tefsir, kırâat, hadis, târih, edebiyat, nahiv, matematik, tıp ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi Muhammed bin Cerîr; künyesi Ebû Câfer’dir. Memleketine nispetle Taberî denildi. İbn-i Cerîr ve Taberî diye meşhurdur. 839 (H.224)da Taberistan’ın Amul şehrinde doğdu. 923 (H.310)te Bağdat’ta vefât etti.
Eshâb-ı kirâm düşmanı Muhammed bin Cerîr bin Rüstem Taberî ve yine Eshâb-ı kirâm düşmanı Muhammed bin Ebi’l-Kâsım Taberî başka olup, bunlarla karıştırılmamalıdır. Yine Eshâb-ı kirâm düşmanı İmâmiyye fırkasına mensup olup, yazdığı Mecma’ul-Beyân adındaki bozuk Tabersî Tefsîri ile meşhur olan Fadl bin Hasan Taberî’nin de, İbn-i Cerîr Taberî hazretleriyle hiçbir alâkası yoktur. Ayrıca, Taberî hazretlerinin târihini kısaltarak yazan Ali bin Muhammed Şimşâtî de Eshâb-ı kirâm düşmanıdır. Bu kitab, Târih-i Taberî adıyla Türkçe’ye de çevrilmiş ve Eshâb-ı kirâm aleyhinde bozuk fikirlerin memleketimizde yayılmasına sebep olmuştur.
İbn-i Cerîr Taberî, ilk tahsiline doğduğu yerde başladı. Yedi yaşında Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Dokuz yaşında hadîs-i şerîf yazmaya başladı. Bundan sonra, ilim tahsili için Kûfe, Basra, Rey, Mısır, Suriye ve Irak şehirlerine gidip, buralarda ilim öğrendi. Tahsilden sonra, Bağdat’a yerleşti. Kırâat, tefsir, hadis, fıkıh, târih, matematik ve tıp ilminde engin bilgi sâhibi oldu. Muhammed bin Abdülmelik, İshak bin Ebî İsrâil, Ahmed bin Menî’ Begâvî, Muhammed bin Müsnâ ve daha birçok âlimden hadîs-i şerîf öğrenip rivâyette bulundu. Yüz bin hadîs-i şerîfi râvileriyle ezberleyerek hâfız oldu. Fıkıh ilmini, Dâvûd-i Zâhirî’den; Şâfiî fıkhını Mısır’da Rebî’ bin Süleymân’dan ve Bağdat’ta Muhammed Za’ferânî’den öğrendi. Yûnus bin Abdüla’lâ’dan ve diğer fıkıh âlimlerinden Mâlikî mezhebinin bilgilerini öğrendi. Ebû Mukâtil’den de Hanefî fıkhını öğrendi. Şâfiî mezhebinde olmasına rağmen, amelde dört hak mezhebin fıkıh bilgilerini çok iyi öğrenip, dört mezhepte de âlim oldu. Şâfiî mezhebinde zamânın en büyük âlimiydi. Kendisinden, Ebû Şuayb-il-Harrânî ve Abdülgaffâr Huseybî ilim öğrendi.
Muhammed Cerîr Taberî, birçok ilimde mütehassıs olduktan sonra, ilmini insanların istifâdesine sundu. Bağdat’ta on sene Şâfiî mezhebine göre fetvâ verdi.
839 senesinde Bağdat’ta vefât etti. Rahbet-i Yakûb denilen mahallede kendi evine defnedildi.
İbn-i Cerîr Taberî, yalnız Allahü teâlânın rızâsı için çalışır, İslâmiyeti öğrenmeye ve öğretmeye gayret ederdi. Din ve ilim zenginliğini, dünyâ zenginliğine tercih ederdi. Dünyâya ehemmiyet vermez, zarûret miktarı malla yetinirdi. Harama düşmek korkusundan mübahların bir çoğunu terk eder; ömrünü yalnız ilim öğrenmek, öğretmek ve ibâdet edip, kitap yazmakla geçirirdi. Çok kitap yazdı. Kitaplarının sayfası ömrüne bölününce, her gün için on dört sayfa düşmektedir.
İbn-i Cerîr Taberî, bilhassa tefsir ilminde meşhur olup, tefsiriyle tanındı. Câmi-ul-Beyân et-Te’vîl-ül-Kur’ân adlı bu eseri, Eshâb-ı kirâmın ve Tâbiînin rivâyetlerini toplayan en geniş tefsirlerdendir. Kendisine gelen rivâyetleri çeşitli yönlerden inceledi. Âyet-i kerîmelerden çıkarılan hükümleri bildirip, lüzûmunda Arapçanın kâideleri hakkında da bilgi verdi. Daha önce yazılmış pekçok tefsirdeki bilgileri, eserinde değerlendirdi. Eserinin mukaddimesinde; Kur’ân-ı kerîmin belâgat ve fesâhatından, îcâzından bahsederek, Kur’ân-ı kerîmin yedi harf üzerine nüzûlü, te’vil ve tefsir hakkında bilgi vermektedir. Sahâbe, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiîn kavilleri üzerinde durarak, nâsih ve mensûh, hurûfu mukattaa (sûre başlarındaki harfler) hakkında açıklamalarda bulunmaktadır.
Taberî Tefsîri, daha sonra gelen âlimlerin birçoğu tarafından kaynak olarak kullanıldı.
İbn-i Cerîr Taberî’nin yazdığı Târih-ül-Ümem vel-Mülûk adlı târih kitabı çok meşhurdur. Ahbâr-ur-Rusül ve’l-Mülûk, kısaca Târih-i Taberî de denilmektedir. Bu eserinde Âdem aleyhisselâmın yaratılışından, Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hicretine kadar olan hâdiseleri, işittiği ve târih kitaplarında gördüğü bilgilere göre yazdı. Hicretten sonraki hâdiseleri de vesîkalara ve rivâyetlere göre geniş bir şekilde anlattı: Târihçiler için mühim bir kaynak olan bu kıymetli eser, daha sonra Ali bin Muhammed Şimşâtî adında bir Eshâb-ı kirâm düşmanı tarafından kısaltılarak yazıldı ve Târih-i Taberî ismiyle meşhur oldu. Bu Eshâb-ı kirâm düşmanının kısaltarak yazdığı Taberî târihinde, onun güzel sözleri tahrif edilerek, Eshâb-ı kirâma (radıyallahü anhüm) iftirâ edilmektedir. Bu yanlış ve bozuk yazılar, okuyanları aldatmaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.