığı "Mean Streets (Sokaklar)" filmi oldu.(1973) Bu filmdeki başarılı oyunculuğu sayesinde,Francis Coppola'nın "BABA-2" filminde,ilk filmde Marlon Brando'nun oynadığı mafya babası 'Don Carleone'in gençlik yıllarını, Brando'dan aşağı kalmayan bir performansla canlandırıp, 'en iyi yardımcı erkek oyuncu oscarı'nı kazanmayı başardı.(1974)
1976 yılında,Scorsese'nin unutulmaz filmi "Taksi Şoförü"nde,New York sokaklarında taksisiyle dolaşırken gördüğü ahlaksızlardan tiksinerek,çocuk yaştaki bir fahişeyi (Jodie Foster)bataktan çıkarabilmek için pezevengini(Harvey Keitel) ve müşterilerini öldüren,taksi şoförü rolündeki unutulmaz kompozisyonuyla,oscar adayı oluyor ve sinema yıldızı mertebesine yükseliyordu. Aynı yıl,Elia Kazan'ın "The Last Tycoon" ve Bertolucci'nin "1900" filmlerinde başrolü üstlendi. 1978 yılında Micheal Cimino filmi "The Deer Hunter(Avcı)"da,Vietnam'da savaşan Ukrayna asıllı çelik işçisi rolüyle bir oscar adaylığı daha kazanıyordu.
En iyi erkek oyuncu oscarını,orta siklet boks şampiyonlarından Jake La Motta'nın fır- tınalı yaşam öyküsünün anlatıldığı,Scorsese'nin "Kızgın Boğa" filmiyle kazandı.(1980) De Niro,rolün hakkını verebilmek için yaklaşık otuz kilo almaktan çekinmemişti!Sine- mada daha önce görülmemiş bu olağanüstü performansıyla dünya çapında beğeni topladı.Aktör,oyunculuğun sınırlarını adetan baştan çiziyordu.
80'li yıllardaki başlıca filmleri olarak;Jerry Lewis'le oynadığı "King Of Comedy",bir gangsterin hayatının değişik dönemlerini oynadığı Sergio Leone'nin görkemli yapıtı "Bir Zamanlar Amerika'da",De Palma'nın "Dokunulmazlar"ı sayılabilir. 1990 yılında,Robin Williams'la birlikte rol aldığı ve yıllar sonra bitkisel uykusundan dönen bir hastayı canlandırdığı Penny Marshall filmi "Uyanışlar"daki performansıyla uzun bir ardan sonra tekrar oscar adayı oluyordu.Yine bu yıl,Scorsese ile beraber "Goodfellas(Sıkı Dostlar)" filminde acımasız bir gangster rolündeydi. Ertesi yıl Scorsese ile tekrar biraraya geldikleri "Korku Burnu" filmindeki sadist katil rolüyle üst üste ikinci kez oscar adaylığı kazanıyordu.
1993 yılında ilk ve şimdilik tek yönetmenlik denemesi olan "A Bronx Tale" filmini çevirdi. 90'lı yıllardaki başlıca filmleri;Frankenstein'ı oynadığı "Mary Shelley's Frankestein", Scorsese ile şimdilik son filmleri olan "Casino",Al Pacino ile ilk kez beraber oynadıkları ve bu yüzden büyük ilgi gören polisiye film "Heat(Büyük Hesaplaşma)",Brad Pitt ve Dustin Hoffman'la beraber oynadığı ve bir pederi canlandırdığı "Sleepers",Slyvester Stallone ile beraber rol aldığı "Cop Land",politik bir taşlama olan "Wag The Dog", kariyerindeki en pasif ama en etkili performanslarından biri olan,Quentin Tarantino filmi "Jackie Brown",beyazperdede canlandırdığı mafya tiplerinin bir paradosi olan ve Billy Crystal'le beraber komediyi denediği "Analyze This" oldu.
Son olarak yine bir komedi filmi olan "Zor Baba" çalışmasıyla seyircilerin karşısına çıktı.Bu senede,aralarında Marlon Brando ve Edward Norton ile beraber rol aldığı "The Score" filminin de olduğu üç filmle filmografisini zenginleştirmeye devam ediyor.
