Tuncer Bakırhan - Bilgiler
08/12/2009 20:19
1970 Kars doğumlu. Çocukluğundan beri siyasetle ilgileniyor. Uludağ Üniversitesi İktisat Fakültesi’ndeki öğrenciliği boyunca bazı eylemlere de katıldı. PKK terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan cezaevinde yattı. 1989’dan itibaren HEP çizgisindeki partilerin değişik kademelerinde görev aldı. DEHAP genel başkanlığı sürerken hakkında davalar açılan partiyi feshedip ekibiyle birlikte DTP çatısı altına girdi. 28 Şubat kongresinde genel başkanlık yarışını kazanamadı.

SÖYLEŞİ

DTP çizgisi, çözüm değil siyaset peşinde koştu

Haşim Söylemez

h.soylemez@aksiyon.com.tr – Aksiyon Sayı: 680 - 17.12.2007

DEHAP eski Başkanı Tuncer Bakırhan, bildik suçlamaların yanı sıra özeleştiri de yapıyor. DTP’nin kapatılmayacağını düşünen Bakırhan, mensubu olduğu siyasi çizginin halkın gerçek sorunlarına eğilmediğini vurguluyor.

‘Sorun çözülecekse AKP’li bir yönetici bizi yönetsin... DEHAP, DTP’ye göre birçok yönden daha ılımlıydı... DTP siyasetin dışına itilmeye çalışıldığı için agresifleşiyor... Siyaset çekici kılınmazsa silahlı mücadelenin yolu tıkanmaz... Biz, halkın ekonomik, hayati taleplerine eğilmedik. PKK bazı eylemleriyle herkesi yaralıyor... Kürt sorunu çözülecekse PKK’ya terör örgütü deriz... ’

Bunlar, DEHAP eski Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’la yaptığımız söyleşiden kesitler... Seçim sürecinde DTP’nin dışına itilen Bakırhan, Kürt meselesinde her şeye rağmen gelinen noktanın umut verici olduğunu; ancak fırsatlar değerlendirilmezse vahim sonuçlar ortaya çıkabileceğini savunuyor. Mensubu olduğu siyasi çizginin kafa karışıklığını da yansıtan bu röportajda Bakırhan, bir kısım özeleştiri ve bildik suçlamaların yanı sıra Genelkurmay ve MHP gibi kurumların kendilerini muhatap alması konusuna özellikle vurgu yapıyor.

DTP’NİN ÖLÇÜSÜNE UYMADIĞIM İÇİN ADAY GÖSTERİLMEDİM

-DTP’nin 28 Şubat’taki kongresinde genel başkanlık için adaydınız. Sizin kazanmanız beklenirken Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un listesi kazandı. Sonra parti ile ilişkiniz bıçak gibi kesildi. Bu süreçte neler oldu?

DTP’de çok fazla bir gruplaşma olduğunu düşünmüyorum. Ama parti homojen değildir. Sınıflara, yaşama biçimlerine kadar ayrıdır. Ben demokratik ileri sol bir kimliğe sahibim, bir şeyleri yorumlarken öyle yorumluyorum. Bu, geldiğim sınıftan kaynaklanan bir durum. Kimseyle hiçbir zaman yarış içine girmedim. Ama bu siyasettir, farklı fraksiyonlar olabilir. DTP’de de bu vardır.

-Tasfiye edilmenizde demokratik duruşunuz mu etkili oldu?

Bunun adına tasfiye demeyelim. Başka bir durum bu. Biraz da ben istedim, kimsenin dâhlinin olduğunu söyleyemem. Ama siyaseti bırakmadım ve devam edeceğim.

-Sadece kongrede değil, daha sonra da dışlandınız. Kars milletvekili adayı olmak istediniz; ancak DTP seçici kurulu sizi kabul etmedi.

O partinin o anki tercihidir. Ben de partide belirleyici karar organı olsam ben de farklı davranabilirim. Ben oların ölçüsüne uymayan birisi olduğum için aday gösterilmedim. Bu, ona karar verenlerin belirlediği bir ölçü.

-Nedir bu ölçü?

Bugünkü ortaya çıkan tablo, kurulun koyduğu ölçüdür. Doğrusu, ben tam olarak da bilemiyorum buradaki kriterleri. Her şey ortada görünüyor. Çok da beklentim yok. Ben idealimden ve mücadelemden vazgeçmem.

