Osmanlı Devletinde mahkemelerde görülen dâvâlarla ilgili muâmelelere yer veren defterler. Mahkeme-i şer’iye sicilleri, sicillât-ı şer’iye veya kısaca sicillât da denilmektedir.
Selçuklulardan sonra Anadolu’da güçlü bir siyâsî teşekkül olarak ortaya çıkan ve kısa zamanda büyük bir devlet hâline gelen Osmanlı Beyliğinin kurucusu Osman Gâzi, idâreyi ele alır almaz adâlet işlerine büyük bir titizlikle eğilerek fethettiği şehirlere kâdılar tâyin etti. Böylece Osmanlı adliye teşkilâtı diğer müesseseleriyle birlikte, devletin kuruluşundan îtibâren büyük bir gelişme göstererek 16. yüzyılda en mükemmel şeklini aldı.
Osmanlı şer’î mahkemelerinde, kuruluşundan kapatıldığı 1924 târihine kadar bütün mahkeme kararları mahkemenin yetkisine giren her türlü muâmeleyle resmî vesika sûretleri, kâdılar veya nâipleri tarafından mahkeme defterlerine kaydedildi. Osmanlı Devletinde kâdıların fertler arasındaki ihtilafları halleden bir hâkim, bir adliye memuru olmaktan başka, bütün mülkî işlerde merkezî idârenin görevlerini üstlenmeleri onlara idârî, mâlî, millî, askerî, hattâ beledî bâzı vazifeler de yüklüyordu. Buna bağlı olarak da şer’iye sicillerinde her türlü dâvâ zabıtlarıyla mukâvele, senet, satış, vakfiye, vekâlet, kefâlet, verâset, borçlanma, nikâh, boşanma ve taksim gibi şer’î muâmelelere dâir resmî kayıtlar esnaf teftişine âit notlar, başta hükümdar olmak üzere her derecedeki büyük ve küçük makamlardan yazılan ferman, berat, divan tezkeresi gibi resmî mâhiyetteki emir ve yazı sûretleri hattâ yangın, sel, fırtına, deprem, salgın hastalık gibi olayların kayıtları günlük olarak işlenirdi.
Siciller 16. yüzyılın sonlarına kadar Arapça ve Türçke olarak iki dilde yazılırken bu târihten îtibâren yalnız Türkçe kullanılmaya başlandı. Bir mahkemeye tâyin olan kâdı, kendi adına yeni bir sicil başlatır, onun ayrılmasından sonra o güne kadar tutulan yapraklar bir araya getirilerek defter meydana getirilirdi. Bâzı kâdılar ise kendilerinden önceki kâdının bıraktığı yere adını ve tâyiniyle ilgili beratın örneğini yazdıktan sonra defteri devam ettirirdi.
Şer’iye mahkemelerinin 1924’te kaldırılmasından sonra yüzyıllar boyu arşivlerde birikmiş şer’iye sicillerinin değerlendirilmesi için bir araya toplanması ve Millî Eğitim Bakanlığına verilmesi kararlaştırıldı. Yangınlar, su baskınları ve ilgisizlik yüzünde büyük bölümü harap olan sicillerden yine de günümüze ulaşan yüzlerce cildi korumaya alındı. Ancak bunlar İstanbul, Ankara, Adana, Diyarbakır, Konya, Sinop ve Tokat gibi illerin müze veya kütüphânelerinde dağınık olarak bulunmaktadır.
Bir misal verilecek olursa; Konya Mevlâna Müzesi Arşivinde varak (yaprak) sayıları birbirinden farklı, toplam 348 adet şer’iye sicil defteri bulunmaktadır. Bu şer’iye defterlerinde Konya’ya, Konya’ya bağlı kazâlara ve bugün idârî taksimat olarak Konya ili dışında kalan Isparta, Burdur illerine ve Yalvaç ile Uluborlu kazâlarına âit siciller tutulmuştur.
Bugün mevcut bulunan şer’iye sicilleri; 15. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar gelen dilimin olaylarını ihtivâ etmekte olup, Türk târihinin, Türk kültürünün, Türk hukûkunun ve Türk siyâsî, sosyal ve hukûkî heyetinin birinci elden kaynakları durumundadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.