Saparmurat Atayevich Niyazov 1940 yılında bir işçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası II. Dünya Savaşı'nda öldürüldü. Ailesinin diğer fertleri, 1948 yılında meydana gelen Aşkabat depreminde öldü. İlk önce yetimhanede, sonra uzak aile fertlerinin evinde büyüdü.
Leningrad Teknik Üniversitesi'nden enerji mühendisi unvanı ile mezun oldu. Bundan sonra Aşkabat yakınlarındaki Bezmein enerji tesislerinde çalıştı. Daha sonra Komünist Partisi üyesi oldu. 1985 yılında Türkmenistan Milletvekilleri Konseyi Başkanlığı'na atandı. Daha sonra Türkmen Komünist Partisi'nin Merkez Komite I. Sekreterliği'ne seçildi.
13 Ocak 1990 tarihinde Cumhuriyetin yüksek yargı organı olan Yüksek Sovyet başkanlığına atandı. 27 Ekim 1990 günü yapılan seçimlerde Türkmenistan'ın ilk Cumhurbaşkanlığına seçildi. 21 Haziran 1992 yılında yeni bir anayasanın kabulü için yapılan yeni cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyların yüzde 99.9'unu aldı. Türkmenbaşı 21 Aralık 2006 tarihinde vefat etti.
Eserleri: Ruhname, Türkmen İlim Aman Olsun, Türkmen'in Beş Çağının Ruhu
Türkmenbaşı'nın eserlerinden Ruhname Türkiye Türkçesi, Rusca, İngilizce, Japonca, Arapça, Farsça, Almanca, Çekce gibi bir çok dünya dillerine çevrilmiş yüzbinlerce basılan meşhur bur eserdir.
VEFAT-HABER
Türkmenistan lideri hayatını kaybetti...
Milliyet 21 Aralık 2006
Hükümet kaynakları, Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı, sabaha karşı hayatını kaybettiğini belirtti.
21 yıldır devlet başkanı olan Türkmenbaşı’nın beklenmedik bir şekilde öldüğünü duyurdu. Türkmenbaşı’nın yerel saatle 04.30'da hayata veda ettiğini belirtti.
Türkmenistan’ın bu sabah erken saatlerde hayata veda eden Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı’nın kalp ya da şeker hastası olabileceği söyleniyordu.
XXX
HABER
Türk Parlamenterler Birliği Türkmenbaşı'na Büyük Devlet Adamı Ödülü Verdi
Merkezi Ankara'da bulunan Türk Parlamenterler Birliği, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurat Türkmenbaşı'na Büyük Devlet Adamı Ödülü verdi. 2700 eski ve yeni parlementer üyesi bulunan Birliğin Genel Başkanı Zeki Çeliker, ödül gerekçesini şöyle açıklıyor: "Atayurdumuz Türkmenistan'da büyük işler başaran ve Türkiye ile dostluk köprüsünü kuran Saparmurat Türkmenbaşı, Birliğimiz tarafından Büyük Devlet Adamı ödülüne layık görülmüştür.Türkmenbaşı, Türkmen halkına ve bütün insanlığa yaptığı hizmetlerle bu ödülü fazlasıyla hak etmektedir" dedi.
HAKKINDA YAZILANLAR
Türkistan’ın İsviçresi: TÜRKMENİSTAN
DR.SÜLEYMAN DOĞAN
dogansuleyman@hotmail.com
Başkent Aşgabat’a yukarıdan bakınca sanki cetvelle çizilmiş bir şehir görüyorsunuz. O kadardüzenli ki görenlerin gözünü kamaştırıyor. Bulvar, cadde ve sokaklar son derece güzel ve temiz. Bundan on yıl önce gittiğim Aşgabat ile bugünkü başkent arasında dağlar kadar fark vardı. Şehir batı şehirlerini aratmayacak derece de modern hale getirilmiş.
Sovyetler'den Bağımsızlığa
Sovyetler Birliği’nin 1990 yılında dağılmasından sonra 6 Türk devleti dünya haritasında yerine aldı. 1980 öncesinde bir grup ve siyasi parti hep Türkçülük ve hatta ırkçılıkla suçlandı. Suçlayan sol kesim ise; Sovyetler Birliği'ne dizeler yazıyorlardı. Ne var ki, 1990'lı yıllar her şeyi alt-üst etti. Sovyetler Birliği dağıldı. Komünist ideoloji tehdit olmaktan çıktı.
Sovyetler Birliğini 1990 yıllarından itibaren gazeteci olarak birçok yerini dolaştım. Köylerine varıncaya kadar gittim. Gördüğüm manzara dehşet vericiydi: insanlar dinlerinden uzaklaştırılmış, içki sudan ucuz bir şekilde sunulmuş, teknoloji hantal hale gelmiş, savaştan bozguna uğramış bir ülkeler zinciri görüntüsü veriyordu.
Adriyatik'ten Çin Seddi'ne
Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarının üzerinden yıllar geçti. Geçen sürede neler başarıldı, neler başarılamadı? Türkiye'nin bu kardeş dünyayla 'Adriyatik'ten Çin Seddi'ne ülküsüyle başlayan ilişkileri bugün ne durumda? Türkistan Türkleri arasında 'İstanbul'u görmemiş isen, henüz dünyaya gelmemiş sayılırsın!' anlamında bir deyim vardır. Bunun Özbekçesi şöyledir: İstanbulnı körmegen, âlemge kelmegen! Türkistanlı hacılar Hac için Mekke'ye giderken, önce yollarını uzatarak İstanbul'a uğrar, sonra Mekke'ye giderlerdi. Bilhassa, 19. yüzyıl ortalarından 1920'lere kadar İstanbul'da çıkan gazete ve dergilerle, kitaplar Azerbaycan, Kırım, Kazan ve Türkistan'nın Taşkent, Buhara ve Semerkand gibi büyük şehirlerine ulaşır ve aydınlar tarafından okunurdu. Türkistan ve başka yerlerdeki Türkçe yayınlar da İstanbul'a ulaşırdı. Bilhassa Gaspıralı İsmail Bey'in "Tercüman" gazetesi İstanbul aydınları tarafından da merakla okunurdu.
Türkistan ile Türkiye arasındaki ekonomik ve kültürel ilişkiler 1925 yılında Sovyet rejiminin Türkistan ve başka Türk yörelerinde tam anlamıyla egemen olmasından sonra birdenbire kesildi. Özellikle SSCB'nin kapılarını dış dünyaya kapaması ve Sovyetlerdeki Türklerin alfabelerinden tutarak kültür hayatının bütünüyle değiştirilmesinden sonra, Türkiye'de yaşayanların Sovyetlerdeki Türkler hakkındaki bilgileri de zamanla kaybolmaya başladı. Çok az sayıdaki bilginden başka, Türkiye'deki halk Türkistan ile ilgilenemez oldu.
Ekonomiye Türk Damgası
Türkiye'nin Türk cumhuriyetleriyle ticaretinin yükselen bir seyir izlediğini söylemek biraz zor. Şu anki seviye, 1997 ve 1998' deki seviyelerin çok gerisinde ve toplam 1 milyar 150 milyon dolar civarında. Bu rakamlarla Türkiye, Türkmenistan ve Azerbaycan'ın ikinci-üçüncü ticaret ortağı durumunda, ancak diğer cumhuriyetlerde aşağılardayız.
Türkiye'nin 1992'de açtığı 1,2 milyar dolar tutarındaki Eximbank kredileri, bu ülkelerle olan ticarete ivme kazandırmıştı, ancak geri ödemelerinde yaşanan sorunlar daha sonraki ilişkileri zora soktu.
Türk özel sektörü bölgede ABD'li ve Avrupalı firmalarla rekabet ediyor. Bazı küçük çaplı yatırımlar dışında, büyük enerji projelerinde görünmese de inşaat ve tekstil başta olmak üzere hemen her sektörde Türkler var. Küçük ve orta boy işletme kültürünü Türkler'in yerleştirdiğini söylemek abartı olmaz.
GSM operatörlüğünden otelciliğe, konfeksiyondan deterjan üretimine kadar pek çok sektörde kardeş ülke vatandaşlarıyla ortak işletmeler kuruldu. 10 yıl öncesinde bakkal açamayan bölge insanı, bugün yabancı ortaklarla birlikte hipermarketler açabilir hale geldi. Resmi ağızların da sık sık ifade ettiği gibi, Türk işadamları bölgede devletin çok önündeler.
Türk İşadamının Ayrıcalığı
Bölge ülkelerinde açılan Türk okulları iş adamlarına cesaret verdiği gibi, bölgede faaliyet gösteren Türk şirketlerinin eleman ihtiyacının karşılanmasına da büyük katkı sağladı. Bugün ilgili branşlardan mezun gençler, donanım açısından gerek Türk gerekse yerel işadamlarının en çok tercih ettiği elemanlar. Hemen her Türk şirketinde, bu okullardan mezun anadili yanında Rusça, İngilizce ve Türkçe konuşan personele rastlamak mümkün.