-Şimdiki Genel Başkan Nurettin Demirtaş’ın ölçüsü ile Tuncer Bakırhan’ın ölçüsü farklı mı?

Bu konu kamuoyuna yanlış aksetti. Demirtaş’ın savunduğu çizginin çok radikal ve uç olduğu söyleniyor. Kimileri için de liberal deniyor. Ben böyle bir ayrıma gitmiyorum. Kimi insanlar vardır, perdenin arkasında gizlediği şeyler yoktur. Ama bu insanlar bunun bedelini öderler. Kimileri de vardır, asla kendisi değildir; hep kendini gizler. Kimi çevreler de sadece duymak istediğini bekliyor. Ben Nurettin Demirtaş’ın makul birisi olduğunu düşünüyorum. Bazen doğruları net bir şekilde söylemek, sorunu daha iyi tartışmaya açacak bir sebep olabilir.

-Bu meselede radikal veya ılımlı diye bir şey yok mu?

Bu farklılık gösterebilir. Kimileri söylemek istediği gerçekleri ortaya koymayabilir. DTP de bir siyasi partidir, takiyye yapanlar olacaktır elbet. Ama meseleyi net bir şekilde ifade edenleri de radikal diye tanımlamak, tartışmaya açık bir konudur. Şu anda çok yanlış bir tutum var bana göre. DTP çok sıkıştırılıyor. Devlet’in PKK’yı koyduğu yer belli. Ama bütünüyle Kürt hareketinin alanı bu bahane ile daraltılıyor. Siyasetin alanı daraltılmamalı. Siyaset çekici kılınmazsa silahlı mücadelenin yolu tıkanmaz.

-Silaha gerek duyulmayacak zemin nedir?

Devlet insanların dedikleri arasında farklı niyetler aramamalı. Biz bağırıyoruz, demokratik birlikçi çizgiden yanayız diye. Sistem Kürt’ün iyisi kötüsü ayrımını yapmaktan vazgeçmeli. Kürtler arasında bir ayırma ve bölünme yolu açmamalı. Kürt realitesi artık kabul ediliyor. Bundan sonra, “Sorunun çözümü nedir” sorusuyla başlayan açılımlar devreye sokulmalı. Devletin çözümünü net söylemesi gerekiyor. Hükümet ne yapıyor? Radikal davranan Kürtlere karşı hükümetin önerdiği nedir? O zaman biz de vatandaşlar olarak “Devlet doğru söylüyor, biz hata yapıyoruz” noktasına gelebiliriz. Sadece devlet veya hükümet değil, bütün siyasi partiler, siyasetin dışına itmenin dışında Kürt meselesini nasıl çözebileceklerini açıklamalılar.

-Hükümetin yaptığı birtakım açılımlar, atılan adımlar yeterli değil mi?

Kesinlikle çok önemli. Ama bunun devam ettirilmesi gerekir. Türkiye’nin AB ile ilişkisini bizler destekliyoruz. Sorun PKK’ya takılıp duruyor. Sorun çözüldükçe PKK’nın varlığına gerek kalmaz. Sorun önde gidiyor.

-Meseleye nasıl baktığınız da önemli.

Sorun, kapsamlı bir Kürt sorunudur. Meseleye ekonomik olarak bakmak veya öyle algılamak yanlıştır. Bence Kürt hareketinin geldiği nokta devlet için bir şanstır. PKK bugün ayrılıkçı olabilirdi. O zaman ne olacaktı? Bu daha yararlı olmazdı. 10 yıl sonra nelerle karşılaşırdık kim bilir. Ama AKP bu meseleyi çözmede önemli bir şans yakalamıştır. Seçimde verdikleri oyla Kürtler bunu gösterdiler.

HALKA İNMEZSE, DTP İÇİN FELAKET OLUR

-Bazı emekli komutanlar birtakım noktalarda hatalar yaptıklarını açıkladılar. Peki, sizlerin hiç mi hatası yok?

Bizim en önemli hatamız şudur: DEHAP döneminde ve HADEP’in kapatılmasının son dönemlerinde Türkiye’nin bu noktaya gelmesini önleyecek zemini sağlayabilirdik. Ama biz bunu yapmadık. Geniş bir kitle birleşmişti. Din adamlarından işçilere, SHP’den ÖDP’ye kadar bir birleşme zemini oluşturulmuştu. Bu zemin, Kürt sorununun çözümünü başlatacak, PKK’yı dağdan indirebilecekti. Bu birlikteliği kalıcı bir çatı partisine dönüştürme yerine kaç belediye aldık hesabına girdik. Bu bir hataydı. Kendi meselemizi normal ölçülerde insanlara anlatma yolunu seçmedik. Bu da bir hataydı. Aslında net olmayan taleplerle uğraştık, zaman kaybettik. Bir muğlâklık vardı. Kim ne istediğini tam olarak bilemedi. Bu da bir hataydı. Herkes geçmişiyle yüzleşmeli artık. -Kürtler ezberlerini bozuyorlar mı?

Ezber çok bozuluyor aslında. Üniversitede okurken yaşasın bağımsız birleşik demokratik Kürdistan pankartları taşıyorduk. Şimdi birlikçi bir çizgiyi söylüyoruz. 10 yıl önce çok farklıydık. Sorun çözülecekse AKP’li bir yönetici bizi yönetsin, bizim olmamız önemli değil. MHP bugün Diyarbakır’da örgütleniyor. Biz Samsun’da DTP mitingleri yapıyoruz. Bunlar önemli gelişmelerdir. Mesele PKK’yı kınamak, ona mesafe koymak veya sıradan bir özeleştiri yapmak değil. Demokratik, birleştirici çözüm diyorsun ama birlikte yaşadığın halklar ve inanç grupları yanında yok.

-“Kürt yoktur, PKK vardır” anlayışının, çözümün önünü tıkadığını düşünüyor musunuz?

Bu, sorgulanması gereken bir durumdur. Biz toplumun her sınıfına hitap etme, çözüm üretme yerine daha çok birileri üzerinden siyaset yapmaya çalıştık. Ağadır beydir vs. Toplumdan ziyade onlar adına temsilciler seçilmesini tercih ettik.

-Bu gelenek hâlâ devam ediyor.

Türkiye’deki Kürtler içindeki iş çevrelerini temsil ediyorum demek için iş adamı aldık. Alevileri temsil ediyorum diye bir Alevi aldık. Ama bu inançlar, gruplar için siyaset geliştirmeyi ihmal ettik. Sorunlara eğilmedik, Kürtlerin ekonomik, hayati taleplerine eğilmedik.

-Seçim sonuçlarını önümüzdeki yerel seçime bağlı olarak nasıl anlamak gerekiyor?

Sonuçlar AKP’nin kömür dağıtmasına bağlanacak kadar basit değil. Halkın hassasiyetlerine tercüman olacak, onları temsil edecek politikalar üretilmedi. Bu devam ederse büyük felaket olur. DTP bundan büyük dersler çıkarmak zorundadır. Yerel yönetimler önemlidir, kayıplara mahal verilmemeli. Yerel yönetimlerde Diyarbakır kaybedilirse bu siyasi hareket ciddi bir yara alır. Mesele daha derin bir hâle dönüşebilir. Ama ben Diyarbakır’ın kaybedileceğini düşünmüyorum.

-Oy kaybında bölge insanının bu politikaya artık ‘yeter’ demesi etkili olmuş olabilir mi?

Bundan çok, acaba bu politika doğru mu demeye başlamıştır. Başbakan’ın seçim mitinglerinde söyledikleri Kürtlerde bir umut doğurdu. Kürtler bu seviyeye iki defa geldiler, biri Turgut Özal döneminde biri de Tayip Erdoğan döneminde. Kürt meselesini çözmek isterlerse Kürtler yine AKP’ye oy verir. Ama yerel seçimlerde bu yükselme devam eder mi onu bilemiyoruz.

PKK, BAZI EYLEMLERİYLE HERKESİ YARALIYOR

-Batman Milletvekili Bengi Yıldız, PKK için önce “terör örgütü” dedi, ardından geri adım atıp “siyasal bir örgüt” demeye başladı. Sizler için PKK’ya terör örgütü demek çok mu zor?

Zor olduğu için değil, biz bunu dersek neyi çözebileceğini düşünüyoruz. Eğer Kürt sorunu çözülecekse PKK için terör örgütü demek zor olmaz; hatta biz bile siyasette olmayız. Ya da şöyle diyebilirim eğer Kürt sorunu çözülecekse biz PKK’ya terör örgütü deriz. Sorun demekten daha çok neye yarayacağıdır. Bir de, sistemin dayattığı bir şeyi söylemek de çok zor geliyor.

-Tuncer Bakırhan PKK hakkında ne düşünüyor?

Siyasetçi olarak herkesi eleştirdiğimiz gibi PKK’nın yaptığı yanlışları da eleştirmeliyiz. Doğruları ortaya koymak her zaman önemlidir. PKK kimi eylemleriyle herkesi yaralıyor. Negatif sonuçlar doğurabiliyor.

-O zaman bu eleştiri neden yapılmıyor?

Ben eleştiriyorum. Diyorum ki, PKK bazı eylemleriyle yanlış sonuçlar doğuruyor. Bu yanlıştır.

-DTP ne istediğini tam olarak biliyor mu?

Kafası karışık... ‘Demokrasi, barış istiyoruz’ çok slogan bir şeydir. Son dönemlerde kafalar daha da karışık. Kürtler bir bütün içinde yaşamak istiyorlar. Bu sorunu dışarıda tartışacağımıza kendi içimizdekilerle konuşalım. Kürt sorununu Bahçeli ile oturup konuşmalıyız, Genelkurmay Başkanı ve diğer siyasetçilerle konuşmalıyız. DTP’liler Meclis’te baskı gördü. Bu olmayınca dışarıya bir agresiflik olarak yansıdı. Bu durum herkesi kırıyor.

-2004 seçimlerinde DEHAP ittifakı olduğu SHP ile birlikte, “ Devletimiz tektir, ulusumuz tümdür, yurdumuz bölünmez bir bütündür.” bildirisine imza atıyor. DEHAP bu konuda DTP’ye göre daha liberal bir çizgide. Gelinen noktada Kürt meselesi geriye mi gitti?

Aynı gelenekten geliyorlar. Devletimiz Türkiye Cumhuriyeti’dir ve devamında bir bütündür. Ama DEHAP, DTP’ye göre birçok yönden daha ılımlıydı. DTP siyasetin dışına itilmeye çalışıldığı için agresifleşiyor.

-DEHAP da aynı durumla karşı karşıya değil miydi?

DTP’nin genel yaklaşımı demokratik, birleştirici bir yaklaşımdır. DTP bir sürecin bir parçası yapılmak isteniyor. DEHAP bu manada bir yere konulduğu için durum netti. Birilerinin parçası deniyordu. DTP için belirlenen bir tanım aralığı yapılamadığı için sorunlar büyüyor.

KAFALAR KARIŞIK, YOL AYRIMINDAYIZ

-Genel anlamda da kafalar 15 yıl öncesine göre daha karışık.

Çok doğru. Süreç daha farklı işliyor. Kuzey Iraklı Kürtler yeni bir konum elde ettiler, bu yeterince kafa karıştırıyor. ABD ben nasıl dayatmamı yaparım diye düşünüyor. Kürt konferansı yaptıran, her şeyi tartıştıran Avrupa’nın tavrı değişti. Bütün bunlar Kürtlerin kafasını karıştırıyor. Kürtler şu anda yol ayırımına gelmiş durumda. Bu böyle devam ederse daha radikal karmaşık yapılar ortaya çıkabilir. 30 yıldır meseleyi çözemediniz, diyenlere hitap edecek bir şeyler ortaya çıkarsa durum çok daha vahim olur. Siyasiler uzun vadeli perspektifler geliştirmeliler. Sadece günlük oy hesabı yapılmamalı. İnanca dayalı, toprağa dayalı Kuzey Irak’ı kendine model alan bir Kürt hareketi ortaya çıkarsa durum çok vahim olur.

-DTP PKK’ya ne zaman sözünü geçirecek?

Bu ülkede yaşayan kurumlar, kişiler Kürt halkının demokratik yollarla seçmiş olduğu kişileri muhatap alırsa o zaman DTP veya Kürt siyasi hareketi PKK’ya sözünü geçirir. Bunun cevabı çok nettir. Eğer anayasada tartışılan şeyler yapılırsa Kürtlere yönelik ciddi bir adım atılmış olunacak. DTP Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesini istedi.

GENEL AF İŞE YARAMAZ

-Genel af neye yarar?

