Yataklıkta gül yetişmez. Her varlık gelişimini kendi ortamında sürdürür. Kurt ile çiçeğin kendine has ortamları vardır. Balığın suya, maydanozun ise toprağa ihtiyacı bulunmaktadır.
Sözün nereye varacağının gayet farkında olan zeki arkadaşlarım!
Bir gün, çocuğunu üniversiteye kaydettirmek için "ir kadın, okulun rektörüyle görüşmek ister. Kadın:
- Rektör bey, dersleri biraz basitleştiremez misiniz? der ve ekler:
- Benim çocuğum programınızdaki derslerin hepsini takip edemez. O bir an önce üniversiteyi bitirmek istiyor.
Rektör ise:
- Evet, hanımefendi, bu mümkün.
der ve biraz bekledikten sonra sözlerine devam eder:
- Yalnız, önce çocuğunuzun ne olmasını istediğinizi öğrenebilir miyim? Bildiğiniz gibi bir meşe ağacı yüz senede yetişirken, bir kabak için iki ay yeterli olabiliyor.
Evet canlarım, meşe ile kabak farklı iki canlıdır. Bu iki varlık da kendine has ortamlarda gelişir, büyür, serpilir ve var olmalarının gayelerini yerine getirir.
Meşe ve kabağın yetişmesi için toprağa, havaya, suya ve zamana ihtiyaç vardır. Evet, haklısınız meşe ile ka-
bağın gelişmesi için farklı zamanlara ihtiyaç vardır; ama olsun, sonuçta her varlık belli bir zamanda gelişir.
Eğer meşe fidesini tutup denize atarsanız onun orada yetişmesini, gelişmesini bekleyemezsiniz. Bu durumda ne kadar sabrederseniz sabredin, ne kadar beklerseniz bekleyin o fidan büyük ve gelişmiş bir meşe ağacı olamayacaktır.
Gövdesinde kuşlar, gölgesinde kurtlar yuva yapamayacaktır. Bir çoban ona yaslanıp şekerleme yapamayacak, çocuklar saklambaç oynayamayacak, sincaplar dallarından dallarına atlayamayacaktır.
Sözün özü, her canlı kendi ortamında varlığını sürdürebilir.
İnsan, varlıkların hasıdır. Ve onun yetişmesi çok zordur.
İnsan da yetişmek için güzel ortamlara ihtiyaç duyar. Bu bağlamda bir öğrencinin başardı olabilmesi için iyi bir Çalışma ortamına da ihtiyacı olacaktır.
Öyleyse sizler de başarıya ulaşmak istiyorsanız ba-Şannın gerektirdiği ortamlarda çalışmanız gerekir.
Ortam Sizi Çalışmaya Motive Etmelidir
İyi bir çalışma ortamının temel niteliğini merak mı ediyorsunuz?
Anlatayım...
Bakın kardeşlerim, eğer bulunduğunuz ortam çalış-manızı kolaylaştırıyorsa ve o ortamı gördüğünüzde kendinizi bedensel ve psikolojik olarak çalışmaya hazır his-: sediyorsanız nitelikli bir çalışma ortamına sahipsiniz demektir. Bu bağlamda sizlere şimdi iyi bir çalışma ortamının niteliklerinden söz etmek istiyorum.
Mümkünse hepinizin kendine has ayrı bir çalışma odası olsun. Tabiî kardeşiniz veya kardeşleriniz varsa onlarla çalışma adına aynı odayı paylaşmanız da mümkündür.
Ancak, çalışma ortamının dizaynı başarıya ulaşmanız için çok önemlidir.
Masanız Cam Kenarında Olmamalıdır
Odanızda mümkünse bir çalışma masanız olmalıdır. Ve ders çalışırken bu masayı kullanmalısınız. Tabiî odanızda masa yoksa ve ailenizin maddî durumu masa alabilecek kadar iyi değilse hiç üzülmeyin. Bu işi küçük bir sehpa da yapabilir. Bu durumda odadaki birey sayısınca sehpaya ihtiyacınız olacaktır.
Yalnız burada bir noktayı vurgulamakta fayda görüyorum, arkadaşlarım!
Masanızı kesinlikle cam kenarına koymamalısınız. Malum, hepimiz insanız. Bizim canımız da oyun oynamak, gezmek, eğlenmek, spor yapmak ister. Bunları zaten yapacaksınız da... Ama ders çalışırken bunları düşünmeniz yanlış olur.
Diyelim ki arkadaşlarınızla dolaştınız. Sonra eve geldiniz. Programınızda ders çalışma var. Masanız da cam kenarında... Masanın başına oturdunuz. Tam da derse yoğunlaşacaksınız, bahçede top oynayan arkadaşlarınızı camdan görüyorsunuz. Çocuklar bisiklet sürüyorlar. Bazı arkadaşlarınız ise caddede turluyorlar. Şimdi siz bu durumdayken derse nasıl yoğunlaşacaksınız?
Bunların hiçbirisi olmadı diyelim. Bizim milletimizin etrafı seyretme gibi bir haslığı vardır. Elin oğlu Avrupa-lardan, Amerikalardan, Japonyalardan ülkemizi ziyaret etmek, gezmek için geldiği zaman bile otobüste, tramvayda, yolda, hatta tuvalette kitap okuyor.
Biz ise her gün elli defa gördüğümüz şeyleri her defasında tekrar seyrediyoruz. Bakıyoruz:
- Tabelâlarda bir değişiklik var mı? Sokak isimleri pyiu mı? Bakkal Ahmet amca gazetesini okuyor mu her nanki gibi? Komşunun köpeği herkese havlıyor mu? filan işte... Arkadaşlar, çalışma masanız cam kenarında değil de odanın başka bir tarafında olursa bütün bunlara kafanızı takmaktan kurtulmuş olursunuz. Ayrıca çalışma masanızın üstünde sadece o anda Çalışacağınız derslerle ilgili dokümanlar bulunmalıdır. Çünkü bütün ayrıntılar ve fazlalıklar dikkatinizi dağıtır. Hangi materyale ihtiyaç duyuyorsanız, onu kitaplıktan almalısınız. Tabiî ihtiyacınızın kalmadığı malzemeyi de kitaplığa koyarak... Yoksa masanın dağ gibi
yığılması bir işinize yaramaz.
Sandalyeniz Size Uygun Olmalıdır
Odada kaç kişi çahşacaksa o sayıda sandalye de bulunması gerekir. Eğer o kadar sandalyeniz yoksa bu işi annenizin eski elbiseleri içine doldurarak yaptığı güzel minderler de görebilir. Yeter ki sizin çalışmada gözünüz olsun.
Önemli olan her şeyin mükemmeline sahip olmak değil, eldeki imkânları en mükemmel şekilde değerlendirmektir.
Yalnız, eğer odanızda sandalyeniz varsa bu konuda size bir iki uyarımız olacak.
Mümkünse sandalyeniz koltuk şeklinde olmasın. Sonra ders için oturduğunuzda bir de bakacaksınız ki sabah olmuş. Siz o yumuşacık koltukta mayışmış kalmışsınız. Yani, yumuşak koltuk türü oturaklar rahatlamaya; rahatlama da uykuya neden olabilir.
Sandalyenizin demir gibi sert de olmaması gerekir. Sonra bir taraflarınız ağrır. Bu da size rahatsızlık verir. Sağınızın solunuzun ağrıması nedeniyle bir türlü derse yoğunlaşamazsınız sonra.
Ders çalışırken sandalyeye dik oturmalısınız. Okuduğunuz kitap veya deftere uzaklığınız ise yaklaşık 30-45 santimetre kadar olmalıdır. Sandalyeniz de boyunuza ve masanıza uygun olmalıdır.
alara Ortamınız Nitelikli Olmalıdır
Kitaplığınız Düzenli Olmalıdır
Mümkünse odanızda bir kütüphaneniz olsun. Bu kütüphane birkaç raflık da olabilir.
Eğer böyle bir imkânınız yoksa, üzülmenize gerek yok. Bu işi çok pratik bir şekilde halledebilirsiniz.
Bu durumda size iki tuğla ve bir tahta gerekecektir, iki tuğlayı aralarını açarak yere koyun. Sonra tahtayı bu tuğlaların üzerine koyun. Sonra da annenizden temiz bir bez örtü isteyin. O bezi de tahtanın üzerine serdiniz mi alın size çok cici bir kütüphane...
Arkadaşlar, bu kitaplığa temel dokümanlarınızı koyacaksınız.
Örneğin ders kitaplarınızı, test kitaplarınızı, kalemlerinizi, defterlerinizi vs.
Ders çalışırken size lâzım olabilecek ne kadar materyal varsa düzenli şekilde bu kitaplığa koymalısınız.
Kitaplığınızın her zaman düzenli olması gerekir, istediğiniz şeyleri hemen bulabilmelisiniz. Karışık bir kitaplık, ders çalışma isteğinizi azaltabilir.
Diyelim ki çalışmaya başladınız. Cetvele ihtiyacınız oldu. Aramaya başladınız; ama cetveli bir türlü bulamıyorsunuz.
Ne olur?
Çok sinirlenirsiniz değil mi?
Eğer benim gibi çabuk demoralize olan bir yapınız varsa, ders çalışmaktan bile vazgeçebilirsiniz.
Öyleyse, kendinize zulmetmeyin. Özellikle kütüphanenizi düzenli tutun. Kitaplarınız bir yerde, defterleriniz bir yerde, kalemleriniz bir yede, diğer araç gereciniz de bir yerde olsun.
Işığınız Yeterli Olmalıdır
Bazı arkadaşlarımız, çalışma masalarınıza özel ışık kaynağı da koyuyorlar. Bunun bir mahsuru yoktur.
Işığı karşınızdan gelmemesi şartıyla masanızda ma-saüstü ışık kaynağı bulunabilir.
Işık karşınızdan gelirse gözünüzü alır. Arkanızdan gelirse gölgeniz çalışma masasına düşer. Işık kaynağı sol elle yazanlar için sağ tarafta, sağ elle yazanlar içinse
sol tarafta olmalıdır.
Işık deyince odanın aydınlanması meselesi de aklıma geldi. Biraz da odanın aydınlanmasından söz edelim. Çalışma odası yeteri kadar ışık alırsa gözünüz çabuk yorulmaz.
En güzel ışık, gün ışığına benzeyendir. Bu da sarı ampullerle değil de flüoresan tipi lâmbalarla sağlanır. 60 -100 watt arasındaki bir flüoresan ampul işinizi görecektir.
Daha önce masanın yerinden söz etmiştik. Masayı odanın herhangi bir yerine yerleştirirken ışığın geliş açısını da dikkate almanız yararlı olacaktır. Çünkü yeterli büyüklükte bir pencereniz varsa, gündüz vakti ışıklan yakmak zorunda kalmazsınız.
Bu durumda güneş ışığından yararlanabilirsiniz. Güneş ışığından yaralanırken de ışığın az önce değindi-|ğimiz geliş açısına dikkat etmeniz gerekir.
Odanızı Havalandırmalısınız
Arkadaşlar, daha önce de söylediğimiz gibi insan beyninin temel gıdalarından biri de oksijendir. İyi havalandırılmamış odalarda kafanız iyi çalışmaz. Başınız ağınr.
Bu nedenle ders çalışmaya ara verdiğiniz zamanlar-. odanız iyi şekilde havalandırmaya dikkat etmelisiniz.
Odanın Isısına Dikkat Etmelisiniz
'Çalışmak için ortamın ısısı da çok önemlidir. Eğer
ısı fazla olursa gevşer, uyursunuz. Az olursa, soğukla mücadele etmekten çalışmaya yoğunlaşamazsınız.
Bu durumda çalışma odası için en ideal ısı 20 * 25 derece civarıdır.
Odanızı Düzenli Tutmalısınız
Çalışma odasının düzenli olması da sizi çalışmaya! motive edecektir. Bu nedenle çalışma ortamınızı, her zaman bulmak istediğiniz gibi bırakın.
Okuldan veya dershaneden gelince, çantanızı bir tarafa, elbiselerinizi diğer tarafa savurur, atarsanız odanız düzenli olmayacaktır. Böyle bir odada kimse çalışmak! istemeyecektir.
Derse dikkatinizi de yoğunlaştıramazsınız dağını] bir odada.
Keskin çorap kokusunu teneffüs ederek ders çalışmayı kim başarabilir ki? '
Odanızın Rengini İyi Seçmelisiniz
Çalışma odası adına en idealini anlattığımız için odanın rengine de değinmek istiyoruz.
Bazı renkler vardır ki insanı dinlendirir, bazı renk-leler de gerer. Yani renklerin insan psikolojisi üzerinde doğrudan etkisi vardır.
Bu bağlamda başarı adına renkleri de kullanabilirsiniz-
Öyleyse, mümkünse çalışma odanızın duvarlarını gözünüzü dinlendirici renklere boyatın. Bunlar da doğada çokça karşılaştığımız ve insanı dinlendiren renkler olan yeşil, mavi, krem, fildişi ve bu renklerin tonları olabilir.
Duvarlar Boş Olmalıdır
Duvarların renginden söz ettim. Duvar, dedim de aklıma geldi.
Odanızın duvarlarında sizi hayal kurmaya sevk edecek resim, poster veya afiş türü materyaller olmamalı.
Bu tür materyaller ders çalışırken dikkatinizi dağıtabilir, derse yoğunlaşmanıza engel olabilir.
Bu nedenle tuttuğunuz takımın posterini, sevdiğiniz sanatçının resmini veya aile fotoğraflarınızı başka mekânlarda değerlendirin.
Özellikle lise veya üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanan arkadaşlarımız en azından sınav sonrasına kadar bu resim ve posterleri duvarlardan kaldırsalar çok iyi olur. Hem evdekileri de sevindirmiş olursunuz!
Odanızda Telefon Bulunmamalıdır
Buraya kadar çalışma odanızda olması gereken ayrıntılar üzerinde durduk. Şimdi de bir çalışma ortamında neler olmamalı ona bakalım.
Arkadaşlar, çalışma odanızda cep telefonu bulunmamalı. Veya ders çalışırken cep telefonunuz kapalı olmalı. Pek çok arkadaşımız cep telefonunu çok fazla kullanıyor. Tam derse yoğunlaşmışınız bir mesaj...
Haydi çalışın bakalım artık!
Siz de, zaten sıkılmaya başlamıştım, diye bir mazeret bulup hemen mesaja cevap veriyorsunuz. Karşılıklı mesajlaşma ile zaman eriyip gidiyor.
Çalışma odanızda normal telefon da olmamalı. Yine tam derse yoğunlaştığınız bir anda telefon çalabilir.
Annenizi arayan Filiz Hanım, ondan tarhana çorbası tarifi isteyecektir; ama sizin çoktan yoğunlaşmanız: bozulmuştur.
Veya arkadaşlarınızdan biri de arıyor olabilir sizi:
- Haydi maça gidelim!
diye. Karşı çıksanız bir türlü, kabul etseniz bir türlü.
- Yok ben irademe hâkimimdir. Beni çalışma saatlerimde masamdan kimse kaldıramaz!
deseniz bile telefon size yine zarar verir. Çünkü bir kere konsantrasyonunuz bozulmuş olur
Bilgisayara Takılmamalısınız
Eğer iradenize istediğiniz düzeyde hâkim olamıyor sanız odanızda bilgisayar da bulunmasın.
- İrademize hâkim olmamızın ölçüsü nedir?
Çalışma Ortamınız Nitelikli Olmalıdır ' .
diye soracaksınız, söyleyelim... Her defasında: - Şu oyunu bitireyim, şu aşamayı da geçeyim!
diye diye çalışma vakitlerinizi bilgisayar başında oyun oynarken veya internette sörf yaparken harcıyorsanız siz ne kadar iradenize hâkim olduğunuzu iddia ederseniz edin bal gibi de bilgisayar zaafınız var demektir.
Bu durumda sosyal ortamın dengeleyici baskısını kullanabilirsiniz kendi üzerinizde.
Yapacağınız iş, bilgisayarınızı oturma odasına kurmaktır. Böylece ailenizin izin vermeyeceğini düşündüğünüz etkinlikleri doğal olarak bilgisayarda yapamayacaksınız. Dersi bırakıp da oyun oynayamayacak, internette sörf yapamayacaksınız.
Müzik, Konsantrasyonu Bozar
Çalışma odanızda müzik çalar da olmalı. Bazıları diyor ki:
- Müzik beni dinlendiriyor. Hocam, ben müzik dinlerken dersi daha iyi anlıyorum, inanın böyle.
Arkadaşlar, boşuna dil dökmeyin, bu konuda beni edemezsiniz. İnatçı olduğumdan değil.
Çünkü bilim diyor ki, insan beyni aynı anda pek çok uyarıcıyı algılayabilir; ama dikkatini sadece bir noktaya odaklayabilir.
Yani, yoğunlaşarak sadece bir iş yapabilirsiniz. Siz
bütün dikkatinizi derse vereceğinize göre başka bir uyarıcıyı algılayamazsınız. Algılayabiliyorsanız o zaman siz zaten derse tam olarak yoğunlaşamamışsınız, verimsiz çalışıyorsunuz, boşa kürek çekiyorsunuz demektir.
Aslında siz ya ders çalışıyorsunuz, ya da müzik dinliyor sunuzdur. İkisini bir arada yaptığını söyleyenler yanılıyorlar.
Âdemoğlunun böyle bir yeteneği yok maalesef.
Bazı arkadaşlarımız da diyor ki:
- Hocam, siz böyle söylüyorsunuz; ama ben müzik eşliğinde ders çalışıyorum ve de gayet başarılıyım. Vallahi billahi böyle bakın! İsterseniz size takdir, teşekkür belgelerimi postalayayım.
İnanıyorum bu arkadaşlarıma, gerçekten öyle olabi' lir. Müzik dinleyerek de başarılı oluyorsunuzdur, ancak hiç düşündü mü bu arkadaşlar:
- Ben bütün dikkatimi derse verseydim ve öyle çalışsaydım acaba başarım nasıl olurdu?
diye. Söyleyelim: Arkadaşlar, bütün dikkatinizi derse vererek çalıştığınızda şu andaki başarınız en az ikiye katlanır. Yani aslında başarılı öğrencilerimiz, ders çalışırken müzik dinleyerek daha başarılı olmalarının önüne yine kendileri geçiyorlar.
Bazıları diyecekler ki:
- Hocam, siz ne derseniz deyin. Kesseniz de biz ders çalışırken yine müzik dinleyeceğiz. Ne yapalım? Müzik kanımıza işlemiş bizim.
E, arkadaşlar bizde çare tükenmez. Böyle söyleyen öğrencilerimize de önerecek bir şeylerimiz var elbet!
Bu durumdaki arkadaşlarımız da hareketli, gürültülü ve sözlü müzik dinlemesinler. Arabesk tarzı müzikleri hiç dinlemesinler. Onların yerine sözsüz müzik dediğimiz enstrümantal müzikleri dinlesinler. Tercihen klâsik müzik bu işi görecektir.
Televizyonun Karşısında Çalışmamaksınız
Arkadaşlar, müzik, telefon ve bilgisayar için anlattıklarımız televizyon için de geçerlidir.
Öyleyse çalışma odanızda televizyon bulunmamalı. Ya da televizyonun bulunduğu ortamda ders çalışmamalısınız.
Gürültüyü Yoğunlaşmayla Yenebilirsiniz
Bazı arkadaşlarımızın ise gürültü takıntısı vardır...
Telefon, cep telefonu, bilgisayar, televizyon ve müzik çalar gibi araçlar, kontrol edebileceğiniz uyarıcılardır. Ancak her şeyi kontrol edemeyiz. Bu nedenle doğal sayılabilecek gürültüye alışmalıyız. Çünkü gerek okulda gerekse sınavlarda bu doğal gürültülerle her zaman karşılaşabilmekteyiz.
Bazı arkadaşlarımız en ufak bir gürültüden bile rahatsız oluyor, bu nedenle de ders çalışamıyorlar.
Bu konuda bize de çok şikâyetler geliyor.
Bir kısım arkadaşlarımız ise üst kattaki komşunun çocuğunun tepinmesinden rahatsız oluyor, simitçiye kıl kapıyor, küçük kardeşini boğacak hâle geliyor, annesine kızıyor, babasına bozuluyor, sokaktan geçen tüp arabasının lâstiğini patlatmayı düşünüyor...
Arkadaşlar, bunlar kontrolü elinizde olmayan gürültü kaynaklarıdır. Öyleyse bunlar doğal sayılmalıdır.
Yani bunlara yapabileceğiniz pek bir şey yok.
Belki ders çalışırken sizi deli eden ve hep sizinle oynamak isteyen küçük kardeşinizi küçük bir çikolata ile başınızdan savabilirsiniz; ama kontrolü elinizde olmayan gürültü kaynaklarını susturmazsınız.
Okulda sınıftayken; sınavda sıradayken, evde çalışma masasında çalışırken duyacağınız, ama önlemeye
gücünüzün yetmeyeceği sesleri doğal kabul etmelisiniz. Tabiî bunun yanında kuş sesi, böcek sesi de doğaldır.
Öyleyse bunları kafanıza takmayın. Dikkatinizi derse verin.
Yoğunlaşma sayesinde bu sorunu aşabilirsiniz.
Çok iyi konsantre olursanız kimse sizi rahatsız edemez; kulağınızın dibinde top atılsa bile duymazsınız yoğunlaşma sayesinde. Ama bunlara kafayı takarsanız sinirlenirsiniz, bu da verimli çalışmanızı engeller.
Unutmamak gerekir ki verimli çalışmak için psikolojik olarak da hazır olmanız gerekir.
Konunun bir başka yönü daha var...
Hiç gürültü olmayan ortamlarda kendinizi çalışmaya alıştırırsanız, yarın bir gün bir sınavda sizi bir sinek vızıltısı bile rahatsız eder. Bir türlü yoğunlaşamazsınız işinize.
Siz komanda gibi olmalısınız.
Elinizde olmayan gürültü kaynaklarına karşı bağışıklık kazanmalısınız. Bu da yoğunlaşarak çalışmayı öğrenmekle mümkündür.
Zaten başarılı öğrenci, sadece çalışma odasında değil; otobüste, trende, tramvayda, vapurda yani her yerde çalışabilmeyi başaran kişidir.
Sizler de biraz zorlayarak bu konuda kendinizi geliştirebilirsiniz. Konsantrasyon konusunda buna ayrıntı olarak zaten değineceğiz.
Yatarak Çalışmamalısınız
Çalışma odanızda yatak da olmamalı. Veya yatak bulunan bir ortamda çalışmamalısınız. Hele hele yatağa veya kanepeye uzanarak asla çalışmamalarız.
Zaten çalışamazsınız.
Çünkü yatak veya yatılan nesneler uykuyu çağrıştırır. Beyin bu nesneleri görünce uykuyu hatırlar. Çalışmanız için zihninizin duru olması ve bu gibi çağrışımlardan uzak kalması gerekir.
Bir de yatağa uzanınca yumuşaklık sizi bozar!
Yumuşak bir oturak veya yatak gevşemeye, sonuçta da uyumaya neden olur. Çalışmak için uzandı yataktan sizi birileri:
- Kalk, sabah oldu, kaç saattir horluyorsun. Maşallah, iş makineleri gibi ses çıkartıyorsun. Karşı apartmandakiler bile rahatsız olmuşlar. Bütün gece kimseyi uyutmadın zaten!
diye ayağa dikebilir. Belki de bunu bir kova suyla yaparlar! Bizden uyarması...
Her Ortamda Çalışabilmelisiniz
Arkadaşlar, buraya kadar ideal bir çalışma ortamından söz ettik. Ancak bazılarınızın böyle bir çalışma odası olmayabilir.
Üzülmesin bu arkadaşlarımız, onlar için de bir çözüm bulacağız şimdi.
Diyelim ki mutfakta veya oturma odasında bir masa ya da sehpa var. Siz bu durumda masa veya sehpaya yeni bir örtü serin. Annenizin vardır öyle güzel işlemeli tertemiz kar gibi çeyizlik örtüleri...
Ders çalışacağınız her zaman da bu işlemi tekrar edin. Amaç, beyninizi şartlandırmak...
Sonuçta siz o örtüyü gördüğünüzde beyin bunu ders çalışmanın başlangıcı olarak algılayacak, zihinsel olarak öğrenmeye hazır olacaktır. Siz de çalışma odasının dışında bir yerlerde de verimli bir çalışma gerçekleştirme imkânına sahip olacaksınız.
Sonra aile bireylerinden ricada bulunun. Siz çalışırken gürültü yapmasınlar. Onlar da kitap falan okusunlar. Ya da anneniz size kazak örsün. Babanız gazetesini okusun. Varsa kardeşiniz o da (onlar da) ödevlerini yapsın. Anneleriniz bitişikteki komşuya misafirliğe de gidebilir siz çalışırken. Tabiî kavgalı değillerse.
Yeter ki siz çalışmak isteyin. Bütün çözümleri sonra kendiniz de üretebilirsiniz. Çalışmak isteyene ortam mı yok?
Çalışmak istedikten sonra kişi ağaç dalında da, kuş
yuvasında da, köprü altında da, eskilerin yaptığı gibi at sırtında da çalışır!
Unutmayın, önemli olan mükemmel imkânlara sahip olmak değil, eldeki imkânlardan en mükemmel şekilde yararlanmaktır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.