Terken Hatun - Bilgiler
08/12/2009 20:19
HAKKINDA YAZILANLAR

Kıpçakların hırslı güzeli Terken Sultan!

İrfan Özfatura bilgi@tg.com.tr

Türkiye 24 Mart 2004

Harzemşah Sultanı Alaaddin’in annesi Terken Hatun ileri yaşına rağmen çok güzel ve bakımlı bir kadındır. Öyle ki onu ilk defa görenler sultanın kızı sanırlar. Kaldı ki soylu bir saraylıdır, nedimeleri ağzının içine bakar, bir şey emredecek diye tetikte dururlar. Eteğini tutanlar, kapısını açanlar, gül yaprağı saçanlar...

Annesini kim sevmez, hem kim kırar? Her Müslüman gibi Sultan Alaaddin de validesini hoş tutar. Gelgelelim Terken Hatun mensubu olduğu kabileye (Kıpçaklara) tutku derecesinde bağlıdır. Hadi eşini dostunu kollaması anlaşılır da... Ahh devlet işlerine karışmasa...

Sultan Alaaddin’in veliahtı (ileriki yıllarda ismi destanlaşacak olan) Celâleddin Harzemşah’tır. Ancak Terken Sultan, ağırlığını koyar ve o makamı büyük torunundan aldırtır, aradaki Rükneddin Günsaçtı’yı atlatıp Kıpçak anadan doğma Kutbeddin Uzlak Şah’ı veliaht yaptırır. Gelgelelim Uzlak, henüz ağzında emzik, altında bezle dolanan bir tıfıldır.

O günlerde Kıpçaklar saraydan yüzlü oldukları için Karahitaylarla takışırlar. Terken Sultan, bir Kıpçak’ın ayağına diken batsa dayanamaz. Eteğini tuttuğu gibi oğlunun yanına koşar, ağzından girer burnundan çıkar ve orduyu Karahitayların üzerine salar.

Huzur batınca!..

Devlet ricali “o yöre Moğol kaynıyor, adamlar zaten zafer sarhoşu, havayı germemekte yarar var” deseler de gider Karahitayları kırarlar. İşte tam o sırada Cuci’yle karşılaşmasınlar mı? İki ordu rast gelmeye görsün; savaş için mutlaka bir bahane bulurlar. Cengiz’in oğlu cenkten çekinen bir tip değildir ama babasından izinsiz Harzemşahlarla takışmaz. Gelgelelim bizimkilerin yiğitliği tutar. O gece Cuci, ordugâhındaki ateşleri yanık bırakır, adamlarını toplar ve sessizce kaçar. Kendisine “korktu” dedirtmeyi bile göze alır ama dallanıp budaklanacak bir kavgaya alet olmaz.

Cengiz, kan dökücü bir kaan olmasına rağmen bunu savaş sebebi saymaz. Ömrü cenk meydanında geçtiği için o havayı bilir, sürtüşmeyi mâkul karşılar.

İpler kopunca...

Hatta Harzemşahlara elini uzatır, ticari münasebetlerin geliştirilmesi için çaba harcar. Gelgelelim Otrar Valisi İnalcık Han mıntıkasında mola veren Moğol tacirlerini “casusluk yaptıkları” bahanesi ile öldürtür, kervana ve mallara el koyar.

Cengiz yine de ihtiyatı elden bırakmaz. Tutar, Gurgenç’e adamı Kerfec Buğra’yı yollar ve Otrar Valisinin cezalandırılmasını arzular. “Cezalandır”, “cezalandırmam” atışması alevlenince bir Kıpçak Beyi ortaya çıkar ve “üstüne vazife gibi” Moğol elçisini bıçaklar.

Elçiye zeval olur ve ipler kopar.

Halbuki Cengiz Han, Çin’den alacağını almış, kaldıracağını kaldırmıştır. Hem doymuş, durulmuş hem de yorulmuştur. Batı’ya yürümek gibi bir niyeti yoktur ama hakaretin bu kadarını kaldıramaz! Kanlı katil kılıcını kınından çıkarır, ordusunu toplamaya başlar.

Sözün özü Sultan Alaaddin ve adamları uyuyan yılanın kuyruğuna basarlar.

Doğrusu “ha” deyince yarım milyon süvari çıkarabilen Harzemşahlar kolay lokma sayılmazlar. Her şehir bir devlet gibidir. Buhara, Semerkant gibi merkezlerde 50’şer bin süvari bulunur, piyadeler hesaplanamaz. Şehir surları kolay aşılmaz ve erzaktan yana sıkıntıları olmaz.

Harzemşahların asıl unsuru olan Türkmenler, Sultan’ın hareketlerini tasvip etmeseler de ok yaydan çıktıktan sonra meydan savaşını arzularlar. Celaleddin Harzemşah babasını muharebe yapmak için çok zorlar. Hatta “ilk vuran kazanır” mantığı ile savaşı onların topraklarına yıkmaktan yanadırlar. Gelgelelim Sultan’ı bir korkudur sarar. “Her kale kendini savunsun” der ve batıya doğru kaçar.

Hanlar kaçınca!..

Evet, birkaç yıl evvel böylesi bir planın mantığı vardır. Adamlar devasa surların önünde kalakalacak, usanacak ve yıpranacaklardır. Ancak bu Moğollar, o Moğollar değildir! Çin seferinde çok şey öğrenmiş, kale zaptı üzerine ihtisas yapmışlardır. Nitekim şehirler bir bir düşmeye başlar, sarı katillerin kimi öldürüp, kimi bırakacakları belli olmaz. Bazılarını direndiler diye kırar, bazılarını fazla uzlaşmacı bulur yine kırarlar. Merv şehrinde insanlarla birlikte kedi ve köpekleri de öldürür tek canlı bırakmazlar. Düşünebiliyor musunuz koca şehri sürülmüş tarla haline sokarlar.

Bazen bir vilayeti hayalet şehir haline getirir, oraya civardan kaçanların sığınması için vakit tanırlar. Sonra ansızın döner ve ikinci bir “temizlik” yaparlar.

Esirlerin alayına Moğol elbisesi giydirir, yeni kuşatmalarda yem olarak kullanırlar. Sonra “fısıltı gazetesi”ni çalıştırır, direnenleri dünyanın öbür ucuna kaçsalar bile “bulup cezalandıracakları” şayiasını yayarlar.

Moğollar öylesine şımarırlar ki bazen birkaçı şehre girer, halkı toplar, istediğini öldürür, istediğini hırpalarlar, kimse ses çıkaramaz. Halk, en ufak bir itirazda Cengiz’in dört köpeğinden (Cuci, Ügedey, Tuluy ve Çağatay) birinin kendilerine musallat olacağını sanırlar.

Laf işte... Halbuki Hoçent Valisi Temür Melik, Cengiz’in büyük oğlu Cuci’nin tozunu atar. Moğolların pekâlâ yenilebileceklerini göstererek büyük bir hizmet yapar...

Unutmadan söyleyelim Terken Sultan hazinesiyle birlikte Sarp-ilal kalesinde ele geçer, onu Cengiz’e götürürler. Kıpçak güzelinin yanında ne nedimeleri durur, ne hizmetkârları kalır. Avuç avuç bahşiş alan adamları bir anda yok olurlar. Kadıncağız iki günde öyle çöker ki, oğlu görse tanıyamaz.

Önceki
Önceki Konu:
İkrime
Sonraki
Sonraki Konu:
Kul Mehmed

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu