Güney Marmara Bölgesinin akarsuları, hem oldukça kısadırlar, hem de dağınık bir görünüşleri vardır. Bunun sebebi de bölgenin küçük olması, yeryüzü şekillerinin çok parçalı bulunması, büyükçe göllerin sıralanmasıdır. İlk bakışta bölgenin ve çevresindeki dağlardan buradaki göllere ve Marmara denizine yönelmiş ayrı ayrı çaylar görülür: Kuşgölüne yönelen Kocaçay, Ulubat gölüne dökülen Kirmasti çayı, bu ikisi arasından geçerek Marmara denizine dökülen Susurluk ırmağı, Bursa ovasını geçen Nilüfer çayı. Bu uzanış böyle olmakla beraber, bu göllerin ayaklarının ortadaki Susurluk ırmağına dökülmeleri ve Nilüfer çayının da yine bu ırmağa daha aşağılardan karışması ile, denize yakın en aşağı kesimde 20 km. boyunda kısa bir ırmak gövdesi oluşmuş bulunur ki, bu ağız bölümü Kocadere adı ile anılır. Akarsuların böyle bir uzanışında hem boyunun uzunluğu (321 km.), hem de ortada bir akarsu gövdesi durumunda bulunduğunu göz önüne alarak ve Güney Marmara Bölgesinin buna karışan öteki akarsularını onun kolları halinde görerek, bu sisteme "Susurluk ırmağı" denilmektedir.
Bu kolların her biri, aslında, ayrı birer çay görünüşündedir. Şimdi burada kısaca değinelim. Susurluk ırmağı, ilk kaynaklarını Simav gölü doğusundaki dağlardan toplar. Sular Simav gölünde toplanır, buradan çay görünüşünde çıkar, batıya uzanır. Burada Sındırgı ile Bigadiç arasında bir dirsekle kuzeye döner, Susurluk kasabası doğusundan ve iki gölün arasından geçer, denize kadar hep bu doğrultuda uzanır. Kimi kaynaklarda Susurluk yerine bu ırmağa Simav çayı da denilmiştir. Aşağı kesiminde Kuşgölünden çıkan bir ayağı (Karadenize) ve Ulubat gölünün ayağını alarak büyür. Susurluk ırmağı, yağışlı mevsimlerde çok kabarır, geçtiği ovalarda taşkınlara yol açardı. Bunu önlemek üzere ırmağın iki yanında setler yapılmış, eski su baskını tehlikesi azalmıştır. Yazın ise, ırmak çekilir, bir dere görünüşü alır, birçok yerlerinde karşıdan karşıya yaya geçilebilecek kadar suları azalır.
Bu sistemin ikinci bir büyük akarsuyu Kirmasti çayıdır. Bu çay, aşağı kesiminde iki uzun kol alır (Emet çayı, Adranos çayı), M. Kemalpaşa kasabasından geçerek Ulubat gölüne dökülür. Bu iki çay, yolları boyunda bir çok boğazlardan geçerler. Bu bölgede ırmakların boyu kısa, kolları uzundur. Emet çayı, Şaphane dağlarından doğar, yolu boyunda derelerle büyür, derin boğazlardan geçer. daha uzun olan Adranos çayı, Murat dağından kaynağını alır, Tavşanlı'dan ve Orhaneli yakınından geçer, boğazlara girer çıkar. Bütün bu çaylara kışın ve baharda kabarır, ovalara taşar. Yazın ve güzün bunlar çok çekilirler.
Kuşgölüne dökülen Kocaçay ise Madra dağından çıkar, İvrindi ve Balya çevrelerinde boğazlardan geçer, göle dökülür. Gölün Karadere adlı ayağı Susurluk ırmağına karışır.
Güney Marmara Bölgesinin bu akarsu ağının bir bölümü olan ve Bursa ovasından geçen Nilüfer çayı, Uludağ'dan doğar, kaynaklarla da büyür, batıya akarak Susurluk ırmağı ağının en aşağı kesiminde bu ırmağa karışır. Bu kavşak yerinden denize kadar olan ırmağın adı Kocaderedir. Burada Susurluk ırmağı artık genişlemiş, motorlu su taşıtlarının ve yelkenlilerin işleyebildiği bir ırmak olmuş, Karacabey yakınında işlek bir iskelesi bile gelişmiştir. Burada en çok akım saniyede 600 m3 ü bulur.
Güney Marmara Bölgesinin bu birbirine eklenmiş çayları yanında ve bu sistemin dışında, gönen çayı vardır. Kazdağı'ndan çıkan bu su, Gönen ovasını geçer, Marmara'ya dökülür.