Fransız edip ve filozofu. 1550’de Fransa’dan İsviçre’ye göç etmiş, protestan bir âiledendir. 1712 yılında İsviçre’nin Cenevre şehrinde doğdu ve 1778’de öldü. Aksi huylu, fakir bir saatçının oğlu olup, annesi doğumu esnâsında öldü. Babasının kendisiyle ilgilenmemesi sebebiyle çocukluğu ile gençliği fakir, sefil ve serseri bir hayat içinde geçti. İyi bir tahsil görmedi. On altı yaşına kadar çeşitli kimselerin himâyesinde yaşaması, istikrarsız bir karakter sâhibi olmasına yol açtı. Her türlü işte çalıştı. 1741’de Paris’e yerleşti.
Paris’te Fransız İhtilâlini hazırlayan ansiklopedistlerin öncülerinden Diderot ile tanıştı. Diderot ondan müzikle ilgili bahisleri yazmasını istedi. Bununla alâkalı olarak yazdıklarını daha sonra “Dictionnaire de La Musique” (Müzik Lügatı) kitabında topladı.
Rousseau, Dijon Akademisinin açtığı yarışmada; “İlimlerin ve sanatların ilerlemesi ahlâkın düzelmesine yardım etmiş midir'” sorusuna cevap olarak İlimler ve Sanatlar Üzerine Nutuk (Discours) eserini yazdı. Eserinde bu soruya “hayır!” cevabını veriyordu. Kitabı onun şöhrete kavuşmasına sebep oldu. Fakat şöhreti bozuk yaşayışına tesir etmedi.
İnsan hakları, insan eşitliği ve demokrasi konusundaki yazılarıyla devrinde ve devrinden sonraki dünyâ felsefe târihinde büyük bir tesiri oldu. Kânunların bilfiil halk tarafından yapılmasını savunarak “Halk Egemenliği” ve günümüzde İsviçre’den başka bir yerde uygulanmayan “doğrudan Demokratik Temsil” prensiplerini ortaya attı. Krallık rejimini ve Aristokrasiyi en büyük hedef olarak görerek aleyhteki yazı ve propagandaları ile 1789 Fransız İhtilâlini fikren hazırlayanlar arasında mühim bir yer aldı.
1762 yılında yazdığı Emile isimli eseri Rousseau’nun hapishâneye girmesine sebep oldu. Hikâye tekniğiyle yazdığı bu kitabında, çocuk terbiyesini anlatmaktaydı. Psikoloji ve pedagoji ilmine ters düşen esasları ihtivâ eden bu eserinde, çocuk terbiyesinde Robinson Crusoe misâlini vererek ailenin ve sosyal çevrenin tesirinden uzak, öğretmensiz, tabiatın kucağında ve her şeyi kendi denemeleriyle öğrenmek esasına dayalı bir eğitimi savunuyordu. Daha sonra Paris’ten Prusya’ya ve oradan da İngiltere’ye kaçtı. Bir müddet sonra geri döndüğü Paris’te İtiraflar (Les Confessions) isimli eserini yazmaya başladı ve 1770’de tamamladı. Hayâtının en gizli taraflarını ve çeşitli kadınlarla olan gayri meşrû münâsebetlerini anlatan bu kitabı sebebiyle başı yine derde girdi.
Rousseau, en mühim eserlerinden birisi olan Sosyal Mukâvele (Le Contrat Social) isimli kitabında bâzı romantik duygularından bahsetmekte olup, ilmî bir eser değildir. Edebiyatın, medeniyet ve kültürün, özel mülkiyetin, teknolojinin ve tefekkürün insanlar arasında farklılaşmaya yol açıp, aslında iyi olan insanı bozduğunu söyleyerek her türlü maddî ve manevî kıymetlere, değer ölçülerine karşı çıkmaktadır. Rousseau’ya göre “Tefekkür hâli tabiata aykırı olup, mütekâmil insan soysuzlaşmış hayvandır.” Yine aynı eserinde ileri sürdüğü “genel irâde” kavramı da anlaşılmaz bir ifâde olup, demokrasilerden dikta rejimlerine kadar her idâre tarafından meşruiyetin kaynağı olarak yorumlanabilmektedir.
Rousseau, edebiyatta romantizm akımının öncülerindendir. Bu akımın târihindeki her adımda, ona rastlamak mümkündür. 1761’de yazdığı İlkel Duygular (Nouvelle Héloise) isimli kitabı; beşerî aşk duyguları, tabiat sevgisi, şahsî ve hayalî unsurlarla romantizmi hazırlayan eserlerinden biridir.
1778’de ölen J.J. Rousseau, önce İle des Peupliers Adasına gömüldü. Daha sonra 1794 yılında kemikleri Paris’teki meşhur Fransız şahsiyetlerinin gömülü olduğu Pantheon’a getirildi.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.