Genel af bir işe yaramaz. Zaten af olsa bile bu hemen olacak veya sorun bitecek değil. Mesele çok daha derin, bunu iyi analiz edip ona göre hamleler yapmalı. Zaten şu anda genel af kavramı da çok havada kalan ve kapsayıcılığı olmayan bir şey. Kimse genel af da istemiyor.

-PKK’lı teröristler dağdan nasıl indirilebilir?

Vatandaşlık tanımı, eğitim hakları, dil meselesi gibi meseleler çözülürse dağdan inme başlar ve sorun zaten biter. O zaman Kürtler çok daha ciddi adımlar atarlar. Biz bu konuda dünya deneyimlerini tartışmalıyız; ama aynen örnek almamalıyız. Yeni yöntemler geliştirip bütün dünyaya bunu bir model olarak sunabiliriz.

-Dağlıca baskını gibi son saldırıları PKK’nın yalnız başına yapmadığı tartışılıyor. Gerçekten işin içinde PKK yok muydu?

Ben başka güçlerin yaptığını düşünmüyorum. PKK 30 yıldır bu tür eylemleri yapıyor. Dolayısıyla bu eylemleri de yapabilir. Ama bu doğru mu yanlış mı, tartışılır.

-Size göre doğru mu?

PKK’nın kimi eylemleri sonuç itibariyle büyük faturalara mal olabilir. Bence PKK Türkiye kamuoyunu rahatsız edecek, Türkler ve Kürtler arasında nefret tohumu ekecek eylemleri artık yapmamalı. Parlamentodakilerin misyonlarını oynaması için beklemelidir. Türkiye’deki gelişmeleri takip edip beklemeli. Anayasa değişikliği nasıl olacak gibi konular için zamanı geniş tutmalı.

-Bunu sadece anayasa değişikliği için mi yapmalı?

Kesinlikle hayır. PKK, DTP’nin önünü açmalı, siyaset yapmasına izin vermelidir. Siyasi partiler de DTP’ye izin vermelidir. DTP iki baskı arasında kalmamalı, bırakılmamalı. Yoksa gerilim artar, sorun daha karışık hâle gelir.

-Anayasa Mahkemesi DTP’yi kapatır mı?

Ben HADEP ve DEHAP sürecini takip ettim, DEHAP’ın savunmasını hazırladım. DTP’ye dayandırılan suçların delili çok güçlü değil. Öteki partilere yönelik suçlar çok güçlüydü. Ben Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatacağını da düşünmüyorum. Kürtler bu konuda rahatlar.

MÜSLÜMAN OLMUŞ YEZİDİ AİLENİN ÇOCUĞUYUM

-Sizin eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ile akraba olduğunuz, bu nedenle MİT ile ilişki hâlinde olduğunuz söyleniyor. Hatta Selim Çürükkaya sizin için “Ben davanın içindeydim; ama bu adamı hiç tanımadım, nereden çıktı bu adam?” diyor.

Beni tanımaması normal, ben de kendisini tanımıyorum. Ancak bu davanın içinde kendisinin eskiden beri olduğunu biliyorum. MİT müsteşarı ile akrabalık bağım mümkün değil. Bir kere Atasagun Kürt değil, Terekemedir. Ben Kürt bir ailenin çocuğuyum. Bu, doğru olmayan provokatif bir bilgidir.

-Aslen Karslı da değilsiniz...

Ailem Urfa Viranşehir’den göçmüş. Aslen Yezidi bir aileye mensubum. 1800’lerde bazı sorunlardan Kars’a göç etmişler. Bu göçle birlikte inançları da genele uymuş ve bir değişim geçirmiş. Ben kendimi Müslüman olmuş Yezidi bir ailenin çocuğu olarak görüyorum.

-Kürt siyasi hareketinin içinde Yezidiliğin yeri nedir?

Bireyin etkin kimliği ve inancı çok etkili olmuyor. Birikimi, aktif hareketliliği, emeğe dayalı bir çaba önemli. Bende öyle oldu. Yezidilik, benim bildiğim, bir yere gelmem için önemli bir kimlik değil. Dedemden beri gelen bir değişim bu. Ama Kürt siyasi hareketinde Yezidiler başından beri varlar ve halen de aktif şekilde içindeler. Onların Yezidi olmaktan çok kendilerini Kürt olarak görmelerinden kaynaklanan bir durum bu.

Önceki
Önceki Konu:
Leyla Alkış
Sonraki
Sonraki Konu:
Mazhar Bağlı

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu