Şura - Bilgiler
17/02/2014 0:00
Alm. Oberverwaltungsgericht, Fr. Conseil d’Etat, İng. State council, the council of state. Bir işin yürütülmesi için seçilen ve belli vasıfları taşıyan kişilerden meydana gelen danışma meclisi veya bu meclisin toplandığı yer. İslâm târihinde devlet ve millet işlerinin görüşüldüğü, halîfeye veya hükümdara yardımcı olan, idâre edenlerle idâre edilenlerin karşılıklı düşünce ve görüşlerini açıkladıkları, insanlar için en faydalı olanın karara bağlandığı meclislere de şûrâ adı verilmiştir.

Arapçada; danışmak, istişâre etmek ve meşverette bulunmak, istişârenin yapıldığı yer ve müessese mânâlarını ifâde eden şûrâ, İslâmiyette devlet idâresinin temel prensiplerindendir. Fert ve toplum hayâtında önemli bir yer tutar ve İslâm dîninin en önemli emirleri arasında yer alır. Kur’ân-ı kerîmin Âl-i İmrân sûresi 159. âyetinde Peygamber efendimize hitâb ederek meâlen; “...İş husûsunda onlarla müşâvere et. Bir kere de azmettin mi artık Allah’a güvenip dayan. Çünkü Allah kendine güvenip dayananları sever.” ve Şûrâ sûresi 38. âyetinde meâlen; “İşleri kendi aralarında şûrâ iledir.” buyurularak şûranın önemi işâret edilmiştir.

Sevgili Peygamberimiz de Kur’ân-ı kerîmde bildirilmeyen birçok işlerde Eshâb-ı kirâmın fikirlerine başvurarak, danışmanın ve şûrânın önemini işâret buyurmuştur. Meselâ, Uhud Savaşından önce, Medîne’de kalarak mı, yoksa düşmana karşı şehir dışına çıkarak mı harp edilmesi husûsunda Eshâb-ı kirâmla müşâverede bulundu. Kendisi Medîne’de kalarak muhârebe etmeyi tercih ettiği hâlde çoğunluk şehir dışına çıkmayı istediği için düşmana karşı şehir dışına çıktı. Buna benzer birçok hususlarda Eshâb-ı kirâmla istişâre eden Peygamber efendimiz yüce Allah’ın emrine uyduğu gibi kendisinden sonra, Eshâb-ı kirâm ve Müslümanlara, hakkında kesin delil bulunmayan hususlarda istişârede bulunmaları için örnek oldu. Ayrıca kurduğu İslâm Devletinin işlerini yürütmek için, görüşlerine başvurduğu kimselerden meydana gelen bir şûrâ meclisi de kurdu. Bu şûrâ meclisinin üyeleri ilk Muhâcirler ve Ensarın ileri gelenlerindendi. Daha sonra bu şûrâ üyelerinin Müslümanlar tarafından seçilmesi veya onlar adına karar verecek bir heyetin seçilmesi şeklinde bir yol tutuldu ve uygulama böyle oldu.

Peygamber efendimizin vefâtından sonra ilk halîfe hazret-i Ebû Bekr şûrâ yoluyla seçildi ve Eshâb-ı kirâmın hepsi gelip ona biat ettiler. Hazret-i Ebû Bekr, Peygamber efendimiz zamânında toplanıp mushaf hâline getirilmemiş olan Kur’ân-ı kerîmin toplatılıp kitap hâline getirilmesine şûrâ yoluyla karar verdi. Vefât etmeden önce diğer Eshâb-ı kirâmla müşâverede bulunduktan ve onların görüşlerini aldıktan sonra hazret-i Ömer’in kendi yerine halîfe seçilmesini teklif etti. Şûrâ usûlüyle ve istihlaf yâni yerine halîfe tâyin etme yoluyla seçilen hazret-i Ömer de halîfeliği sırasında pekçok hususta şûrâya başvurdu. Onun, Muhâcirler ve Ensârın ileri gelenlerinden ve Kureyş’in yaşlılarından meydana gelen bir şûrâ meclisi vardı. Ayrıca isteyen her Müslümanın katıldığı bir de genel istişâre kurulu vardı. Mescitte cemâatle namaz kılındıktan sonra bir mesele cemâate anlatılır ve dileyen fikrini söylerdi. Bâzan özel şûrâya bundan sonra danışılırdı. İstişâre kurulunda bulunanlar hazret-i Ömer’den önce, fikirlerini rahatlıkla söylerlerdi. Hazret-i Ömer vefâtına yakın bir zamanda, hazret-i Osman, hazret-i Ali, Talha, Zübeyr, Sa’d bin Ebî Vakkas ve Abdurrahmân bin Avf’tan meydana gelen şûrânın içlerinden birini halîfe seçmelerini vasiyet etmişti. Nitekim hazret-i Osman Şûrâ usûlüyle halîfe seçildi. O da halîfeliği müddetince yapacağı işleri istişâre ederek yaptı. Hazret-i Ebû Bekr zamânında kitap hâline getirilen Kur’ân-ı kerîmin çoğaltılarak İslâm ülkesinin çeşitli merkezlerine gönderilmesi şûrâda alınan karar netîcesinde oldu. Hazret-i Osman’ın şehit edilmesinden sonra hazret-i Ali’nin halîfe seçilmesi de şûra usûlüyle oldu. Hazret-i Ali yaptığı işleri Eshâb-ı kirâmın görüşlerine başvurarak gerçekleştirdi.

Peygamber efendimiz ve dört halîfe devrinde hiçbir iş şûrâ dışı bırakılmazdı. Verilen kararlar tek veya çift taraflı olabilirdi. Bir konudaki farklı görüşlerden, çoğunluk tarafından tercih edilene tâbî olunurdu. Halîfe (devlet başkanı) ile şûrânın görüşleri karşılaşırsa ya o konuda mütehassıs (uzman) bir heyetin tercih ve hükmüne uyulur veya çoğunluğun görüşüne tâbi olunur veya birinci derecede sorumluluk taşıdığı için halîfenin görüşüne uyulurdu.

Dört halîfe devrinden sonraki devirlerde de halîfeye ve hükümdarlara yardımcı olan ve onların devlet-millet işlerini danıştığı belli vasıflara sâhip seçilmiş kimselerden meydana gelen şûrâ meclisleri vardı. Bu meclise Ehlü’ş-Şûrâ ve Ehl-ül-Hall vel-Ahd adı verilirdi. İlk Emevî halîfesi hazret-i Muâviye istişâreye önem verir, günde beş defâ idâresi altında bulunanların dertlerini dinlerdi. Daha sonra devlet millet işlerini danışacağı husûsî şûrâ meclisini çağırır, meseleleri görüşerek karara bağlardı. Diğer Emevî halîfelerinin de şûrâ meclisleri vardı. Abbâsîler zamânında biri husûsî, diğeri umûmî olmak üzere iki çeşit şûrâ meclisi vardı.

Birincisi halîfe ve devlet ileri gelenleri ve büyük kumandanlardan meydana gelen şûrâ meclisi, ikincisiyse günlük işlerin görüşülüp karara bağlandığı şûrâ meclisiydi. Karahanlılar, Gazneliler, Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları gibi Müslüman-Türk devletlerinde eski Türklerdeki Kurultay Meclisi yerine “Dîvân” adı verilen şûrâ meclisleri kuruldu. Büyük Selçuklular zamânındaki “Dîvân-ı Sultan” adı verilen büyük dîvân bu dîvânların en önemlisidir. Haftada iki defâ sultanın başkanlığında toplanan bu dîvândan başka Memlükler zamânında ortaya çıkan hükümdarın haftada iki gün halkın dâvâ ve dertlerini dinleyip, oradaki yetkili ve ilgili kimselerle birlikte şikâyetleri karara bağlayan Dârü’l-Adl veya Dîvânü’l-Mezâlim adlı şûrâ meclisi vardı. Anadolu Selçuklularında “Dîvân-ı Saltanat” veya “Dîvân-ı Âlî” adını alan yüksek meclis hükümdarın danışma meclisi hüviyetindeydi. Bâbürlüler, Karakoyunlular ve Akkoyunlularda da Selçuklularda olduğu gibi önemli devlet işlerinin görüşüldüğü büyük dîvân ve çeşitli küçük dîvânlar vardı.

