İstanbul’da Sultanahmed Meydanındaki İbrâhim Paşa Sarayında hizmet vermekte olan ve Türk-İslâm devletlerine âit kıymetli eserlerin sergilendiği müze.
Türk ve İslâm eserlerini müstakil bir müzede bir araya getirme çalışmaları 1911 yılında başladı. Câmi, türbe, mescit, tekke ve vakıf yapılarda değeri ölçülemeyecek kadar büyük sanat eserleri bulunmaktaydı. Evkaf Nâzırı Mustafa Hayri Efendi, vakıf yapılarındaki kıymetli ve nâdide eserleri toplatarak Vakıflar Müzesi kurulması için 1911’de çalışmalara başladı. Yurdun birçok bölgesinden vakıf yapılara hediye edilmiş olan eşyânın müzelik değerde olanlarını toplattı ve İstanbul’a getirtti. 1225 parça halı ve yazma eserden meydana gelen zengin koleksiyon 14 Nisan 1914 günü yapılan bir törenle Süleymâniye Külliyesinin imâret binâsında “Evkâf-ı İslâmiyye Müzesi” adıyla Evkaf Nâzırı Hayri Efendi tarafından ziyârete açıldı. 1924 yılında Evkâf Nezâreti özel bir kânunla kaldırılınca müze, Evkâf-ı Umûmiyye Müdürlüğüne bağlandı. Daha sonra İstanbul Âsâr-ı Atîka Müzeleri Genel Müdürlüğünün teklifi ve Millî Eğitim Bakanlığının 26 Haziran 1927 târihli yazısıyla Millî Eğitim Bakanlığına devredilerek adı “Türk ve İslâm Eserleri Müzesi” olarak değiştirildi ve müstakil bir müze olmaktan çıkarılarak Topkapı Sarayı Müzesine bağlı bir şeflik hâline getirildi. İkinci Dünyâ Harbi sırasında buradaki eserler, Topkapı Sarayına âit eserlerle berâber korunma gâyesiyle Niğde’ye gönderildi.
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi; Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünün yoğun çalışmalarıyla, 1964 yılında yeniden müdürlük hâline getirildi. Müze yeniden ele alınarak sınıflandırıldı ve içindekiler, ilim adamları ile ziyâretçilerin istifâdelerine sunuldu. Bu geçen zaman içinde yapılan değişiklikler ve yeni koleksiyonların ilâvesiyle müze daha da zenginleşti. 1914’ten 1983’e kadar Süleymâniye Külliyesinin imâret kısmında hizmet vermekte olan müze; 1983’te Anadolu Medeniyetleri Sergisi çalışmaları sırasında, Sultanahmed Meydanındaki İbrâhim Paşa Sarayında çağdaş müzecilik anlayışına uygun olarak yeniden açıldı. Bugün müze olarak kullanılan bölüm, büyük merâsim salonu ve onu çevreleyen ikinci avlusudur.
Müze, Anadolu ve Anadolu dışında kurulmuş İslâm devletlerinin sanat eserlerinden meydana gelen çok zengin bir koleksiyona sâhiptir. Bu bakımdan dünyâ müzeleri arasında özel bir yeri vardır. Konusunda dünyânın sayılı müzeleri arasında yer alan Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, 40.000 eseri aşan koleksiyonu ile, İslâm sanatının hemen her döneminden ve her türünden nâdide eserlere sâhiptir. Günden güne zenginleşen çeşitli koleksiyonları yedi bölüm hâlinde sergilenmekte ve saklanmaktadır. Bunların arasında halı sanatının dünyâdaki en zengin koleksiyonunu ihtivâ eden halı bölümünün mühim ve ayrı bir yeri vardır. Müzenin uzun yıllar Halı Müzesi olarak şöhret yapmasına sebep olmuştur. Bu bölümde çeşitli dönemlere ve bölgelere âit 1500’den fazla halı ve ayrıca kilimler vardır. Müzenin 7. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan çok zengin bir el yazması, cilt, yazı ve minyatürlü yazma eserler bölümü vardır. Ahşap eserler bölümünde çeşitli tekniklerde süslenmiş rahleler, kapı ve pencere kanatları, kabir sandukaları vb. eserler yer alır. Mâden; cam, çini ve seramik; taş oyma ve kitâbeler bölümlerinde ise Selçuklu, Memlûk, Tîmûrlu, İran ve Osmanlı dönemlerini ihtivâ eden eserler bulunmaktadır.Müzenin en genç bölümü olan etnografya koleksiyonunda ise halı-kilim tezgahları, dokumalar, yün boyama teknikleri, âile hayâtı ve sanatından bölümler, husûsî mekânlar içinde sunulmaktadır. Müzede ayrıca konferans salonu, sergi salonu, çeşitli tâmir atölyeleri ve laboratuvarları ile fotoğrafhâne ve kütüphâne kısımları bulunmaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.