Sonuçta ilk 10 yılda ekonomi alanında önemli mesafeler alındıysa da geleceğe sağlıklı bakabilmek için bu dönemin iyi muhasebe edilmesi gerekiyor. Bu cumhuriyetleri ve Türkiye'yi biribirine bağlayan duygu ve manevi bağlar gözardı edilemez. Önemli olan, bunu bir avantaj bilip, ilişkilerde günlük siyasi kaygıları bir yana bırakarak ileriye dönük gerçekleştirilebilir ekonomik ve siyasi hedefler çizmek.
Türk cumhuriyetleri milli gelirleri toplamı şu an 150 milyar doları bulmuyor ama, enerji üretim ve pazarlamasının yoluna girmesiyle zenginler ligine girme imkanı bulacaklar. Ancak bunu yaparken petrol zengini Ortadoğu şeyhliklerine benzemek istemiyorlarsa, demokrasiyi ihmal etmemeleri gerekiyor.
Türk Okulları Büyük Bir Avantaj
Birçok tarafsız gözlemciye göre Türkiye'nin 10 yıllık dönemde Türk dünyasında gerçekleştirdiği en büyük başarı Türk okulları. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yurtdışındaki bütün okulların temsilcileriyle 1995'te yaptığı bir toplantının ardından yayınlanan resmi kitapçığa göre, 10 yıl içinde bölgeye 130'u özel olmak üzere toplam 142 eğitim kurumu kazandırıldı. Tümü özel 9 üniversitenin aralarında bulunduğu eğitim kurumları özel Türk firmaları, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı ve Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı tarafından açıldı.
Bilgisayar, turizm, ticaret gibi özel branşlar yanında orta öğretim düzeyinde hizmet veren Türk okullarında Türkiye'deki Anadolu Liseleri müfredatı uygulanıyor. Okullar hem ev sahibi ülkenin, hem de Türkiye'nin milli eğitim bakanlıklarınca denetleniyor. Hazırlık sınıfında ve diğer yıllarda İngilizce, Türkçe, Rusça ve o ülkenin dili öğretiliyor. 9'uncu sınıf başında öğrenciler sözel ve sayısal iki gruba ayrılıyor. Sosyal dersler ev sahibi ülkenin öğretmenlerince, dil ve sayısal dersler Türk öğretmenlerce veriliyor. Din dersleri ülkeden ülkeye değişiyor. Örneğin Özbekistan'daki müfredatta din dersleri yer almazken, Türkmenistan'da Dinler Tarihi adıyla bütün dinlerin öğretimine haftada bir saat ayrılıyor.
Dünya çapında Kırgız edebiyatçı Cengiz Aytmatov'un Türk Okulları hakkındaki yorumu ise şöyle: "Kırgız-Türk liselerinde okuyan ve daha sonra mezun olacak bu gençler 21. asrın kadroları ve geleceğimizin aydın günleridirler."
Türkmenistan'da doğalgaz ülkenin en önemli gelir kaynağı. Bunun yanında tekstil ve inşaat sektöründeki gelişmeler ekonomiyi canlı tutuyor. Bu cumhuriyetler arasında en küçük ekonomiye sahip Kırgızistan ise, zengin enerji kaynaklarına sahip olmamakla birlikte, serbest piyasa ekonomisini oturtmanın yollarını arıyor.
Türkmenistan'da Türkmenbaşı tarafından kaleme alınan Ruhname adlı eserde, kapitalist ve sosyalist modellerin eleştiriyor, zenginin fakiri koruduğu, fakirin ise zengini kıskanmadığı bir model öneriliyor.
Türkistan'nın İsviçre'si
Türkmenistan son on yılda yüzde 20 kalkınma hızıyla dünyada sayılı ülkeler arasına girmeyi başardı. Devlet Başkanı Türkmenbaşı'nın uyguladığı başarılı politikalar sayesinde Türkmenistan'da bugün Türk firmalarının açtığı tesisler göz kamaştırıyor. 5 milyon nüfuslu Türkmenistan Türkistan'nın İsviçre'si olma yolunda hızla ilerliyor. Türkmenistan sadece Türkistan'nın değil dünyanın en hızlı gelişen ülkesi olmayı başardı.
"Bu topraklar bizim sevgimiz, gayretimiz, alın terimiz, bereket olup Türkmen sofrasına geri dönmektedir. Ben hayata bu toprağı sevmekle başladım, ben bu toprağın bağrına sevgi olarak dönerim. Yüce Allah'ın emriyle, üçüncü bin yılın bölgesi başımıza düştüğü günlerde 1991 yılında Türkmenistan bağımsız devlet oldu. Her bir Türkmen, milletinin tarihi yazgısından, milli devletinden, cemiyetinden, onun bölünmez bütünlüğünden, ittifakından mesuldür. Bizim Dede Korkut gibi, Mahtumkulu gibi cevahir zihinli, elmas muhakemeli bilge kişilerimiz var. Yüce Allah bizi insan olarak yarattı. Her bir vatandaşımızın asil ve dürüst insanlar haline gelmelerine imkan sağlamak bizim mukaddes borcumuzdur. Gücünü gayretini, sevgisini, ömrünü bütünüyle ortaya koyabilen halkımız varken, bu toprağı cennete döndürüp, muhteşem altın cemiyeti kurmazsak ayıp olur! Aziz Türkmen halkım! Sen moralini yüksek tut, yaptığın işin hakkını ver, zenginleş, zenginleştir yurdunu!"
Türkmenbaşı ve Ruhname
Yukarda ki sözleri Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı'ın yazdığı "Ruhnama" isimli eserinden alıntı yaptım. Türkmenistan Cumhurbaşkanı Türkmenbaşı yazar olduğu kadar da şair. Türkmenbaşı, 8 yaşından itibaren yazdığı tüm şiirlerini 226 sayfalık bir şiir kitabında toplayarak, "Türkmen Elim Aman Olsun" ismiyle yayımladı. 2. Dünya Savaşı'nda babasını, 8 yaşında yaşadığı 1948 depreminde de annesi ve 2 kardeşini kaybeden Türkmenbaşı'nın, yerleştirildiği yetimhanede, yaşadıklarını şiire dökmeye başladı. Türkmenbaşı, şiirlerinde vatan sevgisi, deprem, anne sevgisi ve aşk konularına ağırlık veriyor. Ayrıca Türkmenbaşı, Türkmenistan Milli Marşı'nı yazan 12 şairden biri. 1992 yılında gittiğim Türkmenistan’ın başkenti Aşgabat, bir köy görünümündeydi. Sovyetler döneminde ihmal edilen Türkmenistan'ın bugün geldiği noktayı tarif etmek adeta imkansız. Ülke şimdi yüzde 20 kalkınma hızıyla İsviçre olma yolunda hızla ilerliyor.
Müreffeh Türkmenistan
Bağımsızlığını kazanan Türk Cumhuriyetleri içinde bugün en gelişmiş olanı hiç şüphesiz Türkmenistan'dır. Türkmenistan dünyanın kaynak bakımından en zengin ülkelerinden biri. Türkmen halkının en müreffeh bir şekilde yaşaması için başta Devlet Başkanı Türkmenbaşı olmak üzere tüm yöneticiler canla başla çalışıyor.
Türkmenistan'ın kalkınmasında Türk işadamlarının büyük emekleri var. Bugün Türkmenistan’ın bir batı ülkesinden farkı yok. Türk Cumhuriyetleri içinde en fazla büyüme hızıyla gelişen ülke. Ülke gelişip değişirken hem Türk işadamları kazanıyor hem de Türkmenistan. Ülkedeki işlerin yüzde 80'ini Türk iş adamlarına havale etmiştir. Türkmenistan dünyanın dördüncü doğalgaz rezervlerine sahip bir ülke. İnşallah yakın bir zamanda Türkmen gazı Türkiye’ye gelir.
Türkiye-Türkmenistan ilişkileri
Türkiye Cumhuriyeti 16 Aralık 1991 tarihinde Türkmenistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olmuş, 29 Şubat 1992 tarihinde de diplomatik ilişkiler tesis etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, Türkmenistan'ın tanınması, uluslararası ve bölgesel kuruluşlara katılması veya işbirliğinin pekiştirilmesi, üçüncü ülkelerin ve uluslararası kuruluşların destek ve yardımlarının sağlanması gibi konularda girişimlerde bulunmuştur.
İki ülke arasındaki ticarî ve ekonomik ilişkilerin temeli, Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı'nın ülkemize yapmış olduğu ziyaret sırasında 3 Aralık 1991 tarihinde imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Türkmenistan Cumhuriyeti Arasında Ekonomik ve Ticari İşbirliğine Dair Anlaşma"ya dayanmaktadır.
