Alm. Versicherung (f), Fr. Assurance (f), İng. Insurance. Meydana gelmesi düşünülen zararların tazmini maksadıyle yapılan çift taraflı bir akit. Bu akitle sigortacı denilen kimsenin, bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini, zarara uğratan bir sebebin ortaya çıkması hâlinde, tazmin etmeyi veyâhut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler sebebiyle, bir para ödemeyi veya sâir ödemelerde bulunmayı üzerine alması. Diğer bir ifâdeyle sigortacılık, sigorta faaliyetlerinin icrâ edildiği bir meslek dalıdır. Bu işle uğraşan kimselere sigortacı, yaptıkları işlemlere de sigorta adı verilir. Uygulamada, sigortası istenilen tehlikeye dâir, elden geldiğince eksiksiz bilgi alınabilmesi ve sigorta poliçesindeki gerekli hususların eksiksiz bir şekilde doldurulması için sigortacı tarafından, sigorta ettirene teklifnâme denilen bir soru kâğıdı doldurtularak imzâ ettirilir.
Umûmî târiflere göre, sigorta akdinin unsurları: Sigortacı, sigorta ettiren (=lehdar, sigortalı), tehlike ihtimâli (=riziko), sigorta tazminatı ve prim gibi hususlardan meydana geldiği görülmektedir.
Sigortacı, sigorta akdinin taraflardan biri olup, sigortalı olan şahsa (= lehdara) muayyen bir rizikonun gerçekleşmesi hâlinde uğrayacağı zararı tazmin etmeyi üzerine alan kimsedir. Sigortalı (= lehdar), sigorta akdinin diğer tarafı olup, sigortacıya riziko karşılığında belli bir prim (sigorta ücreti) ödeyen kimsedir.
Sigorta menfaatı, sigortanın konusunu teşkil eden şeydir. Bunun ekonomik ölçülebilir bir değer olması lâzımdır. Sigorta akdinin en önemli unsurlarından birini tehlike ihtimâli (=riziko) teşkil eder. Rizikonun mevcudiyetinden bahsedebilmek için de ayrıca, tehlikenin ilerde husûle gelmesi, muhakkak olmaması veya ne zaman meydana geleceğinin bilinmemesi, tarafların irâdelerinin dışında bulunması gibi şartların bulunması aranır. Bunun için de rizikonun belli bir ölçüde rastlanır olması, tehlikenin yaygın bulunması, hukuk bakımından tehlikenin sigortasının mümkün olması lâzımdır.
Sigortacının ödediği bedele sigorta tazminatı; sigorta tazminatına karşılık, normal zaman içinde sigortalı (=lehdar) tarafından ödenen belli prime, sigorta ücreti denir.
Sigorta çeşitleri: Türk hukûkunda, özel, mecbûri ve sosyal sigortalar olmak üzere üç bölüm altında bir düzenlemeye gidilmiştir. Sosyal sigortalar için 506 sayılı özel bir kânun çıkartılmak sûretiyle, ayrı bir düzenleme şekline gidilmiş; diğer iki nevi sigorta için Türk Ticâret, Kara Yolları, Trafik, Emekli Sandığı, Ordu Yardımlaşma Sandığı, Avukatlar Yardımlaşma Sandığı gibi kânunlarda bâzı düzenleme getirilmiştir.
a. Düzenleniş biçimine göre: Mütehavvil (değişken) primli, üçüncü şahıs hesabına, temsilen (bilvekâle), mükerrer, birden çok, kısım kısım, çifte, menfaat değeri altında ve menfaat değeri üstünde sigortalar.
b. Sigorta edilen menfaate göre: Mal sigortası, can sigortası ve denizcilik kazâlarına karşı sigorta olmak üzere üçe ayrılır. Bu tasnif içinde de, mal sigortası; yangın, taşıma, zirâi ve hırsızlık sigortaları diye kendi içinde kısımlara ayrılır. Can sigortası da, hayat sigortası, kazâya karşı sigorta olmak üzere kısımlara ayrılmaktadır.
Sosyal sigortalar ise, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılan kimselerin tâbi oldukları bir sigorta çeşididir. Bu sigorta kolu kendi içinde, a) İş kazâsı, b) Hastalık, c) Analık, d) Mâlüllük, e) Yaşlılık, f) Ölüm sigortası olmak üzere kısımlara ayrılır.
Türkiye’de sigortacılığın başlaması 1864 yılında, Deniz Ticâret Kânunu’ndaki “Deniz Nakliyat Sigortası” konusuna âit hükümlerin konulmasıyla gerçekleşmiştir. İlk sigorta şirketlerinin faaliyete başlaması, 1872 senesinde üç İngiliz firması, The Sun, The Northern ve The North British Sigorta Şirketlerinin şûbelerinin açılması ile olmuştur. Daha sonraları başka birçok sigorta şirketi İstanbul’a gelmişse de, yerleşmiş bir sigorta hukukunun bulunmayışı yüzünden bunların kontrollü çalışması mümkün olmamıştır.
1906’da sigortacılıkla ilgili kânunlar çıkartılmaya başlanmış, 1914’te ise yabancı sigorta şirketlerine âit kânunun çıkartılması bunu tâkip etmiştir. 1916’da merkezi Viyana’da bulunan Phoenix Şirketinin iştirâkiyle kurulan Türkiye Millî Sigorta Şirketi, sermâyesinin % 25’i Türklere âit olmak üzere faaliyete geçmiştir. Bu şirket sermâyesi on beş yıl sonra, tamâmen Türklere geçerek % 100 millîleşmiştir. Bunu 1925’te kurulan Türkiye İş Bankasının kurduğu, Anadolu Sigorta Şirketi tâkip etmiştir. 1927’de çıkartılan bir kânunla mükerrer sigorta inhisarı müessesesi kurulmuş ve 1929’da Millî Reasürans Türk Anonim Şirketine bu inhisarı işletme imtiyazı tanınmıştır. Bu şekilde dışarıya para transferi önlenmiştir.
Türkiye’de sigortacılıkla uğraşabilmek için anonim veya kooperatif şirketler şeklinde kurulma şartı aranır. Gerçek kişilerle, diğer şirketler sigortacılıkla uğraşamazlar. Yabancıların sigortacılıkla uğraşması için bâzı ilâve şartlar getirilmiştir. Sosyal Sigortalar ile uğraşacak müesseseler hakkında kendi özel kânunları uygulanır. Sigorta akdinin mûteber olması için sigorta ettirenin mümeyyiz ve reşid olması lâzımdır. Umûmiyetle sigorta akdini yapan ile, menfaatı sigortalanan kimse aynı olduğu hâlde bâzı sigortalarda, sigorta akdini yapanla, menfaatı sigortalanan ayrı ayrı kimseler olabilmektedir. Bu hâl özellikle hayat sigortalarında ve ipotekli gayri menkul sigortalarında kendini göstermektedir.
İslâm hukûkunda sigorta sözleşmesine te’min denir. Bu sözleşmenin hangi durumlarda uygun, hangi durumlarda uygun olmadığına dâir hükümler fıkıh kitaplarında geniş olarak izah edilmektedir. Burada genel olarak İslâmiyette sigortanın hiçbir çeşidinin bulunmadığı, bunların yerine vakıf ve Beyt-ül-mal gibi teşkilâtların bulunduğu izah edilmekte, sigortacılığın ne zaman nasıl uygulanacağı anlatılmaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.