Havadaki oksijenin kullanılmasıyla gerçekleştirilen oksijenli solunumda, bir molekül glikozdan daha fazla enerji elde edilir. Oksijensiz solunumdan yaklaşık 20 kat daha fazla elde edilen bu enerji, doğal olarak tüm canlıların gerek duyduğu bir mekanizmadır. Bu nedenle havadaki ve suyun içindeki çözünmüş oksijeni almak için tüm canlılarda özel yapılar gelişmiştir. Bu yapılar solunum sistemi adını almaktadır. En gelişmiş solunum sistemi memelilerde bulunmaktadır.
Temel görevi, kana oksijen vermek ve kandaki karbon dioksiti almak olan solunum sistemi, ağızdan ve burundan başlayarak akciğerde sonlanır. Ağızdan ve burundan alınan hava akciğerlere gelir. Akciğerlere gelen ve akciğerlerin yapısında bulunan alveollere (hava kesecikleri) yerleşen havada %14-15 oksijen ve %4,9-6,9 oranında karbon dioksit vardır. Çevresi kılcal damarlarla sıkı bir şekilde çevrilmiş olan alveollerle kılcal damarlar arasında gaz alışverişi olur. Gaz değişimi difüzyonla gerçekleşir. Örneğin, toplardamar içinde akciğerlere gelen karbon dioksitten zengin kan, akciğer yapısındaki alveol keselerine geçerken burada bulunan oksijen de kana geçer.
Eritrosit içinde dokulara gelen oksijen ile bağlanmış hemoglobin molekülü, oksijenini aktif dokulara verir. Dokuların oksijene olan gereksinimi arttıkça, solunum sisteminin organizmaya soktuğu oksijen miktarı ve bu oksijeni dokulara taşıyacak olan dolaşım sisteminin etkinliği artar. Dinlenme durumunda bir kişi dakikada 12-16 kez soluk alırken, çalışma ya da spor sırasında bu 40-50'ye kadar çıkabilir. Kişinin bir dakikada aldığı hava miktarıysa o kişinin dakika başına solunum hacmini oluşturur. Dinlenme durumundaki bir kişinin dakika başına solunum volümü 5-8 l/dk civarındadır. Bu miktar, yük altında 120 l/dk'ya, bazı durumlarda da 140 l/dk'ya kadar yükselebilir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.