2000 yılı itibariyle, Türkmenistan'ın dış ticaret hacminde Türkiye'nin payı % 17 olarak belirlenmiş ve ülkede 280 Türk şirketinin faaliyet gösterdiği tespit edilmiştir. Yabancı sermayeli şirketler arasında Türk şirketlerinin payı yaklaşık % 31'dir.
Türk müteahhitleri tarafından Türkmenistan'da bugüne kadar gerçekleştirilen faaliyetler, çeşitli iş kollarına yönelik olmuştur. Türk firmalarının genel olarak inşaat, tekstil, gıda, temel tüketim malları, telekomünikasyon, otomotiv ve elektrikli cihaz gibi faaliyet konularında yoğunlaştıkları görülmektedir.
Mevcut Türk firmalarının büyük bir kısmı çeşitli ticaret ve taahhüt işleri gerçekleştirmiş, bir kısmı ise, halen piyasa araştırması ve yatırım hazırlıkları içerisindedir. Bazı Türk firmalarıysa, riskleri yüzünden herhangi bir faaliyete başlamamışlardır. Hâlen tescilli firmalar dışında, herhangi bir kayıt altında olmadan Türkmen firmaları üzerinden ticaretle uğraşan pek çok Türk firması da mevcuttur. Bunun yanında Türkmenistan ile Türkiye arasında bavul ticareti olarak tanımlanan faaliyetler de mevcuttur.
Başarılı Türk İşadamları
Türkmenistan'da gerçekleştirdikleri işlerde kaliteyi ve uluslararası standartlara uygunluğu ön planda tutmayı genel bir ilke olarak benimseyen iş adamlarımız arasında, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurat Türkmenbaşı tarafından, vatan sevgileri ve başarılı çalışmaları dolayısıyla "Üstün Hizmet Madalyası" ile ödüllendirilen iş adamlarımız mevcuttur. Halen sayısı yüzlerle ifade edilebilecek esnaf, Türkmenistan'da ticaretle uğraşmaktadır. Türkiye ve İran dışındaki ülkelerin, Türkmenistan'da küçük esnaflık faaliyeti bulunmamaktadır. İranlı esnafın faaliyetleri, Türklerinkine göre oldukça düşük orandadır. Ayrıca, ülkede yerleşik iş yapmakta olan yabancılar içerisinde Türklerin uyumu diğerlerine göre daha kolay olmaktadır.
Türkmenistan'da yollar modern olmamakla birlikte, çoğunluğunu Türk firmalarının gerçekleştirdiği rehabilitasyon çalışmaları sonucu 1996 yılında Türkmenistan karayollarının % 81'i onarılmıştır. 1996 yılı içinde yolcu taşımacılığı için kurulan firmalar, Türkiye'dekine benzer bir yapılanma içine girmişlerdir.
1996 yılında ülkeyi İran'a bağlayan demiryolu hizmete girmiştir. Ayrıca, Türkmenbaşı'ndaki (eski Krasnovodsk) bir deniz limanının ıslahı ve Aşgabat hava limanının genişletilmesine ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir. Aşgabat, Daşoğuz ve Merv’deki ulaşım sistemlerinin geliştirilmesine yönelik 34 milyon dolarlık bir Dünya Bankası projesi halen uygulama aşamasındadır.
Türkmenistan gerek elektrik üretimi, gerek diğer enerji kaynakları, özellikle doğalgaz açısından zengin bir ülkedir. Ülke ekonomisinin temel taşını pamuğun yan ısıra doğalgaz ve petrol oluşturmaktadır.
Başta Rusya Federasyonu olmak üzere, SSCB'de bulunan doğalgaz rezervleri, toplam dünya doğalgaz rezervlerinin yaklaşık % 40’ını oluşturmaktadır. Türk Cumhuriyetleri arasında en büyük doğalgaz rezervlerine ve yıllık üretim kapasitesine sahip olan ülke Türkmenistan'dır. Türkmenistan'daki doğalgaz rezervleri, bölgedeki toplam rezervlerin büyük bölümünden fazladır. Üretilen doğalgazın % 84'ü ihraç edilmektedir.
Toplam yüz ölçümünün 4/5'i çöl olan ülkenin, tarıma elverişli alanı sadece % 3'tür. Yeni Türk Cumhuriyetleri arasında ikinci büyük pamuk üreticisi olan Türkmenistan'da son yıllarda üretilen pamuğun işlenmesine ve ülke içinde değerlendirilmesine önem verilmektedir. Türkmenistan, zengin maden kaynaklarına sahiptir. Özellikle petrol ve doğal gaz en önemli yeraltı kaynaklarıdır..
Tarafsız Türkmenistan
Doğalgazın ihracatı için Rusya üzerinden geçen boru hattı kullanılmaktadır. Ayrıca, 1997 yılında açılmış olan 200 km'lik, İran ile bağlantı sağlayan sınırlı kapasitedeki bir boru hattı da mevcuttur. Halihazırda Afganistan üzerinden Pakistan ve Hindistan'a gaz naklini sağlayacak bir boru hattı projesinin geliştirilmesi konusunda çalışmalar sürdürülmektedir.
Türkmenistan, Türk Cumhuriyetleri içinde "tarafsızlığı" temel siyaset olarak benimsemiş bir ülke. Türkmenistan'ın tarafsızlığı BM'ce onaylandı.. Türkmenistan geleceği parlak. Türkmenbaşı'nın gösterdiği yolda medeni ülkeler seviyesine ilerlemeye devam ediyor. On yılda 50 yıllık gelişme ilerleme kaydederek göz kamaştıran Türkmenistan'ın gelişmesi sadece ekonomik alanda sınırlı değil; özellikle gençliğin eğitilmesi ve milli şuurun kazanılmasında da çok büyük mesafe kat edilmiş.
Türkmen Boyları!
Türkmen adının tarih sahnesine çıkışı 10'ncu yüzyıla rastlar. Bu ad, genel bir adlandırma olarak yerleşik hayata geçmiş Türkler için, ağırlıklı olarak da Müslüman Oğuz boyları için kullanılmıştır. Türkmen adı bugün Türkmenistan Cumhuriyeti'nde yaşayan Türkmenler ile Irak, İran, Suriye ve Anadolu'daki Türkmen boylarına mensup olanlar için kullanılmaktadır. Başta Teke ve Yomutlar olmak üzere Çovdur, Göklen, Sarık, Salır ve Ersarı gibi kabileleri Türkmenlerin en büyük kabileleri arasında sayabiliriz.
Türkmenistan'da yasama gücü Devlet Başkanı ile birlikte beş yıl için seçilen "Halk Maslahatı" ve "Meclis" tarafından paylaşılmaktadır. Meclis, alt yasama organı niteliğindedir ve önemli kararlar daha sonra Halk Maslahatı'na sunulmaktadır. Halk Maslahatı'nda milletvekilleri, her ilden seçilen halk temsilcileri, üst yöneticiler, bakanlar kabinesi üyeleri ve yerel yöneticiler yer almaktadır. Türkmenistan'ı ilk tanıyan ülke Türkiye olmuştur. Türkmenistan Cumhuriyeti; BM, AGİK gibi milletler arası kuruluşlara üye, kalkınma yolunda bağımsız bir Türk devletidir.
Halk Maslahatı
Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı, açık sözlü, hoş sohbet, alçak gönüllü, rahat konuşulan halkıyla bütünleşmiş bir insan. Komşuları olan İran ve Afganistan ile iyi ilişkiler içinde. Türkmenistan hala Afganistan'a bedava elektrik veriyor. Ayrıca Afganistan'da yaşayan Türkmen gençleri eğitmek için kolları sıvadı. Her yıl en az 100 öğrenciyi bedava okutma sözü verdi. Başta Türkmenbaşı olmak üzere Türkmen yetkilileri; "Afgan halkıyla hep birlikte olduk ve bundan sonra da birlikte olmaya devam edeceğiz."
Türkmenistan'da alınan tüm kararları tek başına Devlet Başkanı Türkmenbaşı almıyor. 'Halk Maslahatı' adıyla bir üst kurul var. Önemli konular buraya gelir ve bu kuruldan çıkar. Bundan bir süre önce Halk Maslahatı, aldığı kararla ay ve gün isimlerini değiştirmiştir. Rusça adları değiştirerek Türkmen Türkçesinden sözler koymuştur. Türkmenbaşı (Ocak), Bayrak (Şubat), Nevruz (Mart), Kurbansultan (Nisan), Mahdumkulu (Mayıs), Oğuz (Haziran), Korkutata (Temmuz), Alpaslan (Ağustos), Ruhnama (Eylül), Garazsızlık (Ekim), Sultan Sancar (Kasım), Bitaraflık (Aralık). Yine Rusça ve Farsça gün adları da değiştirilmiş; Başgün, Yaşgün, Hoşgün, Sevap günü, Anna günü, Ruh günü, Dinç gün yapılmıştır."
Nereden Nereye!
Türkmenistan SSC, 22 Ağustos 1990 tarihinde Türkmenistan Meclisi Türkmenistan Devleti'nin egemenliğini ilan etmiş ve 27 Ekim 1990 tarihinde yapılan açık oy esasına dayalı genel seçim ile oyların %98,3'ünü alan Saparmurat Niyazov Türkmenistan SSC'nin seçimle başa gelen ilk Devlet Başkanı olmuştur. Türkmenistan SSC, 27 Ekim 1991 tarihinde yapılan referandum sonucu bağımsızlığını ilan etmiştir.
18 Mayıs 1992 tarihinde Türkmenistan Meclisi'nin oy birliği ile bağımsız Türkmenistan'ın yeni Anayasası'nın kabul edilmesi nedeniyle, 21 Haziran 1992 tarihinde Devlet Başkanlığı seçimleri yenilenmiş ve Saparmurat Niyazov seçmenlerin % 99,5'inin oyunu alarak Türkmenistan'ın Devlet Başkanı olarak tekrar seçilmiştir. Yeni Anayasa Başkanlık sistemini öngörmekte ve Devlet Başkanı, ileride Meclisin onayına sunmak şartıyla yasa yapmak hakkına sahiptir. Devlet Başkanı Yardımcıları, Bakanlar, Hakimler (Belediye Başkanı + Vali), Yüksek Mahkeme Başkanı Devlet Başkanı tarafından atanmaktadır. Bakanlar Kabinesi'ne başkanlık da yapan Devlet Başkanı, gerekli gördüğü hallerde Meclisi feshetme hakkına sahiptir.
Latin Alfabesi
Türkmenistan Meclisi, 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren Kiril alfabesini terk ederek, belirli bir geçiş dönemi çerçevesinde, Lâtin alfabesine geçilmesini kararlaştırmıştır. Geçtiğimiz yıldan itibaren resmi yerlerde Türkmençeye tamamen geçilmiştir. Devlet Başkanı Türkmenbaşı'nın büyük gayreti sayesinde kısa zamanda Latin alfabesi benimsenmiştir. Bütün okullarda, resmi kurum ve kuruluşlarda Latin alfabesi geçerlidir. Türkmenistan'da dokuz yıl eğitim zorunludur. Dokuz yıllık eğitimi tamamlayanlar üniversitelere gitme hakkını kazanmaktadır. Eğitimini meslek okullarında sürdürmek isteyenler sekiz yıllık eğitimden sonra dört yıl meslek eğitimi alarak mezun olabilir. Özel okullar haricinde, ülkede bir üniversite (Türkmenistan Devlet Üniversitesi) bulunmaktadır. Ayrıca 1952 yılında kurulan Türkmenistan İlimler Akademisi mevcuttur.
Türkmen Gençler Eğitiliyor!
Bugüne kadar Türkmenistan ve Türkiye hükûmetleri arasında imzalanan anlaşma sayısı 100 civarında olup, Türk özel teşebbüsünün temsil sorumluluğu ile gerçekleştirdiği faaliyetler dışında kamu kesimi de Türkmenistan'da birçok ciddî katkıyı gerçekleştirmiştir.
Özellikle kamu kesimi tarafından yapılan önemli faaliyetler Millî Eğitim Bakanlığı tarafından gerçekleştirilmiştir. Türkiye Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 1993-1994 eğitim ve öğretim yılı döneminde; "Aşgabat Anadolu Lisesi", "Aşgabat Türk İlkokulu", "Aşgabat Türkiye Türkçesi Eğitim Öğretim Merkezi (TÖMER)" hizmete açılmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı okul ve kursların bütün eşya, kitap, makine ve ekipmanı Türkiye'den getirilmiş olup modern bir eğitim sürdürülmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı, Türk Silâhlı Kuvvetleri, Turizm Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile birlikte yaklaşık 4600 Türkmen öğrenciye lise, üniversite ve harp okullarında eğitim imkânı sağlanmıştır. Ayrıca 90’lı yıllarda Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı tarafından Azadi Üniversitesi bünyesinde Türk Dili Bölümü açılmıştır. Tüm ders araç gereçleri ve öğretmen maaşları vakıf tarafından karşılanmıştır.
Bayrak Bayramı'nın Önemi!
İstanbul’da görüştüğüm Türkmenistan Başkonsolosu Nurberdi Amanmuradoğlu Bayrak Bayramı'nın önemini dile getirerek, "Bayrak Bayramı'nın manası bizim çok büyük. Atalarımız geçmişte herhangi bir faaliyette, tören ve düğünlerde hep bayraklarıyla birlikte olmuşlar. Ama tarih gösteriyor ki Türkmenler 700 sene bir araya gelememişler. Dolayısıyla Türkmenlerin bayrağı olmamış, devleti olmamış. Cumhurbaşkanı Türkmenbaşı'nın liderliğinde bağımsız Türkmenistan Cumhuriyeti kuruldu. Bir devletimiz var ve bir bayrağımız var. Bayrağımız şimdi dünyanın her ülkesinde dalgalanıyor. Türkmenbaşı'nın sayesinde biz bu bayrağı kazandık. Bu bayrak Türkmenistan'da yaşayan herkes için çok önemlidir. Onun için Bayrak Bayramı kutluyoruz. Ayrıca Cumhurbaşkanımız Türkmenbaşı'nın doğum tarihi aynı güne geldiğinden dolayı çifte bayram yaşıyoruz" dedi.
Türkmenistan'da Bayrak Bayramı'nın 10 gün devam ettiğini ve bu zaman içinde çeşitli etkinliklerin düzenlendiğini belirten Amanmuradoğlu, "Bu bayramda da insanların hizmetine çeşitli binalar açıldı. Etkinliklere her yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye'den bir heyet katıldı. Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinde öğrenim gören öğrenciler de bu kutlamalara iştirak ediyor. Diğer taraftan bayramımız dünyada 120'den fazla devlette hep birlikte kutlanıyor. Ama Türkiye'de Bayrak Bayramı daha başka manalı oluyor" diye konuştu.
Türkiye'nin Türkmenistan için önemli bir yere sahip olduğuna işaret eden Nurberdi Amanmuradoğlu, "Türkiye bizim kardeşimiz. Bayramlarımızda onlarla birlikte olmak bizim mutluluğumuzu, sevincimizi arttırıyor" dedi. Türkmenistan'ın bağımsızlığını elde etmesinden bu yana Türk işadamlarının inşaat, tekstil ve diğer sektörlerde olmak üzere 8 milyar dolara yakın yatırımları bulunduğuna dikkat çeken Amanmuradoğlu, "Biz bu ilişkilerin ve yatırımların daha da artarak devam etmesini bekliyoruz ve bu ilişkilerin artacağından da ümitliyiz. Çünkü Türkmenistan'la Türkiye'nin zaten bayramları aynı. Bu kardeş iki milleti her yönüyle daha fazla birbirine bağlıyor. Bizim için iki ülke kardeşleri arasındaki faaliyetler gurur vesilesidir" şeklinde konuştu.
Enerji Ülkesi!
Türkmenistan'ın enerji açısından dünyanın sayılı ülkeleri arasında bulunduğuna dikkat çeken Konsolos Amanmuradoğlu, "Türkmenistan'ın yüzölçümü 492 bin kilometre karedir. Yaklaşık yüzde 80'i çöldür. Ama 21 - 23 trilyon metreküp doğalgaz rezervlerimiz, yaklaşık 12 milyar ton petrol kaynaklarımız vardır. Diğer yeraltı yerüstü zenginliklerimiz de bulunuyor. Geçen sene de 2.5 milyon ton buğday üretimi yapıldı. 2 milyon ton da pamuk üretimi gerçekleştirildi. Dolayısıyla Türkmenistan enerji konusunda ve ekonomik olarak bölgesinde ve dünyada önemli bir yere sahiptir" dedi.
Bayrak Bayramı dolayısıyla dünyaya mesaj veren Konsolos Nurberdi Amanmuradoğlu, Türkmenistan'ın bağımsız ve bir barış ülkesi olduğunu vurgulayarak, "Biz barış devletiyiz. Dünyada da barış olmasını, savaşın olmamasını istiyoruz. İnsanlar eğitim, sağlık, diğer sosyal hizmetlerden en üst seviyede faydalansınlar. Ülkeler arasında ekonomik ilişkiler hızlansın ve gelişmeler hep insanların faydasına olsun. İnsanlık mutluluk içinde yaşasın" ifadelerini kullandı.
TÜRKMENİSTAN’IN KİMLİĞİ
Nüfus: 6.329.000
Başkenti: Aşgabat
Cumhurbaşkanı:Saparmurat Türkmenbaşı
Önemli Şehirleri: Aşgabat, Merv(Marı), Türkmenbaşı, Daşoğuz, Türkmenabat ve Balkanabat
Resmî dili: Türk dilinin Oğuz Türkçesi grubundan olan Türkmen Türkçesi
Nüfusun % 100’ü okuma yazma bilmektedir.
Dünyaca ünlü sanat eseri ürün: Türkmen halı ve kilimi
Ortalama memur maaşı: 1 milyon 750 Manat (336 dolar)
Milli para: Manat
1 dolar: 5200 Manat
1 ekmek: 500 Manat
1 lt benzin: 400 Manat
Trafik rumuzu: TM
Kişi başına düşen milli hasıla: 6299 Dolar (2003)
2000-2003 yıla arasında: 236 adet önemli sanayi tesisleri işletmeye açıldı.
Buğday üretimi: 2003 toplam 2,5 milyon tondan fazla buğday üretildi.
Yatırım miktarı: 2002-2003 yılları içerisinde 12,7 milyar dolar.
Ünlü yemek: Türkmen pilavı
En popüler spor: At yarışları,satranç ve futbol
Not: Bu makalede bazı değişiklikler ve güncelleştirme hariç yazının tamamı Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi Şubat 2004 tarihinde neşrolunmuştur.
XXXX
Türklüğün Parlak Uldızı: Saparmurat Türkmenbaşı
Mahmut Çetin
info@biyografi.net
Türkiye ile Orta Asya Türk Cumhuriyetleri arasındaki en temel problem, sağlıklı bir iletişimin sağlanamaması olmuştur. Özellikle Türkiye’deki bir kısım çevreler, Türk Cumhuriyetlerindeki olayları çarpıtarak, halkımızı yanlış bilgilendirmektedir. Bu noktada yapılması gereken şey, Türk Milliyetçilerinin platonik Türk Dünyası tahayyüllerinin, ilişkilerin geliştirilmesinde belirli bir uzmanlaşma gözetilerek değerlendirilmesidir.
Özellikle diplomasi ve medyada yer alan sol görüşlü kadrolar, Türk Dünyası ile Türkiye’nin ilişkilerinin gelişmesine ön yargı ile yaklaşmaktadırlar. Türkiye’nin ve Türk Dünyasının çıkarları, bu ön yargılı kadrolara emanet edilemeyecek kadar önemlidir.
Türkçe niye rahatsız eder ?
Türk basınında Türkmenistan ile ilgili bir başka yanlış anlaşılan olay da Halk Maslahatı’nın Rusça ve Farsça olan ay ve gün isimlerinin Türkçeleştirilmesi konusunda yaşandı. Buna göre birinci 1. aya Türkmenbaşı 2. aya Bayrak, 3.aya Nevruz, 4. aya Kurban Sultan, 5. aya Mahdumkulu, 6. aya Oğuz, 7. aya Korkutata, 8. aya Alpaslan, 9. aya Ruhname, 10. aya Bağımsızlık, 11. aya Sultan Sancar, 12. aya Tarafsızlık denilmiş ve Rusça ve Farsça gün adları da Başgün, Yaşgün, Hoşgün, Sevap günü, Anna günü, Ruh günü, Dinç gün yapılmıştır.
Türkiye basınının neye niçin karşı çıktığını anlamak mümkün değildir. Ancak Kültür Eski Bakanı Namık Kemal Zeybek bu konuda en esaslı yorumu yapmıştır. Şöyle diyor Zeybek: "Basınımızın bir kısmı Ocak ayına Türkmenbaşı adı verilmesine takılıp duruyor. Peki diğerleri... Biliyorum ki; asıl rahatsız oldukları Alpaslan’dır, Oğuz’dur, Korkutata’dır... Tam da Türkiye’de millet bilincini yok etmek üzere iken bu Türkmenistan ne yapıyor diyorlar. Türkmenistan Halk Maslahatı, Türkmenistan için doğru olanı yapıyor. Bize düşen anlamak ve saygı duymaktır, diyorum."(1)
Birlik için lider karizması gerekli
Namık Kemal Zeybek, yakından tanıdığı Türkmenistan Devlet başkanı Sapar Murat Türkmenbaşı’nın bazılarını iddia ettiği gibi bir diktatör, bir megolaman olmadığının altını çizdikten sonra onun 'açık sözlü, hoş sohbet, alçak gönüllü, rahat konuşulan bir insan olduğunu' söylemektedir. Liderlik kültünün Türkmenistan için önemini şu sözlerle ifade etmektedir: "Yani Türkmenistanlılara biraz da destanlaştırılmış bir lider, olabildiğince gerilmiş bir yurtseverlik duygusu ve yükseklerde dalgalanan bir Türkmenlik ruhu gereklidir. Daha uzun zaman... Türkmenlik, boyculuk ve hemşehricilikten kaynaklanan bölünmelerin üzerinde ana unsur durumuna gelinceye kadar..."
İşte Türkmenistan’ın birleştirici lider efsanesi ile yapmaya çalıştığı, hayatın içine çekilmiş bir tarih bilinci ve kökleri sağlamlaştırma çabasıdır. Ruhname de bu amaçla hazırlanmıştır. Türkmenbaşı bütün bu anlattıklarımın bilincindedir.
Niçin Ruhnama ?
Komünizm rejiminin milletlerin ruhunu kuruttuğunu, metafizik dünyalarını boşalttığını, fertleri mideleriyle toprağa basar, şehvetleriyle düşünür hale getirdiğini, insanları sosyolojinin değil de, adeta zoolojinin konusu yaptığını değişik ülkelerde müşahede ettiğim için, bu rejimde doğup büyüyen Türkmenbaşı’nın Ruhnama'sını benim açımdan hiçbir değer taşımayacağına inanarak elime aldım. Fakat daha ilk sayfasında önyargının ne kadar kötü bir şey olduğunu bir kere daha idrak ettim. Şu satırları yazanın amansız bir materyalist eğitimden geçtiğine kim, nasıl inanabilir: "Nuh peygamber evlatlarına 'gençlere' gayretlilik, ruh yüceliği, erdemlilik, ahde vefa, çalışkanlık öğretti."
Tarih şuuru
Ciddi bir devlet adamının birinci vasfı tarih şuuruna sahip olmasıdır; çünkü bir kalabalığı millet yapan dil, din gibi bütün değerlerin kökleri eskilerdedir. Ayrıca millet hayatında tecrübe paha biçilemeyecek kadar önemlidir. Hem kalabalığı millet yapan değerleri korumak, hem de geçmişteki olaylardan önümüzü görmekte yararlanmak, ancak tarihe sahip çıkmakla mümkün olur. Böyle bir gayretin insanı olduğunu, kitabının ilk sayfasındaki şu cümlelerinden anlıyoruz: "Türkmen halkının Nuh Aleyhisselam’a kadar uzanan büyük tarihî geçmişi var. Nuh Aleyhisselam, oğullarından Yales’in soyuna yurt olarak Türkistan iklimini verdi." Tabii Türkmenbaşı’nın naklettiği bu bilgide kuru bir tarih anlayışı yok. Tarihlerini bir peygambere ulaştırmakla onu kutsallaştırıyor. Kutsal bir fenomen durumuna getirdiği tarihlerinin üzerinde biraz yüreği, duygusu olanın hassasiyetle titreyeceğini Türkmenbaşı büyük devlet adamlarına has sezgisiyle gayet iyi biliyor.
Birlikte yaşamacılık
Devlet adamlığının en önemli vasfı realist olmasıdır. Bu da en belirgin şekilde devletin gücüyle idealinin dengelenmesinde görülür. Türkmenistan yeni bir devlet; nüfusu, ekonomik imkanları belli. Bunları göz ardı ederek büyük hayaller kurmak, mumdan gemiyle güneşi fethe çıkmaya benzer. Milletin potansiyelinden küçük gayeleri hedef edinmek de toplumun dinamizmini pasifize eder; bu da uzun vadede yokluğa götürür. Bu hassas dengeyi nasıl gözettiğini şu satırları ortaya koyuyor: "Biz yeni bir devletiz. Bu yüzden bize iğneden uçağa, ilaçlardan bilgisayara kadar her şey lazım... Bizim eski dostlarla içtiğimiz su ayrı gitmez, yeni dostlar ediniriz; ama kimseye karşı düşmanlığımız yok."
Boy değil millet şuuru
Vatandaşlarını aşırı derecede seven Türkmenbaşı gibi bir liderin normal olarak boycu olması gerekir. Fakat tarih şuuru onu boyculuktan alıyor, Türk milletini kucaklayan bir lider haline getiriyor. Türk boylarının hepsini birleştiren mitolojilerin başında 'Ergenekon Destanı' gelir. Bizim siyasilerimizin yeteri kadar anlayamadığı o güzelim destana sahip çıkıyor ve onu şöyle yorumluyor: "Bu destanda bahsedilen koca maden dağını eriterek dünyaya açılmanın mecazi bir anlamı var. Türkmen kılıcının kadimden gelen mütekamil örneğini günümüze kadar ulaştırmış. Bu kılıcın üzerinde ‘Türkmen hiçbir zaman, kılıcını kınından komşusuna çekmez’ yazısını bırakmış. Günümüzde bu kılıç İran’daki tarihi müzede bulunmaktadır." Bütün Türklerin efsanelerinde görünen büyük atası Oğuz Han’ı ihmal etmiyor, onun 'Diriye hareket, ölüye istirahat gerek' ve benzeri vecizeleriyle kitabını dokuyor. Dede Korkut’la da kültürün bir millet için ne kadar önemli olduğunu vurguluyor.
