sekizinci ve dokuzuncu yüzyıllarda yetişmiş târih, fıkıh, hadis, kırâat, tefsir ve edebiyât âlimi. Künyesi Ebû Abdullah, ismi Muhammed bin Ömer bin Vâkıd’dır. Dedesi Vâkıd’e nispetle Vâkıdî, Medîneli olduğu için de el-Medenî nisbet edildi. 747 (H. 130) yılında Medîne’de doğan Vâkıdî, 822 (H.207) senesinde Bağdat’ta vefât etti.
İlim tahsiline babası Ömer bin Vâkıd’den aldığı derslerle başlayan Muhammed bin Ömer el-Vâkıdî; İmâm-ı Mâlik, Süfyân-ı Sevrî, Ma’mer bin Râşid, Sevr bin Yezîd, İbn-i Cüreyc (rahmetullahi aleyhim) ve daha birçok âlimden hadis, fıkıh ve diğer ilimleri tahsil edip, hadîs-i şerîf rivâyet etmekle şereflendi. Kıraat ilmini Nâfi bin Nu’aym, Îsâ binVerdân, Süleymân bin Müslim ve İbn-i Cemmâz’dan aldı. Gazâlarla ilgili bilgilerin çoğunu 786 (H.170) yılında vefât eden Ebû Ma’şer Nuceyh es-Sindî’den öğrendi. Şehit çocuklarından, gâzîlerin yakınlarından savaşlarla ilgili bilgileri topladı.
Buğday ticâretiyle meşgul olan Muhammed bin Ömer el-Vâkıdî, Peygamberimize, peygamberliğinin bildirilmesinden, kendi zamânına kadar geçen bütün hâdiselerin cereyân ettiği yerleri, tek tek gezerek gördü. Oralarda incelemeler yaptı. Çok cömert olan el-Vâkıdî, elindeki malları fakirlere dağıtınca, muhtaç duruma düştü. Ticâreti bırakarak 796 (H.180) yılında Bağdat’a gitti. Vezir Yahyâ Bermekî’nin tertip ettiği ilmî meclislerdeki sohbetlere iştirâk etti. Şam ve Rakka’da da bir müddet bulunduktan sonra, tekrar Bağdat’a döndü. Halîfenin de ihsânlarına mazhar olan bu büyük âlim, Bağdat’ın Asker-i Mehdî (Rasâfe) bölgesinde kâdılık yaptı. Vefâtına kadar burada kaldı. 822 (H.207) senesinde Bağdat’ta vefât etti.
Borçlarının ödenmesini Halîfe Hârûn Reşîd’in oğlu Abdullah’a vasiyet etti. Namazını Batı Bağdat kadısı Muhammed bin Semâa kıldırdı. Hayzerân Kabristânına defnedildi.
Her ilimde söz sâhibi olan Vâkıdî’nin, bilhassa târih ilminde mühim bir yeri vardır. İslâm târihini doğru olarak yazmıştır.
Talebelerinden İbn-i Sa’d’ın ifâdesine göre, zamânındaki âlimler, Vâkıdî’ye gelirler, bilmediklerini sorarlar, îtirâz etmeden cevâbını alıp giderlerdi.
Vâkıdî’nin idrâk etmiş olduğu bu dönemde, Sahâbe-i kirâm ve Tâbiînin şâhit oldukları hâdiseleri, doğum ve vefâtları kaydedip, kitaplara geçiren yok denecek kadar azdı. Vâkıdî, Eshâb-ı kirâmın katıldığı muhârebeleri, siyâsî hareketleri, yaptıkları fetihleri inceledi, bunlarla ilgili her yere giderek, bu hususta bilgisi olan kimselerle görüştü. Elde ettiği bilgileri günü gününe yazdı.
Kendisinden; Kâtib-i Vâkıdî diye bilinen meşhur tabakât müellifi Muhammed bin Sa’d, Ebû Hasan Ziyâdî, Muhammed bin İshak Sagânî, Ahmed bin Halîl Bercilânî, Abdullah bin Hasan Hâşimî, Ahmed bin Ubeyd bin Nâsuh, Muhammed bin Şücâ’ Selcî, Hâris bin Ebî Üsâme gibi âlimler ilim tahsil edip hadîs-i şerîf rivâyet ettiler.
Vâkıdî’nin yardımcısı tarafından gece-gündüz temize çekilen yazıları, onun eserlerini meydana getirmiştir. Bâzı rivâyetlerde, yüz yirmi devenin taşıyabildiği bir külliyâtı vücûda getirdiği bildirilen bu eserler, hadis, fıkıh, târih, tefsir, edebiyat gibi ilimlere dâirdi. Onun bilhassa mümtaz talebesi ve kâtibi, Tabakât-ül-Kübrâ yazarı Muhammed bin Sa’d, hocasının kaybolan Tabakât’ını günümüze aktarmıştır. Vâkıdî, Tabakât’ını, hadîs-i şerîflerin rivâyet merkezi olan Medîne-i münevvereden yirmi beş büyük âlimi senet göstererek yazmıştır. Hulefâ-i râşidîn (radıyallahü anhüm) devri ve daha sonraki yıllarda cereyân eden hâdiseleri, Sahâbe, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiînin (rahmetullahi aleyhim) tabakalarına göre yazmıştır.
Dünyânın dört bucağına nüshaları yayılan ve çeşitli şehirlerde ve dillerde baskıları yapılmış olan Vâkıdî’nin eserlerinden bâzıları şunlardır: Bilhassa şehit çocuklarından, râvilerden, âlimlerden ve ilk olarak bu hususta kitap yazan Ebû Ma’şer’den en ince ayrıntısına kadar öğrenerek yazdığı, El-Megâziy-ün-Nebeviyye, Afrika’daki fetihleri anlatan Fütûh-u Afrikiyye, Fütûh-u Mısır ve’l-İskenderiyye gibi cüzler hâlindeki Târih-i Kebîr’i meşhûrdur. İmâm-ıTaberî, yazdığı târih kitabında, 795 (H. 179) târihine kadar olan kısmı, Vâkıdî’nin yazdığı Târih-i Kebîr’den istifâde ederek hazırlamıştır. Peygamber efendimizin vefâtını müteâkip ortaya çıkıp, savaşlara sebep olan dinden dönenler ve yalancı peygamberlerle yapılan muhârebelerden bahseden Er-Ridde ve Megâzî adlı kitapları ve Tefsîr-i Vâkıdî bilinen eserleridir. Vâkıdî’nin Târih-i Kebîr’i 1882 yılında Welhausan tarafından Almancaya tercüme edilmiştir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.