Osmanlılar zamânında devlet ve millet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı Dîvân-ı Âlî veya Dîvân-ı Hümâyûn denilen şûrâ meclisi vardı. Dîvân-ı Hümâyûnda devlete âit, siyâsî, idârî, askerî, dînî, adlî ve mâlî işler şikâyet ve dâvâlar görüşülüp ilgililer tarafından tetkik edildikten sonra karara bağlanırdı. Dîvân, hangi din ve millete mensup olursa olsun, her sınıf halka; kadın-erkek herkese açıktı. Meseleleri mahallinde halledemeyen kimseler Dîvân-ı Hümâyûna mürâcaat ederlerdi. Ayrıca harp ve sulh gibi kararlar dîvân tarafından verildiği gibi, bütün mühim devlet işleri de burada müzâkere edilir ve neticelendirilirdi. Dîvânda karara bağlanmayan ve pâdişâha arz edilmesi gerekmeyen işler pâdişâhın mutlak vekîli vezîr-i âzamın ikindi dîvânında görüşülüp karara bağlanırdı. Osmanlı Devletinin son zamanlarına doğru dîvân toplantıları terk edilerek işlerin halli sadr-ı âzam dîvânına bırakıldı. Ayrıca devlet işleri hakkında kararlar vermek, yapılan nizam ve kânunları tetkik ve bir kısım memurları muhâkeme etmek üzere Şûrây-ı devlet denilen meclis kuruldu. 1868 yılında kurulan ve bugün danıştay adını alan bu meclis devletin sonuna kadar devâm etti. Osmanlılarda ayrıca harp îlânı, sulh akdi gibi olağanüstü hâdiseler hakkında büyük devlet adamlarıyla, ilim, irfan sâhiplerinin görüşleri alınmak üzere pâdişâhların katılmasıyla toplanan Şûrây-ı saltanat adlı bir meclis de vardı. Defâlarca toplanan bu meclis en son olarak Osmanlı Sultanı Vahideddîn Hanın pâdişâhlığı ve Dâmâd Ferid Paşanın sadrâzamlığı zamânında toplandı.

Cumhûriyetin îlânından sonra Şûrây-ı devlet adlı meclisin adı Danıştay olarak değiştirildi. Hâlen çalışmalarını sürdüren Danıştaydan başka çeşitli bakanlık ve kuruluşların çalışmalarını değerlendirip, karara bağlayan Şûrâ meclisleri vardır. Türkiye’nin eğitim ve öğretim meseleleriyle ilgili olarak toplanan ve tavsiye niteliğinde kararlar alan Millî Eğitim Şûrâsı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çalışmalarını değerlendirip, çeşitli kararlar alan Yüksek Askerî Şûrâ bunlardandır. Yüksek Askerî Şûrâ, çıkacak askerî kânunlar için teklifler hazırlar, albay, general ve amirallerin terfi, tâyin ve emeklilikleriyle ilgili kararlar alır. Yüksek Askerî Şûrâ Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Millî Savunma Bakanı, kuvvet komutanları ve orgeneral ve oramirallerden meydana gelir. Yılda iki defâ olağan olarak toplanan bu şûrâ olağanüstü hâllerde sık sık toplanır ve ülke meseleleriyle ilgili kararlar alır. Yüksek Askerî Şûrâya Cumhurbaşkanı, onun bulunmadığı durumlarda ise Başbakan başkanlık eder.

Önceki
Önceki Konu:
Nabı
Sonraki
Sonraki Konu:
Çağlayan

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu