Alm. Sich-Bedecken (n); Verschleirung (f), Fr. Se couvrir; se voiller, İng. To conceal oneself; to veil oneself. Örtünme, giyinme. Arapça “setr” kelimesinden türeyen tesettür, lügatta “kapanıp gizlenme, örtünme, giyinme, kuşanma” mânâlarına gelir. Tesettür, erkeklerin ve kadınların, vücutlarının avret mahalli sayılan kısımlarını göstermemelerine, örtmelerine denir.
İnsanları, kadın olsun, erkek olsun giyinmeye, örtünmeye zorlayan pekçok sebepler vardır. İçinde yaşadığı tabiat şartları, iklimler, mevsimler, mensup olduğu milletin kültür değerleri, inanıp teslim olduğu dînin emirleri ve yasakları, hattâ töre, örf ve âdetleri, ahlâkî telakkileri, çalıştığı iş ve mesleğinin şartları, yaşları, cinsiyetleri, zevkleri ve ekonomik durumları, giyinmelerini, kuşanmalarını ve örtünme şekillerini etkilemekte ve biçimlendirmektedir. Yeryüzünde insanların örtünme şekillerine bakarak yaşadığı coğrafî muhitini, mensup olduğu milletini ve dînini kolayca anlamak mümkün olmaktadır. Milletlerarası kültür alış verişleri, insanların giyinme, örtünme şekillerini etkilemesine ve moda adı altında geniş kitlelere yayılmasına rağmen millî ve mahallî zevkler dâima önemli bir yer tutmaktadır. Bunun yanında, dinlerin tâyin ettiği ölçü, örtünmede asırlar boyunca hiç değişmeyen temel unsur olmuştur. Şu kadar var ki, insanlar, millî kültür ve medeniyetlerini yaşamaktan da husûsî bir zevk duymaktadırlar. Örtünmenin şekline âit şartlar her devirde ve her milletin millî kültürüne, dînî inancına uygunluk arz ederek çeşitli değişikliklere uğramıştır.
Örtünmek için elbise giymek, yemek ve içmek gibi insan hayâtının devâmı için zarûrî bir ihtiyaçtır. Şekilleri, renkleri ve zevkleri ne olursa olsun örtünmeye yarayan giyecekler, hayâtın devamı için lâzım olan bir ihtiyacı karşıladığı gibi, insanların ayıbını örtmekte, hayâ, utanma duygusunun kalkmamasını sağlamakta, fertlerin toplum içinde rezil ve bayağı bir hâle düşmemesini temin etmektedir. Çıplaklığın yol açtığı çirkin hayâtı, fuhşu zinâyı önlemektedir. Erkeğe ve kadına, hemcinsleri arasında şerefli bir mevki kazandırmaktadır. Hayvanlar gibi bir yaşayış tarzından kurtarmaktadır. Irz ve nâmuslarını korumakta, âile düzenini muhâfaza etmekte yardımcı olmaktadır.
Ayrıca kadınların erkeklere karşı örtünmesi, bunların nâmuslarını korumak için olduğu gibi, bu örtüler kadınla erkeği birbirinden ayıran mânevî sınırlar olmaktadır. Örtüler, erkekle kadın arasına konulan hayâ perdeleridir. Örtünen kadının bir erkek hayâlinde daha güzel canlandırılması, kadının şerefini azaltmamakta, bilâkis yükseltmektedir. Onu günlük kullanılan metâ olmaktan çıkarmaktadır.
Dînimiz, örtünme için bir şekil şartı bildirmemekle berâber, tesir sahasına aldığı kültür ve medeniyetlerin hem muhtevâsında ve hem de şeklinde önemli izler bırakmıştır. İslâmiyet, giyim ve kuşam konusunda ana prensipler vâz ederek ve kendinin koyduğu bu hükümlere aykırı düşmeyen millî örflere ve âdetlere uyarak giyinmeyi, örtünmeyi istemektedir. Fertlerin zevklerini, sosyal şartlarını ve hattâ cinsiyet durumlarını nazarı îtibâra almaktadır. Kur’ân-ı kerîmde, erkeklerin ve kadınların belli ölçüler içinde örtünmeleri ve giyinmeleri emredilmiştir.
Kur’ân-ı kerîm, insanların mahrem yerlerini teşhir etmelerinin çirkin olduğunu bildirmekte, bugünkü psikiyatristlerin “rûhî sapıklık” olarak târif ettiği çıplak yaşamayı yasaklamaktadır. İnsanların bu çirkin davranıştan kurtulmasını ve cemiyetin yadırgamıyacağı bir tarzda giyinip süslenmelerini emretmektedir. En iyi örtünme şekli, sâde, temiz, gösterişten uzak ve insanlara ibâdetlerinde huzur veren bir tarzdır. Giyeceklerin, avret mahallini örtecek şekilde geniş olması yeterlidir. Belli bir örtüyle örtünmeleri şart değildir. Dînin emir ve yasaklarında mükellef (sorumlu) olan bir insanın namaz kılarken açması veya her zaman başkasına göstermesi ve başkasının bakması haram olan yerlerine avret mahalli denir. Hanefî ve Şâfiî mezheplerinde erkeklerin, namaz için avret mahalli, göbekten diz altına kadardır. Hür olan kadınların, avuç içlerinden ve yüzlerinden başka her yerleri, namaz için avrettir. Avret yerlerini örtmek namazda da, namaz dışında da farzdır. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde, Ahzâb sûresi 59. âyetinde meâlen; “Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına de ki: Hacetleri için dışarı çıkacakları zaman cilbablarını, dış elbiselerini üzerlerine giyip onunla örtünsünler!” ve Nûr sûresi 31. âyetinde meâlen; “Ey Resûlüm! Mümin kadınlara söyle ki: Gözlerini haramlardan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar! Zînetlerini açmasınlar! Bunlardan zarûrete binâen görünen kısmı (yüzler ve eller) hâriç. Baş örtülerini yakalarının üzerine çeksinler ki, yakalarını (yâni boyun, gerdan, göğüsleri ve saçları) örtülmüş olsun!” buyuruyor.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.