Baba oğul olarak, Viyana valslerinin önde gelen iki bestecisi. Johann Strauss çocukluk yıllarını, o dönemde Avrupa'nın en önemli kültür merkezi olan Viyana'da geçirdi. Baba Johann Strauss, ülkesinde valsleriyle ün yapmış saygın bir besteci ve orkestra şefiydi. Ortağı Joseph Lanner'le birlikte kurduğu yaylı çalgılar orkestrasıyla, Avrupa'nın dört bir yanında konserler veriyordu. Zamanla bu orkestra, yeni üyelerin katılmasıyla büyük bir orkestraya dönüştü ve sonunda da birini kendisinin, diğerini de ortağının yönettiği iki ayrı bandoya dönüştü. Ancak, zamanla iki bestecinin araları açıldı ve ayrıldılar. Baba Strauss, müziksever Viyanalıların daha fazla eğlence isteklerini çok iyi bildiginden, bandolarının sayısını altıya çıkararak Viyana balolarının ismi oldu. Vals rüzgârının etkisiyle kısa sürede bütün Avusturya'da tanındı.
Baba Strauss ve ortağı Joseph Lanner, Schubert'in piyano valslerinden etkilenerek yazdıkları eserlerle, dans müziğine ilgiyi artırırlar. Ne var ki, bu iki bestecinin insana yaşama sevinci veren valsleri, çok sevilmekle birlikte, kimi besteciler ve müzik yazarları tarafından ağır bir dille eleştirildi.
Baba Strauss,1835'de Saray Baloları Müzik Yönetmeniği'ne getirildikten sonra, 1837'de Paris'te çok başarılı konserler vererek valsi Fransa'ya tanıttı. Dönüşünde, Londra'ya uğrayarak Buckingham Sarayı'nı da ziyaret etti. 1838 yılında, sağlığının bozulmasına karşın, en ünlü eseri "Radetzky March"ını besteleyerek ününü pekiştirdi.
Oğul Strauss çocukluk yıllarını böyle bir ortamda geçirdi. O da en az babası kadar yetenekli ve hevesliydi. Babası gibi besteci olmak istiyordu. Ancak babası, onun müzikle ilgilenmesine kesinlikle karşı çıktı. Bu nedenle annesinin yardımıyla gizlice keman dersleri almaya başladı. Daha altı yaşındayken, ilk valsini besteledi.
Johann, yorumculukta babası kadar başarılı olmasa da, besteci olarak çok yetenekliydi. Buna karşın baba Strauss, oğlunun müzik dışında bir meslek seçmesi için elinden geleni yaptı, ancak başarılı olamadı.
Strauss'un besteci olma kararı, babasıyla arasının iyice açılmasına neden oldu. Aynı yıl başka bir kadına âşık olan babasının evi terk etmesi üzerine, annesini yalnız bırakmadı ve ailenin tüm sorumluluğunu üzerine aldı. Hiç zaman kaybetmeden kendi orkestrasını kurdu. Böylece, daha 20 yaşına gelmeden, Heitzing'de Dommayer Gazinosunda kendi orkestrasını yönetmeye başladı. Bir yıl sonra genç Strauss'un orkestrası Viyana'daki balo salonlarının listelerine girmeye başladı.
Bütün bunlara çok sinirlenen baba Strauss, oğluna iş veren her türlü kurumla çalışmayacağını ilân etti. Ancak, genç Strauss müziğiyle herkesi büyülemeye başlamıştı.
Johann Strauss ilk defa,15 Ekim 1844'de, Dommayer Gazinosunda orkestra şefi olarak verdiği konserde kendi bestelerini ve babasının "Loreley Vals"ini çaldı. Bu konserle meslekteki çizgisini belirledi ve başta babası olmak üzere bütün rakiplerinden de üstün olduğunu kanıtladı.
24 yaşındaki Strauss, 1849'da babası öldüğünde, onun yerine, Saray Baloları Müzik Yönetmenliği'ne atandı. 28 yaşına geldiğindeyse Johann'ın aşağı yukarı 300 kişilik müzik kadrosu vardı. Daha sonra Strauss, babasının orkestrasıyla kendi orkestrasını birleştirdi, Avusturya, Almanya ve Polonya'da bir dizi konser turnesine çıktı.
Bu yoğun çalışma temposu nedeniyle, Strauss'un sağlığı giderek kötüleşti. Ama yine de, turnelerini iptal etmek istemediği için, mimar olan kardeşi Josef'i kendi yerine görevlendirmeye başladı. Mimarlığının yanı sıra çok yetenekli bir müzisyen olan Josef, başlangıçta bu öneriyi istemeyerek kabul etse de, sonradan bu işten çok hoşlandı.
Strauss, 28 Ağustos 1862'de popüler bir şarkıcı olan Jetty ile evlendi. Ünlü valsi Güzel Mavi Tuna'yı da bu tarihte yazdı. Aslında koro için yazılmış bir vals olan bu eser ilk kez Viyana'nın ünlü salonu Diana Hall'da, seslendirildi. Koroya eşlik eden orkestrayı Joseph ve Eduard Strauss kardeşler yönetti. Bu konserden sonra, Strauss, eserin sözlerini bir yana atıp orkestra için yeniden düzenleyerek daha da başarılı bir sonuca ulaştı.
Bu valsiyle olağanüstü ilgi gören Strauss, hem ülkesinde hem de Avrupa'da tanınan ünlü bir besteci oldu. Ertesi yıl Strauss'un erkek kardeşi Josef'in öldürülmesi onu derinden etkiledi.
Strauss, orkestra müziginin yanı sıra, Paris'te gördüğü küçük operetlere ilgi duymaya başladı. Ancak bu alandaki ilk girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı. 1871'de bestelediği Kırk Haramiler ve Binbir Gece Masalları adlı eseri büyük bir başarı kazandı. Bu başarıdan üç yıl sonra, en ünlü opereti Yarasa'yı besteledi. Eser çok büyük ilgi gördü ve bir yıl içinde tam 58 kez sergilendi. Bundan sonraki yıllarda, Strauss, hem Viyana'da hem de yurt dışında konser turnelerine çıkmaya devam etti.
1878'de, eşi Jetty, 52 yaşında öldü. Ne yapacağını bilemeyen Strauss, 53 yaşında kendisinden 33 yaş daha küçük bir kız olan Angelica Dittrich'le evlendii. Ancak, Strauss dört yıl süren bu evlilikte aradığını bulamadı. Üçüncü eşi Adela ile 1886'da evlendi. Adela, Strauss'a güvenini kazandı ve bestecinin yoğun çalışmaları sırasında ona büyük destek oldu. İşte bu dönemde Strauss, Venedik' te Bir Gece ve Çingene Baron adlı operetlerini besteledi. Strauss daha sonraki yıllarda valslerine dönmeyi denedi ve 1888'de İmparator Valsi'ni besteledi. Strauss 74 yaşında, yakalandığı soğuk algınlığından kurtulamayarak, yaşama veda etti.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.