Rulman - Bilgiler
04/02/2014 8:00
Alm. Kugellager, Rollenlager (n), Fr. Roulement (m), İng. Bearing. Mekanik ve elektrikli âletlerde, kayma sürtünmesi yerine bir yuvarlanma sürtünmesi sağlayarak enerji kayıplarını azaltmak için yataklar ile muylular arasına yerleştirilen makina parçaları. Rulman, semente edilerek su verilmiş ve iyice perdahlanmış çok sert çelik malzemeden yapılmış küçük silindir olup, bunlara bilyalı yatak da denir.

İki cismin birbiri üzerinde yuvarlanmasından meydana gelen enerji kayıpları, her iki cismin birbiri üzerinde kaymasından doğacak enerji kayıplarından çok daha azdır. Bu yüzden mekanik îmâlâtta rulman denilen ve muylulara takılarak kayma sürtünmesini büyük ölçüde azaltıp, dönme sırasında muylular için hem destek, hem de kılavuz vazifesi gören âletler kullanılır.

Bir rulman başlıca şu parçalardan meydana gelir:

1) Yuvarlanan parçalar (bilyalar, iğneler, makaralar). 2) Çalışma sırasında biri dönerken (iç bilezik), öbürü sâbit kalan (dış bilezik) ve yuvarlanma yüzeylerini (veya yollarını) meydana getiren bilezikler. 3) Yuvarlanan parçaları eşit uzaklıkta tutarak birbirlerine değmelerini ve aşınmalarını önleyen ana kafes.

Bilyalar, makaralar ve bilezikler, yüzey sertliği çok fazla, süperfinisyon veya elektrolizle perdahlamaya elverişli sert karbon çeliğinden veya alaşımlı çelikten (genellikle kromlu) yapılır. Bâzan plâstikten yapılmış bilyalar da kullanılır. Kafesler, genellikle çelikten, pirinçten ve plâstikten yapılır. Rulmanın taşıyacağı yük yatak eksenine dikse, bu tip rulmanlara radyal denir. Eğer yük eksene paralelse eksenel tâbiri kullanılır.

Çok değişik tipleri olan rulmanların boyutları normlaştırılmıştır.

Rulman çeşitleri:

Bilyalı rulmanlar: Başlangıcı 1870 yıllarına kadar uzanan bu rulmanlar bir veya iki sıralı olarak yapılır.

Makaralı rulmanlar: Bu rulmanlar ağır yükleri taşıyabilir. Çünkü makaraların yuvarlanma yüzeyine teması bilyalardaki gibi noktasal değil çizgiseldir. Bu rulmanların yüksek hızlarda ısınma eğilimleri daha fazla olup konik olarak yapılanları da vardır.

İğneli rulmanlar: İlk patentini Almanlar almıştır. Bu rulmanlar 3-4 mm çapında ve yaklaşık olarak 20-35 mm uzunluğunda ince iğne şeklindeki makaralardan meydana gelir. Bu rulmanlarda devir sayısı 10.000 dev/dak’ya ulaşır.

Rulmanların kullanılışı: Rulmanlar, yerleştirilmesi ve kullanılması bakımından büyük tedbirler isteyen, fakat bakım servisi minimuma indirilmiş hassas âletlerdir. Sık sık yağlanmaları gerekmez. Dakikada 6.000 devir yapanlar için kıvamlı yağlar kullanılır. Çok büyük dönme hızlarında (10.000 dev/dak ve daha yukarı) akışkan yağlar tercih edilir.

RUMELİ EYÂLETİ; Osmanlı Devletinin Avrupa topraklarındaki en büyük idârî birimi. Osmanlılar Rumeli’de ilk fetihlerini yaparken (1353-1359), Süleyman Paşa, bu kuvvetlerin başkumandanı sıfatı ile beylerbeyi durumunda idi. Daha sonra Sultan Birinci Murâd Han döneminde, Edirne merkez olmak üzere, Rumeli eyâleti kuruldu. Lala Şâhin Paşa da beylerbeyi tâyin edildi. Bu beylerbeyliğin vazîfesi, idârî olmaktan ziyâde, fetih harekâtını devâm ettirmek, yâni İslâm dînini yaymaktı. Bu yüzden beylerbeyiliğin sınır bölgelerine en seçkin komutanlar tâyin edildi.

Avrupa’daki Osmanlı toprakları genişledikçe, Rumeli Beylerbeyliğinin devlet içindeki nüfûzu da arttı. Bu eyâlet, Sultan İkinci Bâyezîd Han devrinde devletin en mühim idârî birimi olurken, Rumeli Beylerbeyine de akranları arasında en üst rütbe verildi. Vezir pâyesiyle, paşalık ünvânı ve divan toplantılarına katılma hakkı tanındı. Bâzı Rumeli Beylerbeyleri, aynı zamanda, veziriâzamlık da yaptılar.

Beylerbeyiler, ilk zaptedilen yerleri Paşa Sancağı hâlinde bizzât idâre ettikleri gibi, stratejik ehemmiyeti ön plânda olan ve idârî bir merkez olmaya elverişli bulunan kale ve şehirleri de, ehliyet ve kâbiliyet sâhibi beyler vâsıtasıyla hâkimiyetleri altında tutuyorlardı. On altıncı asır ortalarına kadar bölgedeki fethedilen bütün yerler, stratejik ehemmiyetlerine göre sancak hâline getirilerek, Rumeli Beylerbeyliğine bağlandı. Kânûnî Sultan Süleymân Han devrinin sonlarında, Macaristan’da yeni eyâletler teşkil edildi.

Osmanlı fethinden önce bölge halkı, zâlim kral ve imparatorların zulümlerinden kaçıp, Rumeli’yi boşaltmaya başlamıştı. Bu yüzden kayda değer büyüklükte bir şehre tesâdüf edilmeyen Rumeli bölgesinde ufak-tefek bâzı yerleşim birimleri vardı. Fetihten sonra Aksaray tarafındaki yörükler, topluca Rumeli’nin boş arâzisine yerleştirildi. Fethedilen yerlerde kimse aç ve açıkta bırakılmadı. Her taraf kısa zamanda îmâr edildi. Elde edilen vergi gelirinin iki-üç misli harcama yapılarak Rumeli âdetâ yeniden inşâ edildi. Câmisi, medresesi, imâreti, hamamı, köprüsü mektebi, çeşmesi, kışlası, insanların ihtiyâcı olan her şeyiyle Rumeli şenlendi. Temizlik ve güzellik, adâlet ve güzel ahlâk her tarafta yayıldı. Bâzı Hıristiyan köylerinden Rumeli Ağası nezâretinde devşirilen çocuklar, Müslüman köylülerin yanlarına verilip bilâhare acemi ocağına alınarak yetiştirildiler.

Beylerbeyilik merkezlerine (paşa sancağı), sancak merkezlerine ve kazâlara kâdılar tâyin edildi. Nâhiyelere nâibler vazîfelendirildi. Köy ve mahallelerde ise imamlara mesûliyet verildi. Kazâ ve nâhiyelerde sübaşılar âsâyişi temin ettiler. Tımar sâhipleri iyi muâmeleleriyle toprakları şenlendirdiler.

Aynî Ali Risâlesi’nde verilen rakamlara göre 16. asrın sonlarına doğru Rumeli toprakları 9274 kılıç olarak dirlik sâhiplerine dağıtıldı. Rumeli eyâletinden cebelüleriyle birlikte 33.000 kişi sipâhî ordusuna katılırdı. Ayrıca Rumeli’den on binin üzerinde yörük ve müsellem eşkinciyle bir o kadar da akıncı çıkardı. Rumeli Beylerbeyinin emrinde yaklaşık 60.000 kişilik bir ordu teşekkül ederdi.

Rumeli eyâleti, Kânûnî devrinde; Paşa livası (sırasıyla; Edirne, Sofya, Manastır), Gelibolu, Silistre, Niğbolu, Vize, Sofya, Köstendil, Midilli, Semendire, İskenderiye (İşkodra), Avlonya, İlbasan, Ağrıboz, Tırhala, Prizen, Alacahisar, Vidin, Florina, Mora, Vilçitrin, Yanya, Karlıili, İzvornik, Hersek, Bosna, Selânik, Kızılca Müsellem, Voynuk, Çingâne, Karadağ, Kefe veOhri sancakları olarak teşkilâtlandırılmıştı.

On yedinci asırda Mora ve çevresindeki sancaklar, Rumeli’den ayrıldılar. On dokuzuncu asırda ise; Üsküp, Bosna, Selânik ve Yanya, Rumeli eyâletlerinden ayrılarak ayrı birer vilâyet hâline getirildi. Rumeli de, Ohri, Kesriye ve İşkodra’dan ibâret bir eyâlet hâline geldi. 1864’te vilâyet sistemine geçilince de; Varna, Niş, Sofya, Tırnova, Rusçuk, Tolçu ve Vidin mutasarrıflıklarından meydana gelen Tuna vilâyeti kuruldu. İşkodra ve Edirne 1878’de ayrı birer vilâyet hâline getirilince, Rumeli eyâleti tamâmen ortadan kalktı ve Rumeli coğrafî bir tâbirden ibâret kaldı.

Önceki
Önceki Konu:
Dil
Sonraki
Sonraki Konu:
Mora

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu