Tanrı - Bilgiler
08/03/2014 15:30
Alm. Gott (m), Gottheit (f), Fr. Dieu (m), divinité (f), İng. God, divinity. İlâh, mâbut, tapınılan şeylerden her biri. Hakîkî doğru ve tek ilâh olan Allahü teâlâdan başka mâbutlara verilen isim. İnsanların kendi elleriyle yapıp tapındıkları heykellere, putlara, tabiatta bulunup sevgi veya korkudan dolayı tapınılan güneşe, ay ve yıldızlara tanrı ismi verilmiştir. Gök tanrısı, yer tanrısı gibi.

Târihin her devrinde, insanlara kendi başlarına ve önlerinde Allahü teâlânın gönderdiği bir rehber, bir peygamber olmadan gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıkları görülmektedir. İnsan, kendisini yaratan büyük kudret sâhibini, aklı sâyesinde düşündü. Fakat O’na giden yolu bulamadı. Bunu evvelâ etrafında aradı. Kendisine en büyük faydası olan güneşi, yaratıcı sandı ve ona tapmaya başladı. Sonra büyük tabiat güçlerini, fırtınayı, ateşi, kabaran denizi, yanardağları ve benzerlerini gördükçe, bunları yaratıcının yardımcıları sandı. Herbiri için bir sûret, sembol yapmaya kalktı. Bundan da putlar doğdu (Bkz. Put). İlâh, tanrı diyerek tapındıkları bu putların gazabından korktu ve onlara kurbanlar kesti. Hattâ insanları bile bu putlara kurban etti. Her yeni olayla, o olayı temsil eden putların miktarı da arttı. İslâmiyet başladığı zaman Kâbe’de 360 put vardı. İnsanların tanrı diyerek tapındıkları putlar, her devirde ve her millette başka başka olmuştur.

İslâmiyetten evvel Türkler, tapındıkları şeylere tanrı ismini vermişlerdir. Nuh aleyhisselâmın oğlu Yâfes’in evlâdından olan Türk, babasının vefâtından sonra onun yerine geçti. Bunun evlâdı çoğalarak, bunlara Türk denildi. Bu Türkler, ecdâdı gibi dinlerine bağlı, îmânlı, sabırlı, çalışkan insanlardı. Bunlar zamanla çoğalarak Asya’ya yayıldı. Başlarına geçen bâzı zâlim hükümdarlar, semâvî (ilâhî) dîni bozarak, onları puta taptırmaya başladılar. İslâmiyetle şereflenmeden önce, Asurîler Türkistan’a girerek asil bir millet olan Türkleri, güneşe, yıldızlara tapınmaya alıştırmışlardı. Tan yeri ağarınca, güneşe tapınırlardı. Bu sebepten güneşin ismi, “tanyeri” ve nihâyet “tanrı” oldu.

Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde çeşitli yerlerde meâlen buyuruyor ki: “Benim ismim Allah’tır. Beni Allah diye çağırınız. Allah diye ibâdet ediniz. Allah diye yalvarınız.” O’nun, bundan başka isimleri de vardır. Bunlardan doksan dokuzunu (99) Kur’ân-ı kerîmde insanlara bildirmiştir. Tanrı ismi bunların içinde yoktur. Allahü teâlânın doksan dokuz ismine Esmâ-i Hüsnâ denir (Bkz. Esmâ-i Hüsnâ). Allahü teâlânın isimleri, dînin bildirmesine bağlıdır. Dînin bildirdiği isimlerle çağrılır ve onlarla anılır. Bunlardan başka isimlerle çağırmaya ve anmaya dînimizde izin verilmemiştir. En’am sûresinin 102. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Ondan başka ilâh (tanrı) yoktur. Her şeyin hâlıkı, yaratıcısı, ancak O’dur.” buyruluyor.

Yalnız şu kadar var ki, tanrı ismi ibâdetlerin dışında “mâbut” mânâsına kullanılmaktadır. Meselâ eski Mısırlıların, Romalıların tanrıları demek, tanrımıza hamd olsun demek, dinde yasak edilmemiştir. Çünkü burada, Rabbimize, yaratanımıza hamd olsun denilmektedir.

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu