Alm. Gewehr (n), Fr. Fusil (m), İng. Rifler, gun. Hafif ateşli bir silâh. Omuza dayanarak kullanılır. Kullanıldığı yerlere göre piyâde tüfeği, su altı tüfeği, av tüfeği gibi adlar alır. Mekanizma, kundak, dipçik ve namlu olmak üzere dört ana parçadan meydana gelir. Mekânizma ateşlemeyi ve kovanı dışarı atmayı sağlar. Kundağın muhâfaza ettiği namlu mermiye yön vermeye, dipçik ise tüfeğin tepkisini hafifletmeye yarar.
On dördüncü yüzyılın sonlarında kullanılmaya başlanan tüfek ilk zamanlar ağızdan doldurulan, yivsiz ve ağır bir yapıya sâhipti. Ateşleme dışardan yapılıyordu. Bu sebeple ancak savunmada kullanılabilmekteydi. Zamanla hem savunmada, hem de taarruzda kullanılmaya başlandı. Dışardan ateşlemenin mahzurlarını gidermek için birbirine çarpan iki demirin çıkardığı kıvılcımla ateşlenen çakmaklı tüfekler yapıldı. Daha sonraları aynı çalışma sisteminde çakmak taşı kullanılarak daha iyi bir ateşleme mekanizması elde edildi. Buna rağmen ateş hız ve gücü hâlâ yetersizdi. Bu gâyeyle tüfeklerde pekçok değişiklikler kaydedildi. Doldurmanın ağız yerine kuyruktan yapılması, namluya helezonik yiv yapılması, mâdenî kovanlı fişeklerin kullanılması, iğne ve kapsül sistemine geçilmesi bellibaşlı gelişmelerdir. Fişek hazneleri ve mekanizma sistemlerinin tüfeklerde kullanılmasıyla mermilerin ard arda ateşlenmesi mümkün oldu. Buna göre 1900’lere doğru yapılan Alman Mavzer veFransız Lebel tüfekleriyle 2000 m menzile erişildi. Birinci Dünyâ Harbinde piyâde tüfeklerinin yerini makineli tüfekler aldı. İkinci Dünyâ Harbinde ise tüfek artık otomatik silâhlarla bir bütün hâline geldi. Otomatik ve yarı otomatik tüfeklerde, atışın otomatik olarak yapılmasını sağlamak için ilk atışta meydana gelen barut gazından faydalanılır.
Türklerde tüfeğin kullanılması Osmanlıların kuruluş devirlerine kadar dayanır. Birinci Kosova Muhârebesi (1389) ve İstanbul’un fethi sırasında tüfek kullanıldı. Hattâ Osmanlı ordusunda tüfekçi denen ve savaşta önemli rol oynayan ordu birlikleri bulunurdu. Silâhların bakım ve tâmiratına çok önem verildiğinden, başlarında tüfekçibaşı bulunan, bu işlerle ilgili birlikler de vardı. Kânûnî Sultan Süleyman Han zamânında tüfek îmâlâtına ağırlık verildi. On dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru eldeki tüfekler Avrupa’ya göre geri kaldığından Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın gayretleriyle daha modern Alman Mavzer tüfekleri alındı. Birinci Dünyâ Harbinde, Osmanlılar pekçok çeşitte tüfek kullandı. Daha öncekilerine ilâve 1938’lerde Türk Silâh Fabrikalarında Alman Mavzer tüfeği kalitesinde tüfekler îmâl edildi. Bugün ordumuzda Amerikan M1, M14 ve Alman G1, G3 piyâde tüfekleri kullanılmaktadır.
Tüfekler, hâlâ savaşlarda belirli görevler için muhârip sınıfların yanlarında devamlı bulundurdukları silâhlardır. Ayrıca tüfeğe dürbün takılarak hedefi daha yakına getirip isâbet ihtimâlinin artması, tüfeğe bomba takılarak (Tüfek bombası) bombaatar haline getirilmesi ve özel dürbünlerle gece bile hedefi görüp ateş edebilmek bu konudaki önemli gelişmelerdir. Piyade tüfeği dışındaki diğer av ve su altı tüfekleri de zamanla pekçok değişikliğe uğradı. Av tüfeklerinin tek ve çifte denen çift namlulu olanları vardır. Kullanıldığı yere göre kısa menzilli, uzun menzilli gibi değişik özelliklere sâhiptir. Su altı tüfekleriyse su altında avlanırken tüfeğe naylon iple bağlı zıpkını atmaya yarar. Bunlar deniz içinde bilhassa balıkların avlanmasında kullanılır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.