Ortaçağda birçok Türkmen beylikleri kuruldu diyerek, Tulunilerden başlayıp, Osmanlıları, Akkoyunluları sıralayarak, İran’daki Kaçar hanedanıyla listesini tamamlıyor. Bu liste onun zaman ve coğrafya dilimlerine sıkışıp kalmadığını, değişik kıtalara dalga dalga yayılan milletine idrakinde ve yüreğinde yer verdiğini gösteriyor. 'Beyazid-i Bestami adlı Türkmen sufi vardır.' diyerek de milletinin metafizik direklerini görmezlikten gelmiyor.
Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim mukaddestir
Zaman zaman kalıpları kırarak, cümleleri yeşil vadilerden fışkıran el değmemiş pınarlar gibi coşuyor; fakat hiçbir zaman dengeyi kaybetmiyor. "Türkmenlerin Ruhnama’sı dinî kitap değil. Kur’an-ı Kerim, Yüce Tanrı’nın kitabı bütün Müslümanların arasında Türkmenlerin de baş kitabı... Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim mukaddestir. O hiçbir kitapla değiştirilemez ve mukayese edilemez. Orta Asya’nın bozkırlarından Avrupa’nın derinliklerine kadar yayılan milletimiz bölük pörçük, bazı siyasilerimizin, yetkililerimizin yaptıkları da bizleri karamsarlığa sürüklüyor. Ama Türkmenbaşı’nın Ruhnama’sı insanın iç dünyasını aydınlatıyor; en bedbin ruhlar için bile şevk kaynağı oluyor. Böyle önderlerin gayretiyle eli öpülecek milletimiz dünyada mutlaka hak ettiği yere gelecektir. Yalnız Türkmenlerin değil, bütün Türklerin başucu kitabı olması lazım gelen Ruhnama’yı yazdığından dolayı Türkmenbaşı’na şükranlarımızı sunmalıyız."(2)
Türkiye ile Türkmenistan arasında gelişen ilişkiler
Türkiye Cumhuriyeti 16 Aralık 1991 tarihinde Türkmenistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olmuş, 29 Şubat 1992 tarihinde de diplomatik ilişkiler tesis etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti, Türkmenistan’ın tanınması, uluslararası ve bölgesel kuruluşlara katılması veya işbirliğinin pekiştirilmesi, üçüncü ülkelerin ve uluslararası kuruluşların destek ve yardımlarının sağlanması gibi konularda girişimlerde bulunmuştur.
İki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin temeli, Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı’nın ülkemize yapmış olduğu ziyaret sırasında 3 Aralık 1991 tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Türkmenistan Cumhuriyeti Arasında Ekonomik ve Ticari İşbirliğine Dair Anlaşmaya dayanmaktadır.
2000 yılı itibariyle, Türkmenistan’ın dış ticaret hacminde Türkiye’nin payı % 17 olarak belirlenmiş ve ülkede 280 Türk şirketinin faaliyet gösterdiği tespit edilmiştir. Yabancı sermayeli şirketler arasında Türk şirketlerinin payı yaklaşık % 31’dir.
Türk müteahhitleri tarafından Türkmenistan’da bugüne kadar gerçekleştirilen faaliyetler, çeşitli iş kollarına yönelik olmuştur. Türk firmalarının genel olarak inşaat, tekstil, gıda, temel tüketim malları, telekomünikasyon, otomotiv ve elektrikli cihaz gibi faaliyet konularında yoğunlaştıkları görülmektedir.
Mevcut Türk firmalarının büyük bir kısmı çeşitli ticaret ve taahhüt işleri gerçekleştirmiş, bir kısmı ise, halen piyasa araştırması ve yatırım hazırlıkları içerisindedir. Bazı Türk firmalarıysa, riskleri nedeniyle herhangi bir faaliyete başlamamışlardır. Halen tescilli firmalar dışında, herhangi bir kayıt altında olmadan Türkmen firmaları üzerinden ticaretle uğraşan pek çok Türk firması da mevcuttur. Bunun yanında Türkmenistan ile Türkiye arasında bavul ticareti olarak tanımlanan faaliyetler de mevcuttur.
Türkmenistan’da gerçekleştirdikleri işlerde kaliteyi ve uluslararası standartlara uygunluğu ön planda tutmayı genel bir ilke olarak benimseyen işadamlarımız arasında, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurat Türkmenbaşı tarafından, vatan sevgileri ve başarılı çalışmaları nedeniyle "Üstün Hizmet Madalyası" ile ödüllendirilen işadamlarımız mevcuttur.
Sadece işadamı değil, Türk esnafı da Türkmenistan’da
Halen sayısı yüzlerle ifade edilebilecek esnaf, Türkmenistan’da ticaretle uğraşmaktadır. Türkiye ve İran dışındaki ülkelerin, Türkmenistan’da küçük esnaflık faaliyeti bulunmamaktadır. İranlı esnafın faaliyetleri, Türklerinkine göre oldukça düşük orandadır. Ayrıca, ülkede yerleşik iş yapmakta olan yabancılar içerisinde Türklerin adaptasyonu diğerlerine göre daha kolay olmaktadır. Bu konuda en önemli pratik gelişmeyi esnafı ve işadamları sağlamıştır.
Türk işadamları Orta Asya'yı ve oradaki iş imkanlarını kısa zamanda keşfederek, iş ilişkileri geliştirdiler. Sonra sıra kültürel ilişkilere geldi. Türkiye hükümetinin 10 bin civarında Orta Asya ve başka yörelerdeki Türk gençlerini yüksek öğrenim için Türkiye'ye getirmesi ve Türkiye'deki çeşitli sivil toplum kuruluşlarından vakıfların Orta Asya ve eski SSCB'den bağımsızlığına kavuşan çeşitli cumhuriyetlerde "Türk kolejleri" açma girişimleri sayesinde Türkiye'deki Türkler ile Türk Cumhuriyetleri arasındaki kültürel köprüleri yeniden kurma yolunda sağlam adımlar atılmış oldu.
Eskiden Türkiye'nin yalnız Türkoloji bölümlerinde eski Türk lehçeleri öğretilir, yaşayan çağdaş Türk edebiyatları öğretilmezdi. Şimdi ise, Türk üniversitelerinde çağdaş Türk lehçelerine de önem verilmeye başlanmıştır.
Yolları Türk Firmaları Yapıyor
Türkmenistan’da yollar modern olmamakla birlikte, çoğunluğunu Türk firmalarının gerçekleştirdiği rehabilitasyon çalışmaları sonucu 1996 yılında Türkmenistan karayollarının % 81'i onarılmıştır. 1996 yılı içinde yolcu taşımacılığı için kurulan firmalar, Türkiye’dekine benzer bir yapılanma içine girmişlerdir.
1996 yılında ülkeyi İran'a bağlayan demiryolu hizmete girmiştir. Ayrıca, Türkmenbaşı'ndaki (eski Krasnovodsk) bir deniz limanının ıslahı ve Aşkabat hava limanının genişletilmesine ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir. Aşkabat, Daşoğuz ve Mary'deki ulaşım sistemlerinin geliştirilmesine yönelik 34 milyon ABD dolarlık bir Dünya Bankası projesi halen uygulama aşamasındadır.
Enerji
Türkmenistan gerek elektrik üretimi, gerek diğer enerji kaynakları, özellikle doğalgaz açısından zengin bir ülkedir. Ülke ekonomisinin temel taşını pamuğun yanısıra doğalgaz ve petrol oluşturmaktadır.
Başta Rusya Federasyonu olmak üzere, SSCB’de bulunan doğalgaz rezervleri, toplam dünya doğalgaz rezervlerinin yaklaşık % 40’ını oluşturmaktadır. Bu ülkelerdeki toplam doğalgaz rezervlerinin yaklaşık % 85’i de Rusya Federasyonu’nda bulunmaktadır. Orta Asya Cumhuriyetleri arasında en büyük doğalgaz rezervlerine ve yıllık üretim kapasitesine sahip olan ülke Türkmenistan’dır. Türkmenistan’daki doğalgaz rezervleri, bölgedeki toplam rezervlerin % 5’ini oluşturmakta olup, tespit edilen toplam doğalgaz rezervleri yaklaşık 2,86-4,4 trilyon m3 civarındadır. Ancak bağımsızlıktan sonra üretim, ihracat imkanlarının da daralmasıyla yarı yarıya azalmıştır. Üretilen doğalgazın % 84’ü ihraç edilmektedir.
