Saıd Bin Müseyyib - Bilgiler
29/11/2013 20:00
Tâbiîn devrinde Medîne’de yetişen yedi büyük fıkıh âliminden biri. İsmi, Saîd bin Müseyyib’dir. Annesi, Ümm-i Saîd binti Hakîm olup, künyesi Ebû Muhammed Medenî’dir. Kureyş kabîlesinin Mahzum kolundan olduğu için, El-Kureşî ve El-Mahzûmî diye de tanınmıştır. Babası Müseyyib ile dedesi Hazn, Eshâb-ı kirâmdandır. 636 (H.15) yılında hazret-i Ömer’in hilâfetinden iki sene sonra doğdu. Hazret-iOsman’ın hilâfeti zamânı gençlik yıllarıydı. 710 (H. 91) yılında, yetmiş yaşını aşkın olarak Medîne’de vefât etti. Vefât târihi için başka rivâyetler de vardır.

Saîd bin Müseyyib rahmetullahi aleyh, her işin Allah rızâsı için yapıldığı, her sözün Allah rızâsı için söylendiği bir cemiyet içinde büyüdü. Çevresindeki herkesin gayret ve gâyesi, Allah rızâsıydı. O da, Allah rızâsı için ilim öğrendi.

Eshâb-ı kirâmdan birçoğunun sohbetinde bulundu. Hazret-i Ömer devrinde çocukluğunu, hazret-i Osman ve hazret-i Ali devrinde gençlik günlerini geçirdi. Hazret-i Osman, hazret-i Ali, Sa’d bin Ebî Vakkâs, Abdullah ibni Abbâs, Abdullah ibni Ömer, Ebû Katâde, Ebû Hüreyre, hazret-i Âişe ile babası Müseyyib ve daha birçok Sahâbîden radıyallahü anhüm hadîs-i şerîf rivâyetinde bulundu. Peygamber efendimizin mübârek hanımlarından pekçok hadîs-i şerîf dinledi. En çok Ebû Hüreyre’den hadis rivâyet etti.

Fıkıh ilminde de yüksek mertebelere kavuşmuştu. Resûlullah’ın bildirdiği ve hazret-i Ebû Bekr, Ömer ve Osman’ın (radıyallahü anhüm) naklettiği bütün dînî hükümleri, ondan daha iyi bilen yok gibiydi. Hasan-ı Basrî, dinde bir müşkülü olunca, Basra’dan ona mektup yazardı. Medîne’de herkes ona gelip fetvâ ister, haram ve helâli öğrenirlerdi.

Tâbiînin büyüklerinden olan Saîd bin Müseyyib rahmetullahi aleyh, fukahâ-i seb’a denen Medîne’deki yedi büyük âlimden biriydi. Bunlar; Saîd bin Müseyyib, Kâsım bin Muhammed bin Ebî Bekr-i Sıddîk, Urve bin Zübeyr, Hârice bin Zeyd, Ebû Seleme bin Abdurrahmân binAvf, Ubeydullah bin Utbe ve Ebû Eyyûb Süleymân bin Yesâr rahmetullahi aleyhim idi. Fukahâ-i seb’a, Tâbiîn içinde kendilerine en çok dînî mesele sorulan ve en çok fetvâ veren âlimlerdi.

Saîd bin Müseyyib’in (rahmetullahi aleyh) ilmini birçok âlim övdü. Onun için; “Fakîh-ül-fukahâ, yâni âlimlerin âlimi” dediler.

Bu derecede yüksek ilim sâhibi olan Saîd bin Müseyyib, vakitlerini ilim öğrenmek ve öğretmekle geçirirdi. Âilesinin mâişetini temin için de zeytinyağı ticâretiyle meşgûl olurdu. Kendisinden; başta oğlu Muhammed olmak üzere, Sâlim bin Abdullah bin Ömer-ez-Zührî, Katâde, Ebü’z-Zenâd, Târık bin Abdurrahmân ve daha pekçok âlim ilim öğrenip hadis rivâyetinde bulunmuşlardır.

Verâ ve takvâda da çok ileri olan Saîd bin Müseyyib rahmetullahi aleyh, ibâdete çok düşkündü. Kırk defâ hac yapmış, bütün namazlarını cemâatle kılmıştır. Geceleri hiç uyumayıp, senelerce yatsı abdesti ile sabah namazı kılmıştır.

Saîd bin Müseyyib rahmetullahi aleyh, hep hikmetli konuşurdu. Sözleri vecîz olup, kalplere tesir ederdi. Dinden kıl ucu kadar ayrılmaz, önce nefsine nasîhat ederdi. Gece olunca, nefsini muhâtap alır ve:

“Ey bütün şerrin yuvası! Kalk bakalım. Allah’a yemin olsun, seni yorgun bir deve hâline getirip bırakacağım.” derdi. Sabaha kadar ibâdet ettiğinden ayakları şişerdi. Bu defâ da nefsine; “İşte böyle olacaksın; aldığın emir bu yoldadır ve bunun için yaratıldın.” derdi.

Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bâzıları:

Ümmetimden ilk kaldırılan şey, emânettir. Onlarda kalanların sonuncusu ise namazdır. Fakat nice namaz kılanlar vardır ki, onlarda hayır yoktur.

Ezânı duyduğunuz zaman kalkıp namazınızı kılınız. Çünkü namaz, Allahü teâlânın mühim bir emridir.

Allahü teâlâdan korkan kimse, kuvvetli olarak yaşar ve memleketinde emin olarak dolaşır.

Güzel ahlâk, Allahü teâlânın beğendiği huydur.

Her şey için öğünülecek bir üstünlük vardır. Ümmetimin kıymeti ve şerefi, Kur’ân-ı kerîmdir.

Buyurdu ki: “Borçlarını ödemek için ve ırzını, nâmûsunu korumak için ve ölünce, geride kalanlara mîrâs bırakmak için mal kazanmayan kimse, hayırsızdır.”

“Gözlerinizi, zâlimlere ve yardımcılarına bakarak yormayınız! Zâhirde kabul gözüyle baksanız bile, kalbinizde inkâr dursun. Böyle yapınız ki, iyi ameliniz boşa gitmesin.”

“Yemîn karışmayan manifatura ticâreti kadar hoşuma giden hiçbir ticâret yoktur.” Nitekim hadîs-i şerîfte de; “Ticâretin en hayırlısı bezzâzlık, yâni kumaş ve elbise ticâreti, sanatın en güzeli de terziliktir.” buyrulmuştur.

Önceki
Önceki Konu:
Tandır
Sonraki
Sonraki Konu:
Gazyağı

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar:
Son Ziyaretler: