Alm. Verfügung (-sgewalt), Nutzniessung (f); Besitz (m), Fr. Disposition; possession, propriété (f), İng. Disposal, possession. Herhangi bir şeyi dilediği şekilde kullanma hakkı, kullanım yetkisi; para veya başka bir nesneyi hesaplı harcama, dikkatle kullanma; para biriktirmek; bir sanatı tam yetkiyle icrâ etme. Bunların yanı sıra idâreli kullanma, sarfetme, tutumlu olma, harcamalarda israftan ve cimrilikten sakınıp orta yolu seçme anlamlarına da gelmektedir.
Bir hakka doğrudan doğruya tesir eden muâmele (tasarruf işlemi)dir. Bu işlemle bir hak, devredilir, sınırlanır veya bir külfete sokulur. Çoğunlukla bir borcun ifâsı için yapılır. Satış işleminde, mülkiyetin devri satıcının borcudur. Bu borcun yerine getirilmesi, bir hakkın devriyle ilgili bir tasarruf işlemidir. İntifak hakkı kurma ise, bir hakkı sınırlayan bir tasarruf muâmelesidir.
Tasarruf ehliyeti: Tasarruf işlemlerini yapabilmeyi ifâde eder. Fiil ehliyetinin bir bölümü olup, onun içinde yer alır.
Tasarruf nisabı: Mahfuz hisseli mirasçı bırakarak ölen ve miras bırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla, kendi terekesi üzerinde dilediği tasarrufu yapamaz. Terekesinin belli bir bölümü mahfuz hisseli mirasçıların olup, bu hisselerin dışındaki ve murisin istediği gibi tasarrufta bulunabileceği kısma, tasarruf nisabı denir. Bu nisabın aşılması hâlinde, mahfuz hisseleri tecâvüze uğrayan, zarar gören mirasçılar tenkis isteğinde bulunurlar.
Tasarruf yetkisi: Herhangi bir hak veya ilişkiye doğrudan doğruya tesir edebilme iznidir. Tasarruf yetkisi bulunmadan yapılan bir işlem, sonradan yetkinin kazanılmasıyla geçerli olur. Mâlik olarak tasarruf yetkisine sâhip olunduğu gibi, temsilci sıfatiyle başkasına âit bir mal üzerinde de tasarruf yetkisi kullanılabilir.
Tasarruf ehliyeti olan, tasarruf yetkisine sâhip olmayabilir. Borçlu hacizli malları üzerinde, alacaklıdan izin almayan bir kişi, tasarruf yetkisine sâhip olabilir. Meselâ, mahdut ehliyetsiz, kendi mallarını azaltacak işlem yapamaz; fakat, başkasının malı üzerinde temsilci olarak tasarruf yetkisi kullanabilir.
Yüce dînimiz İslâmiyet de her türlü iş ve hareketlerimizde ölçülü olarak orta yolu tutmamızı tavsiye etmektedir. Allahü teâlâ İsrâ sûresi 29. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün de (elini) açıp tutumsuz olma. Yoksa pişman olur, açıkta kalırsın.” buyurmaktadır. Hazret-i Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem; “Zaman gelecek ki para olmadıkça ne din, ne de dünyâ hiçbiri muhâfaza edilemiyecektir.” buyurdu. Buna göre hayatımız boyunca, her işimizde ölçülü olmak, dînimiz İslâmın temel esaslarındandır. Aşırı hareket etmenin sonunda ortaya çıkan israf ve cimrilik, toplumu meydana getiren fertlerin dengesini bozar. Maddî yapıyı olduğu kadar, mânevî yapıyı da zayıflatır. Birçok kavimler, milletler ve devletler bu yüzden helâk olarak târih sayfasından silinmişlerdir.
Çalışıp kazanamadığımız günlerde, beklenmeyen zarûrî masrafların gerektiği hâllerde, zor duruma düşmemek için tutumlu olmak ve tasarrufa riâyet etmek zorundayız. Câfer-i Sâdık rahmetullahi aleyh; “Sâdece vererek rızkınızı çoğaltınız. Zekât vererek malınızı koruyunuz. İktisât eden ve tasarrufa riâyet eden aldanmaz. Tedbirli ve düzenli yaşamak, geçimin yarısıdır. İnsanlarla iyi geçinmekse aklın yarısıdır.” buyurarak tasarruflu ve tutumlu olunmasını övmüştür.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.