Doğalgazın ihracatı için Rusya üzerinden geçen boru hattı kullanılmaktadır. Ayrıca, 1997 yılında açılmış olan 200 km’lik, İran ile bağlantı sağlayan sınırlı kapasitedeki bir boru hattı da mevcuttur. Halihazırda Afganistan üzerinden Pakistan ve Hindistan’a gaz naklini sağlayacak bir boru hattı projesinin geliştirilmesi konusunda çalışmalar sürdürülmektedir.
Asıl Proje: Trans-Hazar petrol boru hattı projesi
Türkmenistan’ın gaz sektörüne ilişkin asıl büyük projesini, Hazar Denizi’nin altından geçerek Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden Türkiye’ye ulaşması planlanan, yılda 30 milyar m3 kapasiteli, yaklaşık 3 milyar ABD dolarlık maliyeti olan, Trans-Hazar petrol boru hattı projesi oluşturmaktadır. Projenin müteahhitliğini, General Electric Capital ve Bechtel 'in Trans -Hazar boru hattı projesinin yapımını üstlenen ortak firmaları PSG üstlenmişti. PSG geçen yıl Royal Dutch Shell'i de projeye dahil etmiş ve tarafların yüzde 50-50 oranında ortaklık payına sahip olduğu yeni bir konsorsiyum oluşturulmuştur.
Doğalgaz, elektrik ve su bedava
Ülkenin hedefi en azından yukarıda sayılan kalemlerde dışarıdan ithalat ihtiyacı duymayacak hale gelmektir. Türkmenistan Hükümeti, vatandaşlarına doğalgaz, su ve elektriği ücretsiz olarak vermektedir. Devlet et, süt, tereyağı, ekmek, ve şekeri çok büyük ölçüde sübvanse etmektedir.
Ocak-Şubat 2000 döneminde Türkmenistan’ın ihracatı 358 milyon ABD doları gerçekleşirken, dünyanın 31 ülkesine ihracat yapılmıştır. İhracat yapılan ülkelerin başında %16 ile İtalya gelirken, bunu %12 ile İran, %9 ile Türkiye ve %6 ile de Rusya Federasyonu izlemektedir.
İthalat kapısı Türkiye
Aynı dönemde 55 ülkeden 186,1 milyon ABD dolarlık ithalat yapılırken Türkiye % 19’luk oranla birinci sırada yer almıştır. Daha sonra; Ukrayna % 16, Birleşik Arap Emirlikleri % 12, Rusya % 11, İran % 8 ve Fransa % 16’lık oranlarla ilk sıralarda yer almıştır.
IMF’ye teslim olmayacak bir ülke
Dünya Bankası, Türkmenistan’a toplam 89 milyon ABD doları kredi vermiştir. IMF ise ekonomik reformların uygulanmasında teknik yardım ve eğitim desteği sağlamaktadır. IMF’nin ülkeye yönelik aktif bir kredi programı bulunmamaktadır. Türkmenistan’ın dış borcu 1999 yılı itibariyle 2.1 milyar dolardır.(3)
Bahçeli Türkmenistan’da
MHP Genel Başkanı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli’nin ilk yurtdışı resmi ziyaretini Türkmenistan’a yapmıştır. Bahçeli, Alparslan Türkeş'in vefat etmeden önce son ziyaret ettiği ülkenin Türkmenistan olduğunu işaret ettikten sonra, ‘Türkmenistan'da bulunmaktan büyük mutluluk duyduğunu’ belirtmiştir. Bu ziyaretle Türkiye ile Türkmenistan arasındaki ilişkiler daha da artmış ve yeni gelişmeler kaydedilmiştir.(4)
Bağımsızlık
Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan, 1991 yılı Aralık ayı sonlarında Sovyetler Birliği'nin parçalanması üzerine, bağımsızlığına kavuştu. Beş bağımsız Türk Cumhuriyeti 2 Mart 1992 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından tanınarak, dünya politika sahnesine beş bağımsız devlet halinde çıkmış oldu.
Böl, parçala, yönet
Sovyetler Birliği döneminde, Batı Türkistan'da tek bir Türk veya Türkistanlı millet oluşumu önlenerek, onun yerine ayrı ayrı Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Karakalpak ve Tacik milletleri yaratma ve bunlar arasındaki ayrılıkları daha da artırma politikası güdüldü.
Mankurtlaştırma stratejisi
Yine bu dönem içinde, Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Karakalpak Türkleri ve Tacikler'in milli şuur, dini inançları ve insani duyguları köreltilerek, onların başka milletlerle beraber Rusça konuşan, hürriyeti olmayan bir Sovyet Milleti meydana getirmelerine çalışıldı. Ancak Cengiz Aytmatov’un tabiriyle bu mankurtlaştırma politikası, 67 yıllık bir tecrübeden sonra iflas etmiştir.
Orta Asya’daki beş Türk cumhuriyeti ile Rusya’nın doğal ilişkileri devam etmektedir ve bundan Türk milliyetçilerinin ve Türk devlet yöneticilerinin de bir rahatsızlığı yoktur. Birlikte yaşamacılık, dünyayı kavramanın tabii bir sonucudur. Bu konuda Türk Cumhuriyetleri ve Rusya arasında gittikçe zemine oturan sağlıklı ilişkiler her alanda gelişmektedir. Bugün Rusya yöneticileri Türksoy gibi Türkiye ile beş Türk Cumhuriyetinin birlikte geliştirdiği projelere bile katılabilmekte ve katkıda bulunabilmektedir. Türkiye’deki bir kısım çevreler, Türkiye ile Türk Dünyası arasındaki ilişkileri anlayamasalar bile, hiç olmazsa olumsuz propaganda yapmayarak katkı sağlamalıdırlar. ABD, Çin ve Rusya bile Türk Dünyasının yeniden kaynaşmasını ‘anlayışla ve hoşgörü ile’ izlerken, bu kaynaşmadan rahatsızlık duymak anlaşılabilecek bir şey değildir. Çünkü Türk Dünyasının kaynaşması insanlık için birlikte yaşama, işbirliği, paylaşma ve esenlik müjdelemektedir.
KAYNAKLAR
(1)Türkmenistan’da aylar ve günler N.Kemal Zeybek www.aygazete.com/goster.php?yazar=0&tur=0
(2)Türkmenlerin Ruhnama’sı Mehmet Niyazi Zaman 28 Nisan 2002
(3)Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları Timur Kocaoğlu Bağlam Yayınları, İstanbul 1998 sf. 79-95
(4)Türkmenbaşı'na 'Bozkurt' hediyesi Sefa Salantur Akşam 18 Şubat 2001
x
'Türkmenbaşı vizyonu' ve Türkmenistan’ın geleceği
Şatlık Amanov
Zaman 12.08.2003
Türkmenistan’ın bağımsızlığından bu yana elde ettiği kazanımlar ve özellikle bu genç ülkenin ilk cumhurbaşkanı olan Saparmurat Türkmenbaşı ekseninde yapılacak bir değerlendirme için haklı birçok gerekçeler bulunmaktadır.
Türkmenistan, konumu ve zengin doğal kaynakları bağlamında bölgedeki jeo-politik dengeler açısından önemli bir konuma sahiptir. Nitekim Türkmenistan doğalgaz ve petrol rezervleri bakımından Körfez bölgesi ve Rusya’dan sonra dünyada üçüncü sırada yer almaktadır. Uzmanlara göre ülkenin kaynakları yıllık 240 milyar metreküp doğalgaz ve 80 milyon ton petrol üretimine imkan vermektedir. Diğer zengin maden kaynaklarının yanı sıra ülkede 1,5 milyon ton pamuk ve 2 milyon ton buğday üretimi gerçekleştirilirken, üretilen elektrik enerjisinin % 50’si ihraç edilmektedir.
Diğer taraftan Türkmenistan, Orta Asya bölgesini Kafkasya ve Türkiye ile birleştiren bir köprü ve Rusya açısından ise güneye açılan bir koridordur. Ülke, bölgesel güçlerin (Rusya, Türkiye, Çin, İran) tam merkezinde ve/veya 'yakın çevresi'nde yer almaktadır.
Ancak konumuz açısından ne jeo-politik konumun ne de kısmen saymaya çalıştığım zenginliklerin önemi vardır. Burada bizi ilgilendiren esas konu 'siyaset'tir veya diğer bir ifadeyle Türkmenbaşı’nın 'vizyonu'dur; yani Saparmurat Niyazov’u 'Türkmenbaşı' yapan 'vizyon'.
Türkmenbaşı’nın vizyonu
Türkmenistan, bağımsızlığından bu yana istikrarlı bir kalkınma ve büyümeyi başarabilmiş birkaç BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) üyesi ülkeden birisidir.
