Alm. Kino (n), Fr. Cinéma (m), İng. Cinema. Bir ekran üzerine hareketli görüntüler düşürmek sûretiyle sosyal, ekonomik, kültürel konularının perdeye aktarılması ve yönetilmesi işlemi. Sinema, tam olmamakla beraber tiyatronun sahneden perdeye aksetmiş şekli olarak da târif edilebilir. Sinema filmlerinin çoğaltılabilmesi ve her yerde kolaylıkla gösterilebilmesi, büyük halk kitlelerinin sinemadan etkilenmesine sebep olmuştur. Sinema kültür ve eğitim alanlarında olduğu kadar, eğlence ve her türlü propaganda alanında da geniş bir şekilde faaliyet göstermektedir. 1960’larda televizyonun dünyâ çapında yaygınlaşmaya başlamasıyla önemini kaybeder olmuşsa da, televizyonda da kendisine bir yer bularak tesirini sürdürmeye devam etmiştir.
Târihi: Sinema ilk olarak 1894 senesinde Thomas A. Edison’un kinetoskop’u geliştirmesiyle başlamıştır. 1895 senesinde ise Paris’te Lumiére’nin sinematografi’yi bulmasıyla görüntüler daha tatminkâr bir duruma girdi. Sinemanın başlangıcı esâsen 1824 senesinde laboratuar çalışmaları şeklinde Londra’da Peter Mark Roget’in, çizgi resimlerin bir disk üzerine yapıştırılarak döndürülmesiyle başlamış, bunu 1860 senesinde fotoğraflı disk ve bunu da 1890 senesinde selülozik film şeridi tâkip etmiştir. İlk basit sinematoskopu 1861 senesinde Phladelphialı mühendis Coleman Sellers yapmıştır. Bu makinayı Thomas Edison ve Thomas Armat geliştirdiler.
Sinemanın sanat ve ticâret ortamına girişi 1903 senesinde Büyük Soygun (The Great Train Robbery) filmiyle başlar. 1912 senesine kadar sessiz filmler’le gösteri yapılmış, bu târihten sonra film yanına bir de hareketlerle ahenkli sesler veren fonograf konulmuştur. 1923Êsenesinde sesin selüloz film üzerine kodlanmış bir şekilde, resimlenmesinden sonra sesli filmler başarılı olmaya başlamıştır. 1927 senesinde hazırlanan sesli The Jazz singer filmi sesli filme tam geçiş kabul edilir.
1935 senesinde başlayan renkli film çekim çalışmaları 1939 senesinde Rüzgârla Gitti (Gone with the wind) filmiyle başarılı oldu. Bu buluşu sinemaskop film tekniğinin bulunuşu tâkip etti. 1952 senesinde üç boyutlu stereoskopik 3-D sinema tekniği popüler oldu. Sinemaskop 55, M-G-M panavizyon gibi daha birçok teknik buluşlarla, sinema tiyatro sahnesindeki canlılıktan ayırt edilemez duruma getirildi.
Sinema filmi hazırlanışı: Sinema filminin hazırlanışı çok geniş çalışma ister. Filmin konusunu ihtivâ eden senaryo veya film yazılı doküman, târihî bir belge, film direktörü kontrolünde hazırlanır. Senaryo daha sonra sahnelere ayrılır. Sahneler arası kostüm, makyaj ve yan hazırlıklarla geçer. Sahnelerdeki görüntü seçimi direktöre âittir. Çekimi yapılan sahnelerin birbiriyle çok iyi uyum içinde olması lâzımdır. Çünkü film seyredilirken kısa bir hikâyeye benzer. Konular ve görüntüler arasında kesikliği affetmez. Film çekilirken sahnelerdeki görüntülerin seyirciyi, kendisine bağlayıcı şekilde olması icâb eder. Meselâ dövüş yapan iki aktörün uzaktan çekilen filmi fazla ilgi uyandırmadığı hâlde yumrukların şekli, kafaya vurulan bir taş, burundan akan kanın çeneden süzülüşü, yırtılan elbisenin görüntüleri gerçek bir kavga seyrediyormuşcasına seyircinin nefesini kesebilir. Bu arada, ses, ışık ve diğer faktörler direktöre yardımcı mühim unsurlardır. Film seti sahnede seyirciye konuyla ilgili mümkün mertebe çok bilgi verecek özellikte hazırlanır.
Sinemada bir başka metod da çizgi film çekimidir. Çizgi film ilk olarak 1877 senesinde Fransız EmileReynaud ile başlar. 1906 senesinde ABD’de yapımına başlanan çizgi filmler büyük gelişmeler kaydederek 1923 senesinde Hollywood’da Walt Disney’in çizgileriyle zirveye ulaştı. Kompüterin çizgi film tekniğine girmesiyle kalitede süratli artış olmaya başladı.
Sinema makinasının çalışması: Sinema makinası bir projeksiyon âleti olup, film kamerası tarafından kaydedilen seri hâldeki görüntüleri ekrana yansıtır (Bkz. Projeksiyon). Görüntüler gözün fark edemiyeceği hızla değiştiği için, ekrandaki görüntü hareketli zannedilir. Bu hâdise güneşe çok az bakıp gözünü kapatan bir kişinin gözünde, bir müddet karartı izinin devam etmesi esâsına dayanır. Sinema makinasının prensip olarak ışık üreten bir lâmbası, ışığı yansıtan reflektörü, film şeridini belli bir hızla hareket ettiren mekanizma, film hızı ile koordineli olarak ışığı kesip tekrar açan, döner diyafram mekanizması ve mercekleri vardır. Işığın kesilip açılma sayısı sâniyede 24 veya 48 adettir. 48 sayısı ışık titreşimini azaltmak içindir.
Filme ses, fotoğraf tekniğiyle kaydedilir. Ses modüle edilmiş ışık hâline çevrilerek film üzerine düşürülür. Modülasyon işlemi, mikrofondan gelen ses titreşimlerinin yükseltilerek, hassas bir galvanometrenin manyetik saha içinde asılı duran bobinine tatbik edilir. Galvanometre aynası bu bobine bağlı olduğu için bobin titreşimleri, aynaya gönderilen ışığı da aynı şekilde titreştirir. Bu titreşimli ince ışık film üzerinde görüntülenir. Sesin filmden elde edilmesi de arada fotosel kullanıldığında bu işlemin tersidir. Mikrofonun yerini hoparlör alır. Sesin ışık olarak kaydı özel ışık tüpüyle de yapılmaktadır. Işığın sâniyede 24 defâ kesilip açılabilmesi için, film üzerinde ses görüntü kaydının yapıldığı kenarın karşısındaki diğer kenara resimler arasına gelecek şekilde delikler açılmıştır. Makina çalışırken bu deliklere giren pim mekanizması, ışık sistemini film akış hızına dolayısıyle resimlerin mercek önünden geçme hızına göre çalıştırmış olur.
Oskar mükâfaatı: Sinema filmleri her sene yapılan film festivalleri sonunda yirmi beş dalda mükâfaatlandırılır. Oskar mükâfaatı olarak isimlendirilen bu değerlendirme seçimlerini tanınmış, güçlü aktör, film yazar ve yöneticileri yaparlar.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.