Osmanlı Devleti'nde on dokuzuncu yüzyılda Tanzimat Fermanıyla başlayan Batı'ya yönelişe paralel olarak Batı edebiyatının örnek alındığı yeni edebiyata verilen ad. Divan Edebiyatı geleneği, Tanzimat'la birlikte yavaş yavaş gerileme eğilimine girmiştir. Tanzimat Edebiyatı, Tanzimat'ın ilânından yaklaşık 20 yıl sonra, 1860'ta, Şinasi'nin Tercüman-ı Ahval gazetesini çıkarmasıyla başlar ve 1895'e kadar sürer. Yayın evlerinin gelişmesi, gazeteciliğin Batı'dan geniş ölçüde esinlenmesi, güçlü edebiyatçıların yetişmesi, etkili bir okur kitlesi ve kamuoyu yaratır. Bu akımın yazarları halkın anlayabileceği yalın bir dille yazmayı savunmuşlar ama bu düşüncelerini tam olarak yaşama geçirememişlerdir. Tanzimat'tan sonra orta sınıf oluşur; bu orta sınıf, kendi edebiyatını yaratır; yeni bir edebiyat ortaya çıkar. Dil, artık Divan Edebiyatı dili değil, orta tabakanın günlük konuşmasına çok yakın olan dilidir. Tanzimat'tan sonra makale, anı, eleştiri, öykü, roman ve tiyatro gibi türler edebiyata girer ve büyük bir ilerleme gösterir. Nesrin gelişmesinde gazeteciliğin büyük rolü vardır. Ancak şiirde eski dil egemenliğini sürdürmüştür. Tanzimat edebiyatı şairleri yeniliği dilde değil de özde gerçekleştirmiştir. Bu akımın yazarları, Montesquieu, Rousseau, Voltaire gibi devrimci Fransız yazarların etkisinde kalarak yazılarında vatan, hürriyet, hak, eşitlik gibi kavramları sıkça kullandılar. Toplumun bozuk yanlarını göstererek, bunların düzeltilmesinde sanatın işlevini vurguladılar. Tanzimat Edebiyatı ile; topluma yeni bir duyuş, düşünüş ve anlatış tarzı, yeni bir dünya ve insan anlayışı geldi. Avrupa düşünüş sistemi, Tanzimat'la ülkeye yayılmaya başladı. Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat, Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamit, Sami Paşazade Sezai bu dönemin en önemli yazar, şair ve düşünürlerindendir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.