Türkmenistan, her şeyden önce ekonomik ve siyasal bağlamda özgün ve benzeri olmayan bir 'yol' seçmiş bulunmaktadır. Bir taraftan uluslararası siyasi ve ekonomik sisteme entegrasyonu geliştirmeye çalışırken diğer taraftan 'ata yadigarı' olarak bilinen tarihi ve milli değerlerini de yeniden canlandırmaya ve hayata taşımaya çalışmaktadır. Eski Sovyetler Birliği’ne üye ülkelerden farklı olarak Türkmenistan’da etnik, teritoryal ve dini çatışmalar, siyasi istikrarsızlıklar veya mülteci akınları hiç yaşanmamıştır. Saparmurat Türkmenbaşı’nın bağımsızlık sonrası izlediği toplumsal huzuru ve barışçıl ilkeleri ön planda tutan politikaları sayesinde silahlı savaşlara veya toplumsal düzensizliklere yol verilmemiştir.
Bağımsızlık sonrasında serbest piyasa ekonomisine geçişi amaçlayan bir model öngörülmüş olmasına rağmen, Türkmenbaşı 'şok terapisi' dediğimiz yöntemlerden sürekli kaçınmıştır. 'Ekonomik reformlara evet; ancak halka rağmen değil' parolası ekseninde bir politika takip edilmiştir. İstatistiksel veriler bütçenin % 60’ının sosyal harcamalara tahsis edildiğini göstermektedir. Bağımsız gözlemciler Türkmenistan’ın başarılı bir şekilde geçiş sürecinden yeni bir 'gelişme' aşamasına sıçradığını kabul etmektedirler. Birçokları tarafından ilk başta egzotik ve popülist olarak değerlendirilen sosyal güvenlik politikaları, bağımsızlık yıllarında efektif olarak uygulanmıştır. Türkmenistan’ın toplu taşımacılık sistemi dünyadaki en ucuz ulaşım hizmetini sunmaktadır. Doğalgaz, elektrik ve suyun ücretsiz dağıtımı, dünyada bir başka örneği bulunmayan bir uygulama olarak toplumsal barışa da hizmet etmektedir.
Dış ekonomik ilişkilerde ise 'açık kapılar' siyasetinin izlendiği söylenebilir. Ancak bu 'açıklık' krediler konusunda değil, doğrudan yatırımlar bağlamında bir açıklığı ifade etmektedir. Prensip olarak Türkmenbaşı 'en uygun koşullar'da verildiği söylenen kredilere karşı ihtiyatlı yaklaşmaktadır. 'Biz kredileri alacağız, ödemeyi ise çocuklarımıza ve torunlarımıza yaptıracaklar.' diyen Türkmenbaşı’na göre borçlanmak bir ülkenin ekonomik ve hatta siyasi manevra alanını daraltan bir unsurdur. Doğrudan sermaye yatırımları konusunda ise Türkmenistan oldukça iyimser verilere sahiptir. BDT üyesi devletler arasında kişi başına yabancı yatırımlar ve ekonomik büyüme (% 17,6) açısından birinci sırada yer almaktadır.
Ayrıca bugün yabancı şirketler, Türkmenistan’ın enerji ve ulaşım sektörlerini kontrol edemiyorlarsa bunun bir tek nedeni vardır: Türkmenbaşı’nın ferasetli siyaseti. Sözünü ettiğim sektörler, bir ülkenin siyasi manevralarına yön vermek isteyen diğer bir ülkenin yerleşebileceği en uygun noktalar olarak görülüyor. Türkmenistan bağlamında enerji sektörüne (özellikle doğalgaz ve petrol) hakim olmak demek ülkenin milli gelişim stratejisinin kalbine yerleşmek demektir. Günümüzde bütün enerji ve ulaşım sektörleri devletin elindedir ve yabancı şirketlerin nüfuz etmesine izin verilmemiştir. Halbuki komşu ülkelere bakıldığında merkeze çöreklenmiş küresel güçlerle yerel enstrümanlar arasında cereyan eden çatışmaların seslerini rahatlıkla duyabiliyoruz. Yani bu anlamda da Türkmenbaşı’nın gelecek nesillere iftiharla bırakabileceği armağanlarının olduğuna inanıyorum.
'Tarafsızlık' statüsü
Diğer taraftan, eski Sovyetler Birliği coğrafyasındaki devletler arasında dış politikada 'daimi tarafsızlık' (permanent neutrality) statüsünü ilan eden ve bu politikasını hiçbir şekilde taviz vermeden uygulayan tek ülke yine Türkmenistan’dır. 12 Aralık 1995’te Birleşmiş Milletler’e üye ülkeler 'Türkmenistan’ın daimi tarafsızlık statüsü' ile ilgili 59/80 sayılı kararı kabul ederken bölgesel barışa da önemli bir katkıda bulunmuş olmaktaydılar. Bildiğimiz gibi Türkmenistan XX. yüzyılda 'tarafsızlık' statüsünü elde eden üç ülkeden (İsviçre ve Avusturya) biridir. Türkmenbaşı’nın 'tarafsızlık statüsü' konusundaki haklı gerekçelere dayalı vizyonu, ancak Tacik iç savaşı ve Afganistan operasyonuyla birlikte daha iyi anlaşılmıştır. Bu vizyonun soyut kavramlardan daha çok 'realist' ve 'pragmatik' eğilimleri yansıttığı söylenebilir.
Dış politikada takip edilen tarafsızlık politikası sayesinde Türkmenistan ideolojik veya siyasi yapılanmasına bakmaksızın tüm ülkeler ile eşit mesafeli bir ilişki kurmaya çalışmaktadır. Orta Asya’daki ülkelerin hayati çıkarlarını tehdit eden Afganistan’daki iç kargaşa sırasında da Türkmenbaşı yönetimi hiçbir istikrarsızlığa meydan vermeden savaşan taraflarla görüşmelerini sürdürmüştür. Afganistan’ın yeniden yapılandırılması konusundaki istek ve kararlılığını da her türlü platformda seslendirmiştir. Bölgedeki sıcak çatışmaların şiddetlendiği en çetin zamanlarda bile Türkmenbaşı, 'tarafsızlık' statüsünü kullanarak 'ucuz' ve 'geçici' çıkarlar peşinde olmamış, devletin onurunu her şeyin üzerinde tutmaya çalışmıştır.
Son zamanlarda basında çıkan haberlerin aksine Türkmenistan-Rusya ilişkilerinde de bir sorun olduğu söylenemez. Hatta post-Sovyet ülkeleri arasında Rusya ile ilişkileri en iyi olan ülkenin Türkmenistan olduğu iddia edilebilir. Rusya’nın borçlular listesinde ismi olmayan tek ülke Türkmenistan’dır; Rusya’nın doğal hinterlandı içerisinde ve 'yakın çevresi'nde (near abroad) en emniyetli sınırlar yine Türkmen sınırlarıdır; etnik çatışmanın olmadığı ve ekonomik ilişkilerin (enerji sektörü başta olmak üzere) en sağlam olduğu ülke yine odur. Ayrıca Rusya ile 'çifte vatandaşlık' konusunu resmi olarak yasal çerçeveye oturtan ilk ülke Türkmenistan’dır.
Son tahlilde, açıkça denebilir ki Türkmenistan’ın bugünü ve geleceği Türkmenlerin başı olan Saparmurat Niyazov ile yakından bağlantılıdır. Türkmenlerin tarihini ve bölgenin sosyo-kültürel yapısını bilmeyen, günümüzdeki gelişmeleri de önyargıyla değerlendiren yabancı gözlemciler, bu tespitten hoşlanmayabilir; ama Türkmenbaşı 'vizyonu'nun aynı zamanda Türkmenlerin vizyonu olduğu ve Türkmenistan’a bir 'ufuk' kazandırdığı inkar edilemez bir gerçektir.
xxxxxxxxxx
English Biography
SAPARMURAT NIYAZOV , TURKMENBASI
Saparmurat Atayevich Niyazov was born in 1940 as the son of a worker family. His father was killed during 2nd World War. The other members of the family were killed in the Aşkabat earthquake occurred in 1948. He was first brought up in the orphanage and then in the house of his far relatives.
He graduated from Leningrad Technical University as a energy engineer. He worked in Bezmein energy plants near Aşkabat. Then he became a member of the Communist Party. He was appointed as the Chairman of Turkmenistan Deputies Council in 1985. Then he was elected as the 1st Secretary of Central Committee of Turkmen Communist Party.
He was appointed on 13 January 1990 to Chairman of Supreme Soviet, which was the high judicial organ of the Republic.
He was elected as the first President of Turkmenistan in elections held on 27 October 1990. On 21 June 1992, he took 99.9 percent of the votes in election of a new president for approval of the new constitution. Saparmurat (Niyazov) Türkmenbaşı, is the founder and chairman of World Turkmens Foundation.
He is entitled as Türkmenbaşı (Leader of Turkmens all over the world).