Kur’ân-ı kerîmin usûlüne uygun olarak okunmasını sağlayan ilim. Tecvid lügatta bir şeyi güzel yapmak, süslemek, hoşça yapmak, iyi ve güzel söylemek mânâlarına gelir. Tecvid, Kur’ân-ı kerîmin harflerini ağızdaki yerlerinden çıkarmayı, harflerin gerek yalnız başına, gerekse ikisi veya birkaçı birleşince söylenmelerinde yerlerine ve sıfatlarına uygun olarak hatâsız okumayı sağlayan bir ilimdir.
Kur’ân-ı kerîmin tecvid kâidelerine, bilgilerine uyularak okunması dînimizin emridir. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde, Müzemmil sûresi dördüncü âyet-i kerîmede meâlen; “Kur’ân-ı tertil ile, açık açık, tâne tâne oku!” buyurdu. Hazret-i Ali’ye bu âyet-i kerîme sorulduğunda; “Tertîl, harfleri tecvid ve vakıfları (okunurken durulacak yerleri) bilmektir.” buyurdu. Peygamberimiz de sallallahü aleyhi ve sellem hadîs-i şerîfte; “Kur’ân-ı kerîmi tecvide uygun olarak okuyana şehit sevâbı verilir.” ve; “Kur’ân-ı kerîmi tecvid bilgilerine uyarak okuyunca, her harfine yirmi sevap verilir. Tecvide uymazsa on sevap verilir.” buyurdu.
Kur’ân-ı kerîm âyetleri Peygamberimize sallallahü aleyhi ve sellem tecvidiyle indirildi. Eshâb-ı kirâma tecvidle okuyup tebliğ etti. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem Eshâb-ı kirâma; “Kur’ân’ı, benden öğrendiğiniz gibi okuyunuz!” buyurmuştur. Eshâb-ı kirâm da öğrendikleri gibi okumuşlardır. Onlardan da böylece nakledilerek gelmiştir. Hazret-i Âişe’ye Peygamber efendimizin Kur’ân-ı kerîmi nasıl okuduğunu sorduklarında; “Gâyet latîf bir tertille okurdu. Her ne zaman Resûlullah’ın sallallahü aleyhi ve sellem Kur’ân-ı kerîm okuduğunu bir kimse işitse, harflerini saymak istese sayardı.” ve “Tek tek, tâne tâne okurdu.” buyurmuştur.
Kur’ân-ı kerîme hizmet ve hürmet, O’nu öğrenmek ve usûlüne uygun okumak, her Müslümanın en üstün amellerindendir. Bu bakımdan her Müslümanın tecvid bilgisini yeteri kadar öğrenmesi ve Kur’ân-ı kerîm okurken buna uyması gerekmektedir. Tecvid ilmi, bilen birisinden işitilerek ve tâlimi yapılarak öğrenilir.
Kur’ân-ı kerîm, güzel okununca, okuyana ve dinleyene tesir eder. Kalbini yumuşatır. Bunun için güzel sesle süslenmelidir. Kur’ân-ı kerîmi doğru, güzel okumak için mûsikî (müzik) öğrenmeye lüzum olmayıp, tecvid ilmini öğrenmek gerekmektedir. Din âlimlerinden çoğunun bildirdiğine göre, tecvid ilminde, harflerin ağızdaki yerleri, medler, harflerin uzatma miktarları ve daha birçok şeyler öğrenmeden okunan Kur’ân-ı kerîm, doğru olmamaktadır.
Tecvid ilmine âit bilgiler, muhtasar (kısa) ve mufassal (geniş) olarak hazırlanmış tecvid kitaplarında mevcuttur. Kur’ân-ı kerîm okumasını öğrenen Müslümanın bu eserlerden istifâde edip, ayrıca bir bilenin yanında tatbîkatlı olarak öğrenmesi lâzımdır. Öğretici olmadan öğrenilmez.
Memleketimizde eskiden en çok okutulan ve gâyet kısa, öz olarak hazırlanan tecvid kitabı Karabaş Tecvidi’dir. Bu kitapta yer alan tecvid bilgilerinden bâzıları şöyledir:
1) Medler (Uzatmalar): Harf-i med (harf-i lin) ve sebebi meddin bulunmasından dolayı yapılan uzatma çeşitleri altıdır. Bunlar Tabii med, muttasıl, munfasıl, lazım, ârız ve lîn medlerdir.
2) İdgâm: Sâkin (nun)un iki haldeki idgâmından başka idgâm-ı misleyn, idgâm-ı mütecaniseyn ve idgâm-ı mütekâribeyn olmak üzere üç idgam daha vardır.
3) Tenvîn ve Sâkin nun: Bir kelimede bulunan cezimli (nun) harfinden sonra ve kelimenin son harfinin tenvinli olması hâlinde bu (nun)un beş hâl üzere okunması esastır. Bunlar iklâb, izhar, ihfâ, idgâm-ı mealgunne (günneli idgam) ve itgam-ı bilâ günne (günnesiz idgam)dır.
4) İdgâm-ı Şemsiyye ve İzhâr-ı Kameriyye: Arapça’da kelimelerin başına gelen harf-i tariften (Elif-lâm) sonraki ilk harfe göre bazan idgam bazen de izhar ile okunur.
5) Kalkale: Kalkale harflerinin okunuş şeklidir.
6) (RA) harfinin okunuş şekilleri: Tecvide göre (Ra) harfinin nasıl okunacağını bildiren hükümlerin açıklamasıdır.
7) (Allah) lafzı ve zamir.
8) Sekte- Vakıf ve Vasıl: Kur’ân-ı kerîm okurken yapılan sekte, vakıf ve vasıl yerlerini bildirir.
Tecvid kitaplarının önemli konularından birisi de Kur’ân-ı kerîmi okurken durulacak yerleri anlatan vakıf konusudur. Vakıf şu harflerle olur. Cim; durulur, Ze; geçilir, Tı; mutlaka durulur, Sad; durulur, Mim; Mutlaka durulur, Lâ; Mutlaka geçilir.
Ahmed ibni Kemâl Paşanın Kur’ân-ı kerîmin secâvendleri, yâni durakları için yazdığı bir şiiri şöyledir:
Cim: Câiz geçmek ondan, hem revâ, durmak fakat, evlâdır sana!
Ze: Câiz, onda dahi durdular, geçmeyi daha iyi gördüler.
Tı: Mutlaka durmak nişânıdır, nerde görsen, orda hemen dur!
Sad: Durmakta ruhsat var dediler, nefes almaya izin verdiler.
Mim: Lâzım durmak burada elbet geçmede, küfrden korkulur pek!
Lâ: Durulmaz! demektir her yerde, durma hiç! alma hem nefes de!
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.