evliyânın büyüklerinden ve İslâm âlimlerinden. Mâlikî mezhebindeydi. Asıl ismi Ebû Bekr Câfer bin Yûnus olup, Ebû Bekr Şiblî de denir. 861 (H. 247)de Bağdat’a yakın Samarra’da doğmuş, 945 (H. 334)te Bağdat’ta vefât etmiştir. Kırk yaşına kadar çeşitli görevlerde bulunmuş, bu arada vâlilik veya vâli nâipliği yapmıştır. Kırk yaşındayken âlim Hayrun-Nessâc’la karşılaştı. Hayrun-Nessâc’ın sözleri ve davranışları kendisine çok tesir etti. Huzûrunda, bundan böyle kendisini tamâmen Allah yoluna vereceğine ve insanlara hizmet edeceğine dâir tövbe etti. Daha sonra kendisini ilme vererek dört yüzden fazla âlimden ders aldı. Binlerce hadîs-i şerîfi ve İmâm-ı Mâlik hazretlerinin El-Muvatta isimli hadîs kitabını ezberledi.
Hayrun-Nessac’ın sözü üzerine Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin yanına gitti ve Cüneyd-i Bağdâdî’nin sohbetlerinde bulundu. Kendisinden dünyâda ve âhirette kurtuluşuna sebep olacak ilimleri öğrenerek tasavvufta çok yükseldi. Cüneyd-i Bağdâdî, Ebû Bekr Şiblî için, “herkesin bir tâcı vardır. Benim de başımın tâcı Ebû Bekr-i Şiblî’dir” der; kendisini çok severdi.
Ebû Bekr Şiblî hocalarına karşı çok edebli davranır, onların sözünden çıkmazdı. Söz dinlemenin üstünlüğünü ve faydasını bizzat yaşayışıyla gösterirdi. Dünyâyı terki, haramlardan sakınması çok fazlaydı. Az yer az uyurdu. Fazla uykudan kaçınmak ve az uyumak için gözlerine sürme gibi toz sürerdi.
Ebû Bekr Şiblî bir gün hastalanmıştı. Zamânın halîfesi onu tedâvi etmesi için Hıristiyan bir doktor gönderdi. Doktor yanına geldi ve Şiblî’ye; “Canın ne ister'” dedi. Şiblî, “Senin Müslüman olmanı isterim!” dedi. Hıristiyan doktor çok şaşırdı; “Sen şu anda ölüm hastası birisin, sen kendini düşüneceğine, benim Müslüman olmamı istiyorsun. Peki ben Müslüman olunca sen iyi olacak mısın'” dedi. Şiblî; “Evet!” dedi. Hıristiyan doktor hemen Müslüman oldu. Şiblî de, iyileşmiş olarak yataktan kalktı ve doktorla berâber halîfenin yanına gittiler. Halîfe durumu sorup anlayınca; “Ben hastaya doktor gönderdim zannediyordum, meğer hastayı doktora göndermişim!” dedi.
Buyurdu ki:
“Dört yüz hocadan ders okudum. Bunlardan dört bin hadîs-i şerîf öğrendim. Bütün bu hâdislerden bir tânesini seçip kendimi ona uydurdum. Çünkü, kurtuluşu ve saâdeti ebediyyeye kavuşmayı bunda buldum ve bütün nasîhatleri hep bunun için gördüm. Seçtiğim hadîs-i şerîf şudur. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), bir sahâbiye buyurdu ki:
Dünyâ için dünyâda kalacağın kadar çalış. Âhiret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış, Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itâat et. Cehennem’e dayanabileceğin kadar günah işle.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.