E. Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu Türk Silahlı Kuvvetleri içinde en üst rütbeye doğru yükselirken birçok kritik görev yaptı. Kıbrıs’ta bulundu. Özel Kuvvetler Komutanlığı yaptı. Ankara Sıkı Yönetim Komutanlığı ve kolordu komutanlığı sonrası 2. Ordu Komutanlığı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği görevlerinde bulundu. Orgeneral rütbesinde dört yıldan sonra, bir yıl görev süresinin uzatılması kendisini Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na, oradan da muhtemelen Genelkurmay Başkanlığına getirecekti. Ama beklenen uzatma olmayınca kadrosuzluktan emekliye ayrıldı. “Askeri ve Siyasi Anılarım” başlığı altında, yaşadığı önemli olayları yayımladı. Özellikle 12 Eylül 1980’den emekliye ayrılana kadar önemli görevlerde bulunan Org. Yirmibeşoğlu ile TSK’nın ülkedeki gelişmeleri nasıl değerlendirdiği hakkında bir sohbet yaptık.
Bugün sizlere hepinizin yakından tanıdığı bir isimle E. Org Sabri Yirmibeşoğlu ile yaptığımız sohbeti aktarıyorum. İlk sorum 12 Eylül öncesi ortamın TSK açısından görünüşü oluyor.
Yirmibeşoğlu- Ordu ekonomik, siyasi istikrarsızlık yanında şiddet olaylarından tedirgindi. Bunda şaşılacak hal olmamalıydı. İç ve dış tehditlere karşı Türkiye Cumhuriyetini korumak ve kollamak durumunda olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu oluşumlara bigane kalması düşünülemezdi. Çünkü sonra telafisi mümkün olmayan durumlarla karşılaşılabilirdi.
Kışlalı- Sizce TSK’nın hangi hallerde müdahalesi ortaya çıkıyor?
Yirmibeşoğlu- Başka hiçbir çare kalmadığı zaman. Yoksa halka karşı bir askeri müdahale asla yapılamaz. Ülke çapında bir beklentinin ve desteğin olması lazım. Sokaktaki adam ile birlikte; üniversite, medya ve hukuk güçlerinin onayı lazım. Yoksa bir askeri harekat yapılamaz. Nitekim 1962 yılı 22 Şubatı ile 1963’ün 21 Mayısındaki girişimler böyle beklenti ve desteğe sahip olmamışlardır. Bıçak kemiğe dayandırılmamalı. Siyasiler, sivil yönetim memleketi çıkmaza sokmamalı. Askeri müdahalelere lüzum kalmamalı. Çünkü askeri müdahaleler Türkiye’ye yakışmıyor. İtibar kazandırmıyor.
Kışlalı- Ülke buhranlı dönemlerde çıkış yolunu sizce nerede aramalı?
Yirmibeşoğlu- Dünyada bir çok sosyal ve siyaset bilimcisi böyle buhranlı dönemlerde, karşı görüşlerde de olsalar, partilerin birleşerek uzlaşarak hükümet etmesi ve seçim ortamını hazırlayarak seçime gitmelerini öneriyorlar. Seçim demokrasinin emniyet subabıdır.
Kışlalı- Demokratik rejimin itibar kazanması için atılmasını gerekli bulduğunuz adımlar var mı?
Yirmibeşoğlu- Tabii var. Mesela yolsuzluk, rüşvet gibi toplumu rencide eden hususların ortadan kaldırılması için gayret gösterilmeli. Bunlar yargıya intikal ettirilmeli. Varsa suçlular ortaya çıkarılıp cezalandırılmalı. Ama maalesef bu her zaman yapılmıyor. Siyasileri ilgilendiren kirli işler Meclis komisyonlarında örtbas edilebiliyor. Kişilerin birbirini aklaması mümkün olabiliyor.
Kışlalı- Hatıralarınızı yazdığınız iki ciltlik kitabınızda sivil yönetim uygulamalarını yer yer eleştiriyorsunuz. Bunların yanında askeri yönetimlere de dokunduğunuz görülüyor. Mesela 12 Eylül’den sonraki ara dönemde emekli askerlere gerektiği gibi görev verilmediğini söylüyorsunuz. Hatta Az da olsa bazı görevler verildiyse bunlar hep ahbap çavuş usulü oldu diyorsunuz?
Yirmibeşoğlu- Bunları niye yazdığım, geçmişi neden kaşıdığım sorulabilir. Ama gerçeği dile getirmek istediğime inanıyorum. Yarım asırlık hizmetim esnasında düşüncemi ve gerçekleri söylemeden edemedim. Bunu söylersem iyi mi olur, kötü mü olur diye düşünmedim. Görevli iken çekinmedim de emekli olduktan sonra mı hoşa gideyim diye gerçekleri saptırıp yağ mı çekeceğim?
Kışlalı- Ne yapılabilirdi de yapılmadı?
Yirmibeşoğlu- Askeri yönetim dönemlerinde özellikle genç yaşlarında emekli olmuş askerlere hizmet imkanı verilebilirdi. Bu yapılmayınca onlar öcü gibi göründüler. Zaman zaman Asker o işleri bilmez dendiğini duyduğumda üzülmüşümdür. İçte ve dışta Türkiye’nin Asker ağırlıklı bir demokrasi olarak tanımlandığı görülür. Ama Türkiye’nin sivil yönetiminde asker emeklilerinin yeri yoktur.
Kışlalı- Askeri müdahaleler sırasında siyasi kadrolara müdahale, onların yasaklanması yararlı oldu mu?
Yirmibeşoğlu- Hayır. 12 Mart’tan sonra Demirel’in bir daha iktidara gelemiyeceği tahmini yapılmıştı. Oysa Demirel geri geldi. Çankaya’da ve Genelkurmay’da, dar katılımlı bir toplantıdaydık, daha toplantı başlamadan bize bir kimya bilimi kuralını anlatarak İşte tekrar geldim dedi bize. Eğer asılmasalardı, o zamanın liderleri de 27 Mayıs’tan sonra siyasi hayatımızın zirvelerine şüphesiz tekrar gelirlerdi. Parti kapatmakla partinin tabanı ortadan kalkmıyor. Lideri siyaset yapmaktan yasaklamakla siyasi hayatı sona erdirilemiyor. Bunu yakın geçmişte olup bitenler kanıtlıyor.
Kışlalı- Askeri dönemlerde yapılan anayasalar ve kimi yasalar beğenilmiyor?
Yirmibeşoğlu- Doğru ama normal döneme geçilince bunlar eden siviller tarafından değiştirilmiyor? 1961 anayasasına geniş, 1982 anayasasına da dar dendi. Neden siviller Türk milletinin üzerine tıpa tıp uyacak ölçüde bir anayasa yapmadılar? Ama partiler bir türlü anlaşamıyorlar. Her biri kendi görüşünde anayasa istiyor.
Kışlalı- Başbakanlığı sırasında MGK Genel Sekreteri olarak çalıştığınız Özal da galiba anayasadan memnun değildi?
Yirmibeşoğlu- Doğru. Bana anayasa kitapçığını eline alıp Sabri Paşa bu anayasa mı yönetmelik mi? dediğini hatırlıyorum.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.