Serdar Turgut canlıları birleştirerek yeni canlılar elde eden Doktor Moro'nun Adası'na düşseydi; çılgın doktor Serdar'ı rahatlıkla şu isimlerle birleştirebilirdi: Marx Kardeşler ve Marcel Proust, Cevat Kurtuluş ve Martin Heidegger, Woody Allen ve Keith Richards...
AZ önce, bu yazıyı yazmaya başlamadan, Serdar'ı aradım ve ‘‘Ağbi, benden senin portreni yazmamı istediler. Yaptılar yani böyle bir fenalık. Beni nasıl olsa öldüreceksin. Lütfen acı çekmeden ölmemi sağla’’ dedim.
O'nun bana ne dediğinin önemi yok. Sanırım, Amsterdam'da gördüğüm ‘‘dominatrix’’ten (hani ful siyah deri giyinen ve erkeklere eziyet eden kadınlar var ya, işte öyle bir hayat kadınıydı) korktuğumu söylememden ve onun beni ‘‘cinsel açıdan ilkel’’ bulduğunu belirttiği günden beri bana biraz kırgın.
Kırgın denmez aslında. ‘‘Bir ara kadınla beraber olmayı düşündüm ama bir dominatrix'le ne yapılacağını bilmediğimden korktum’’ dedim. O da beni, cinsel yönden ‘‘onanizm’’den öteye gidememiş sefil bir insan olarak tanımlayıp aşağıladı ve bu durumu okurlarla paylaşacağını söyledi (Onanizm: mastürbasyon meselesi işte canım.)
*
Bu gazetede, herkesin portresini rahatlıkla çıkarabilirim. Fakat, bana en kazığını verdiler. Şimdi, elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin, bugüne kadar şişko olduğunu, şaşı olduğunu, karısının sürekli kendisine eziyet ettiğini söyleyen, penisiyle ilgili meseleleri okurlarıyla paylaşan bir adam hakkında sizin söyleyebileceğiniz bir şey kalmış olabilir mi?
Sadece onun yazdıklarını onaylayabilirim: Evet Serdar şişkodur, evet Serdar şaşıdır, evet penis üzerine en çok konuşulması gereken organdır ve evet Rana ona eziyet ediyor. Maaşını bilmiyorum ama aldığı parayı belirleyen kişi benim maaşımı da belirliyor. Bu sebepten, Serdar'ın az kazandığına da kalpten inanıyorum.
*
Serdar Turgut (ki kendisi haklı olarak dünyanın en seksi erkekler sıralamasında Antonio Banderas'tan önce gelen kişiyi elektrikli testereyle doğramak istemektedir), 1990'ların başında yazdığı mükemmel Washington yazılarından bu yana benim ve tanıdığım tüm aklı başında insanların (Ben aklı başında değilim ama) en sevdiği yazar.
Niye seviyoruz peki Serdar'ı? Kendi adıma konuşayım. Ben pek çok şeyden Serdar sayesinde haberdar oluyorum. Kendisiyle ilgili yazdıklarında samimi olduğunu biliyorum. Hayata ve memleket meselelerine yaklaşırken maske takmaması ona güven duymamı sağlıyor.
Son olarak Basın Yayın'da öğrenci olduğu yıllarda kitap okumuş insanların çoğunlukta olduğuna inandığım bu sektörde, Serdar'ın gerçek bir entektüelin nasıl yaşaması gerektiğini gösterdiğine inanıyorum. Bir de belirtmeden geçemeyeceğim; genel olarak şişko ve şaşı insanları sempatik bulurum...
Serdar'ın geçenlerde bir yazısında bahsettiği ‘‘schadenfreude’’ diye Almanca bir kavram var. Özet olarak ‘‘başkalarının talihsizlerinden zevk almak’’ denebilir. Rana'nın Serdar'a yaşattıklarını okurken (ki kendisi aslında bir melektir) keyif alıyorum mesela.
Veya Serdar'ın uzun otobüs yolculukları sırasında insanların gaz problemlerini tahlil etmesi bana çok zekice geliyor (Kimse bana bugüne kadar otobüs yolculukları sırasında gaz çıkarmadım demesin).
*
Serdar Turgut canlıları birleştirerek yeni canlılar elde eden Doktor Moro'nun Adası'na düşseydi; çılgın doktor Serdar'ı rahatlıkla şu isimlerle birleştirebilirdi: Marx Kardeşler ve Marcel Proust, Cevat Kurtuluş ve Martin Heidegger, Woody Allen ve Keith Richards...
Belki de hayatımda yazdığım en zor yazının sonunda gelecekle ilgili endişelerimi sizinle paylaşmak istiyorum: Serdar Turgut ona şişko ve şaşı dediğim için beni kesinlikle vahşi bir şekilde öldürecek. Ama bu onun şişko ve şaşı olduğu gerçeğini değiştirmeyecek. Sen süpersin şişko patates!
- - - - - - - -
Farklı bir kaynaktan derlenen biyografisi:
ABD'de Lisans ve Lisanüstü eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye'ye dönen Serdar Turgut 1980'li yıllarda Ankara Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yaptı.
Ekonomici olan Serdar Turgut, Ertuğrul Özkök'ün teklifi ile Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosunda görev yaptı. Daha sonra Ankara Bürosu Temsilciliği ve Washington Hürriyet Temsilciliği görevlerini yürüttü.
ABD'den döndükten sonra köşe yazarlığı yapmaya başladı. Gündem yaratan siyasi etkinliği olduğu kadar, mizahi üslup ile yazdığı yazıları ile Türkiye'nin en popüler gazetecilerinden biri oldu.
2002 yılında Çukurova Grubu'na bağlı Akşam Gazetesi'ne köşe yazarı olarak transfer oldu. 2004 yılında Akşam Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmenlği görevine getirildi. Halen Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği ve köşe yazarlığı yapmaktadır.
Rana Turgut ile evlidir ve 1 çocuk (Alp) babasıdır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.