on üçüncü ve on dördüncü yüzyıllarda Mısır’da yetişmiş olan, fıkıh, tefsir, hadis, kırâat, lügat ve dil âlimlerinden. İsmi Ali bin Abd-ül-kâfî; künyesi Ebü’l-Hasan’dır. Lakabı Takıyyüddîn’dir. Mısır’ın Sübk köyünde doğduğu için, Sübkî diye de meşhur olmuştur. 1284 (H.683) senesinde doğdu. 1355 (H.756) senesinde Kâhire yakınlarında vefât etti. Bâbü’n-Nasr denilen yerde defnedildi.
İlk tahsilini babasından gördü. Zamânının âlimlerinden de ilim öğrenip, yüksek seviyeye ulaştı. Daha sonra Kâhire’ye gidip zamânının en büyük Şâfiî fıkıh âlimi Necmüddîn ibni Rıfâ’dan, usûl ve diğer aklî ilimleri Alâeddîn Bâcî’den, tefsir ilmini Alâmeddîn Irakî’den, kırâat ilmini Takıyyüddîn ibni Saig’den, hadis ilmini Şerefüddîn Dimyâtî’den öğrendi. Şeyh Tâcüddîn Atâullah’ın sohbetlerinde bulunarak ahlâk ilmini öğrendi. Pekçok âlimden hadîs-i şerîf dinledi. Kendisinden de Ebû Haccâc Mizzî, Ebû Abdullah Zehebî, Ebû Muhammed Berzâlî, İmâm-ı Sübkî ve birçok âlim hadîs-i şerîf dinleyip, ilim öğrendiler. Şam’da kâdılık yaptı. İslâm âlimlerinin büyüklüklerini anlayamayan ve Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellemin kabr-i şerîflerini ziyâreti kabûl etmeyen İbn-i Teymiyye’nin karşısına çıkarak ona delil ve vesîkalarla cevap verdi.
Takiyyüddîn Sübkî yüksek ilim ve güzel ahlâka sâhipti. Çok cömertti. Az yer, az içerdi. Dünyâ malına îtibâr etmezdi. Her taraftan âlimler hâlledemedikleri meseleleri arz etmek için ona mürâcaat ederlerdi. Faydalı ve güzel bir şeyi kendisinden küçük birisinden bile duysa onu dinlemeden uzak durmazdı. Çok hayâ sâhibiydi.
Takıyyüddîn Sübkî her ilimde mütehassıstı. Mütehassıs olduğu bütün ilim dallarında zamânında onun gibisi görülmedi. Zekâsı çok kuvvetli olup, bir şeyi duyar duymaz hemen ezberlerdi. Ezberlediğini de unutmazdı. Tasavvufta da yüksek derece sâhibi olan Takıyyüddîn Sübkî’nin birçok kerâmeti görülmüştür.
Takıyyüddîn Sübkî hazretleri, 1354 senesinde zâfiyet hastalığına yakalandı. Vefât edinceye kadar bu hastalık devâm etti. Oğlu Tâcüddîn Sübkî Şam kâdılığına tâyin edildikten bir ay sonra, Mısır’a gitti. 355 senesinde Kâhire’nin dışında bir yerde vefât etti. Cenâze namazı çok kalabalık bir cemâat tarafından kılındı. Bâb-ün-Nasr mevkiinde defnedildi.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.