Alm. Kaufmann (m), Fr. Commerçant, négociant, marchand (m), İng. Dealer, merchant. Ticâret yapan, alım-satım işleriyle uğraşan, bir ticârî işletmeyi kısmen dahi kendi adına işleten; tüccar. Tâcir, insanın ihtiyaçlarını temin eden, ayağına getiren kimsedir. Kolay kazanç sağladıkları ileri sürülerek bâzı memleketlerde hor görülmüşlerdir. Tâcirleri hor görmeyip, onların hakkını gözeten memleketler tâcirlerle berâber zengin olmuşlardır. İlk tâcir milletler, Fenikeliler ve Venediklilerdir. Günümüzde ise tâcirlik rağbet bulan bir iş sahasıdır.
On sekizinci yüzyıldan îtibâren Avrupa’da tâcirlerin korunması “burjuva” denen yeni bir sınıfın doğmasına, toplumun yapısının değişmesine ve devletin refah seviyesinin yükselmesine sebep olmuştur. İslâm devletlerinde haklı kazanç hürmet görmüş, tâcir Müslüman olmasa dahi her türlü hakkı korunmuştur.
İslâmiyette tâcir: İslâm dîni ticâretle uğraşmayı teşvik etmiş, doğru tâcirleri övmüştür. Hadîs-i şerîfte: “Doğru olan tâcir, kıyâmette sıddıklarla ve şehitlerle berâber olacaktır.” buyrulmuştur. İslâm devletlerinin yükselme zamanlarında ticârette de ileri gittikleri görülmüştür. Tâcir kendini yasaklardan koruyabilmek için alışveriş (bey’ ve şirâ) ilmini öğrenmesi gerekmektedir. Çünkü İslâm dîninde herkesin kendi sanatını öğrenmesi emredilmektedir.
Türk hukûkunda tâcir: Devletler, tâciri ayrı kânunda düzenlemek ihtiyacını duymuşlardır. Buna paralel olarak Türkiye’de de tâcir, basit alış-veriş yapanlardan ayrı olarak 6762 sayılı Türk Ticâret Kânununda hükme bağlanmıştır. (Mad. 11-25). Bu kânuna göre iki çeşit tâcir vardır:
1. Gerçek kişi tâcir. Bir ticârî işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kimse. Ticârî mümessiller, kânunî temsilciler tâcir değildir. Ticârî işletmeyi açtığını îlân eden veya işletmesini ticâret siciline kaydettirerek îlân eden, fiilen ticârete başlamasa bile tâcir sayılır.
2. Tüzel kişi tâcir: Ticâret ortaklıklarıyla gâyesine ulaşmak için ticârî bir işletme işleten dernekler ve kendi kuruluş kânunları gereğince, özel hukuk hükümleri içerisinde idâre edilmek veya ticârî biçimde işletilmek üzere, devlet, vilâyet, belediye gibi kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kuruluşlar ve kurumlar (iktisadî devlet teşekkülleri gibi).
Devlet, belediye gibi resmî kuruluşlar ticâret yapmış olsalar da tâcir sayılmazlar. Deniz ticâretindeki donatma iştiraki tâcir kabul edilir.
Tâcir olmanın neticeleri şunlardır: 1) Bir ticâret ünvanı seçer ve kullanır. 2) İflas kânununa tâbi olur. 3) Ticârî defter tutmak mecburiyetindedir. 4) Ticâret siciline kaydolur. 5) Ticâret ve Sanâyi Odalarına kaydedilir. 6) İleri görüşlü bir işadamı gibi hareket eder. 7) Ticârî iş karinesi doğar. 8) Fatura ve teyit mektubu verir. 9) Ücret ve cezâî şartın indirilmesini isteyemez. 10) Ticârî örf ve âdetlere uymak mecburiyetindedir.
Şu hükümler iki tarafın da tâcir olması durumlarında uygulanır: 1) İhbar ve ihtarlar yazılı şekilde yapılır. Ticârî alım satımlarda, alıcı temerrüdü ve ayıp ihbarları için konulmuş hükümler bulunur. 3) Ticârî defterlerle ispat durumu vardır.
İslâm hukûkunda tâcir, ayrıca düzenlenmeyip muâmelât hükümleri içinde düzenlenmiştir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.