Ramazan ayında, oruç tutmak niyetiyle, seher vaktinde yenilen yemeğin adı. Seher vakti, gecenin yâni güneşin batışından imsak vaktine kadar olan zamânın son altıda biridir. Seher Vaktinde yenilen yemeğe “sahur” denir. Oruç tutan bir kimsenin, güneşin ufukta kaybolmasından sonra, orucunu açmak için yediği yemeğe de “iftar” adı verilir (Bkz. İftar). Sahur, Arapça bir kelime olup, seher kelimesinden türemiştir.
Sahurun son vaktine imsak denir. İmsak, yemenin içmenin kesildiği vakittir. İmsak vakti, İslâm astronomi âlimlerinin fıkıh kitaplarındaki târifleri esas alarak yaptıkları rasatlarla tespit edilmiş ve güneşin ufkun altına -19 derece yaklaştığı vakit hesap edilerek bulunmuştur. Bu da fecrin doğduğu, yâni ufukta beyazlığın göründüğü vakittir. Bundan 15-20 dakika sonra bu beyazlık ufukta yayılır ve sabah namazı da bu vakitte kılınır.
İftarı acele etmek ve sahuru, fecrin (tan yerinin) ağarmasından önce olmak şartı ile geciktirmek sünnettir. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, bu iki sünneti yapmaya çok dikkat ederdi. Sahuru geciktirmek ve iftarı çabuk yapmak, belki insanın aczini gösterdiği için sünnet olmuştur. İbâdet, Allahü teâlâya karşı âciz ve O’na ihtiyâcının olduğunu göstermek demektir.
Asırlardan beri Müslümanlar, iftar için gösterdikleri ihtimamı, çeşitli yemekler hazırlayıp, fakirlere yemek yedirmeyi, birbirini dâvet edip ziyâfet vermeyi ve çeşitli ikramları, sahurda da göstermişlerdir. Yine Müslümanlar, terâvih namazlarını kıldıktan sonra, câmilerde, sohbet odalarında, evlerde biraraya gelerek sahura kadar dînî sohbetler ederler, âlimlere bilmediklerini sorarak öğrenirlerdi. Farz namaz borcu olanlar, namazlarını kazâ ederler, Kur’ân-ı kerîm okuyup, tövbe istiğfâr ederek Allahü teâlâdan bağışlanmalarını isterlerdi. Böylece Ramazan-ı şerîfin gündüzünü oruçla süsledikleri gibi, gecesini de ilim öğrenerek, zikir, tövbe ve istiğfar ederek, sahura kadar olan vakti de değerlendirirlerdi.
Eskiden ve hattâ bugün bile, Ramazanlarda sahur saatleri yaklaşınca, Ramazan davulcuları davulu döğmeye başlarlar, hoş nağmelerle Ramazan ve sahur mânileri söyleyerek köylerde ve mahallelerde uyuyanları kaldırırlar, bunun için kapı tokmaklarını ve zillerini çalarlardı. Ramazanın başından on beşine kadar övücü ve “Hoş Geldin Yâ Ramazan!” diye başlayan mâniler söylenir, on beşinden sonraki mâniler, daha ziyâde Ramazandan ayrılışın üzüntüsünü ifâde ederdi.
Bunların bâzıları, “Elvedâ, Yâ Şehr-i Ramazan!” diye başlayan mânilerdir. Sahurun başladığını ve bittiğini haber vermek için sahur topları da atılırdı. Ramazanın son günlerine doğru davulcular, mahallelerde gezerek ve mâni okuyarak bahşiş toplarlar, Müslümanlar da, bir ay kendilerine hizmet etmiş, onları sahura kaldırmış olan bu davulculara mâli güçleri nispetinde ihsânlarda ve ikrâmlarda bulunurlardı.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.