- - - - - - - -
Farklı bir kaynaktan derlenen biyografisi:
Hollywood’un en ünlü ve en başarılı aktörlerinden olan Robert De Niro, 17 Ağustos 1943’de Amerika’nın New York kentinde doğdu. Tam adı Robert De Niro Jr. olan aktörün annesi ressam, babası da ressam, heykeltıraş ve aynı zamanda şairdi. De Niro, ilk amatör rolünü, 10 yaşında iken, okulda düzenlenen “Wizard of Oz” oyununda aslan karakterini canlandırarak oynadı. Aradan altı yıl geçtikten sonra, Rus yazarı Çehov'un "The Bear / Ayı" oyununda yer alan aktör, giderek oyunculuğa ısındı. Hemen ardından, “yöntem oyunculuğu”nun en önemli temsilcileri olan ve sayısız başarılı aktörün doğmasına neden olan Stella Adler ile Lee Strasberg'ten eğitim almaya başladı.
Sinemaya, 1969 yılında, yönetmen Brian De Palma'nın "The Wedding Party" filmiyle geçen De Niro, bu filmden sonra, yine aynı yönetmenin "Greetings" ile "Hi,Mom!" filmlerinde rol aldı. 1973 yılında, daha sonra “Taxi Driver / Taksi Şoförü”, “Raging Bull” ve “Good Fellas” gibi başarılı yapımlarda beraber iyi bir ikili oluşturacağı usta yönetmen Martin Scorsese ile "Mean Streets" filmini çekti. Başarılı aktör, filmde sergilediği yüksek performansla izleyenlerin dikkat ve ilgilerini üzerine çekmeyi başardı. Aynı yıl, "Bang the Drum Slowly" filminde canlandırdığı, ölmek üzere olan beyzbol oyuncusu Bruce Pearson karakteri ile En İyi Erkek Oyuncu dalında New York Film Eleştirmenleri Ödülü'nün sahibi oldu.
Bu ödülden sonra Francis Ford Cappola ona "Godfather II / Baba 2"deki genç “Vito Carlone” rolünü verdi. Bu gangster filmindeki “Vito Corleone” karakterini mükemmel denebilecek derecede canlandıran De Niro, filmdeki performansı sayesinde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar Ödülü’nü aldı ve adını Hollywood’un starları arasına yazdırdı.
1976 yılında, sinema kariyerinin en iyi performanslarından birini de "Taxi Driver / Taksi Şoförü" filmindeki rolü ile sergiledi. Aktör, Martin Scorsese’in bu başyapıtında, New York’un yozlaşmış ortamında yavaş yavaş çıldıran dengesiz, Vietnam gazisi taksi soförü Travis karakterini başarıyla canlandırdı. De Niro, 1978 yılında, yine bir Vietnam gazisi olarak çıktı izleyici karşısına; "Deer Hunter / Avcı". En İyi Film Oscar’ını alan “Avcı”, yönetmen Cimino’yu sinemaya kazandırırken bu başarıda en büyük pay kuşkusuz başarılı aktöründü. Aktör, özellikle "Rus Ruleti" sahneleri ile hafızalara kazındı bu filmde.
Usta oyuncu, 1980 yapımlı "Raging Bull / Kızgın Boğa" filminde Dünya Orta Sıklet Boks Şampiyonu Jake LaMotta’yı canlandırdı. Gelmiş geçmiş en iyi dökümanter film olarak kabul edilen “Kızgın Boğa”daki unutulmaz performansıyla En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandı. Bu film için tam 30 kilo alan ve yüzünü tanınmayacak halde değiştiren De Niro, filme hazırlanırken New York’ta amatör boks maçlarına çıkmış, hatta iki tanesini kazanmıştı.
1986’da Sergio Leone’nin gangster epiği "Once Upon a Time In America / Bir Zamanlar Amerika" filminde ve 1985’de Terry Gilliam’ın "Brazil"inde rol aldı. Bu filmlerde de her zamanki usta oyunculuğunu sürdüren De Niro, 1987’de De Palma’nın "Untouchables / Dokunulmazlar" filminde ünlü gangster Al Capone’u canlandırdı. Aynı yıl kariyerine değişik bir karakter kattı ve Alan Parker’ın "Angel Heart / Şeytan Çıkmazı" filminde biz ölümlüler arasında "Louis Cyphre" adını kullanan Şeytan’ı canlandırdı. 1989’da Sean Penn ile oynadığı "We’re No Angels / Biz Melek Değiliz" adlı komedi de rol alarak tarzını değiştireceğinin sinyallerini verdi.
De Niro, 1990 yılında bir kez daha yönetmen Martin Scorsese ile bir araya gelerek 90’lı yılların yüz akı filmlerinden olan "Goodfellas / Sıkı Dostlar"da rol aldı. Aynı yıl oldukça duygusal bir film olan "Awakenings / Uyanışlar"da yakalandığı hastalık nedeniyle hayatını uyuyarak geçiren ancak yeni çıkan bir ilaçla tekrar yaşama dönen Leonard Lowe karakterini başarıyla canlandırdı.
1991’de "Cape Fear / Korku Burnu" filminde kötü adam Max Cady’i canlandıran aktör, 1993’de ilk kez yönetmenliği denedi ve "A Bronx Tale" adlı dramayı çekti. Ardından 1994 yılında kariyerinin en ilginç rollerinden biri olan "Frankenstein"ı canlandırdı. 1995’de aralarında Sharon Stone ve Joe Pesci gibi ünlü oyuncuların da bulunduğu "Casino" filmiyle ardından da başrolü büyük oyuncu Al Pacino ile paylaştığı, "Heat / Büyük Hesaplaşma" filmi ile her zaman en iyi olduğunu kanıtladı.
Robert De Niro, "Sleepers" ve Leonardo Di Caprio ve Meryl Streep gibi başarılı oyuncuların da bulunduğu "Marvin's Room / Marvin’in Odası" filmleriyle görev aldığı yan rollerle yeniden yükselişe geçti. Ünlü yönetmen Quentin Tarantino'nun daha öncekilere nazaran fazla beğenilmeyen "Jackie Brown" ve Dustin Hoffman ile birlikte rol aldığı ve bir skandalı örtbas etmek için gerçek dışı senaryo üreten özel bir görevliyi canlandırdığı "Wag the Dog" filmleriyle kariyerine yaraşır oyunculuklar çıkardı.
1998 yılına gelindiğinde, başrollerinde Gywneth Paltrow ile Ethan Hawke'un yer aldığı "Great Expectations / Büyük Umutlar"da rol aldıktan sonra bir komedi filmi olan, başrolünü Billy Crystal ile paylaştığı "Analyze This / Anlat Bakalım"da psikolojik tedavi gören bir mafya babasını canlandırdı. Bu filmin ardından Joel Schumacher'in "Flawless" adlı filminde rol alan ünlü aktör, filmde transseksüel komşusu ile konuşarak terapi gören bir güvenlik görevlisini oynadı.
Aktör daha sonra, "Meet the Parents / Zor Baba" filminde rol alarak komedilerde de başarılı olabileceğini kanıtladı. Yine aynı yıl, George Tillman’ın yönettiği "Man of Honor / Onurlu Bir Adam" filmiyle çıktı sinemaseverlerin karşısına. "15 Minutes / 15 Dakika" filminde işledikleri suçlarla ortalığı birbirine katan ve bu arada bütün eylemlerini de video kamera ile kayda geçiren, Doğu Avrupa'dan New York'a gelen iki azılı suçludan birini canlandıran De Niro, "The Score / Komplo"da ise unutulmaz oyuncu Marlon Brando ve Fight Club filmindeki üstün performansıyla tanıdığımız Edvard Norton gibi iki önemli isimle ile birlikte kamera karşısına geçti. Filmde emekli olmaya çalışan usta bir hırsızı canlandırdı usta sanatçı.
Daha sonra "Analyze This" filminin devamı olan "Analyze That / Anlatamadım mı?" filmi ile kariyerine devam eden Robert De Niro, 12 Nisan 2002’de gösterime giren, başrolünü ünlü komedyenlerden Eddie Murphy ile paylaştığı “Show Time” adlı filmde, az konuşan, sabırsız fakat tek işini doğru dürüst yapabilmek için kendi haline bırakılmayı çok isteyen polis teşkilatı dedektiflerinden Mitch Preston karakterini canlandırdı.
" Benim çalışma şeklimde anarşi ile disiplinin kesin bir uyumu söz konusudur." diyerek kendine özgü oyunculuğunu özetleyen, Hollywood’un yaşayan efsanelerinden Robert De Niro’ya sinemaya verdiği 30 yıllık emek şerefine bir tören düzenlendi ve Amerikan Film Enstitüsü tarafından "Yaşam Boyu Başarı" ödülü verildi.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.