Alm. Caissonkrankheit (f), Fr. Maladie (f) des caissons, İng. Caisson disease, the bends decompression. Denizin derinliklerinden yüzeye çıkan dalgıçlarda ve çok fazla yükselen havacılarda atmosfer basıncının âniden düşmesine (dekompresyon) bağlı olarak meydana gelen hastalık hâli. Dekompresyon hastalığı veya Caisson hastalığı da denir. Eğer bir dalgıç su altında vücûdunda büyük miktarda azotun çözünebileceği kadar uzun bir zaman kalmışsa ve sonra âniden deniz yüzeyine çıkarsa, hücre içi veya hücre dışı vücut sıvılarında önemli miktarlarda azot kabarcıkları teşekkül eder ve bu da meydana gelen kabarcıkların miktarına göre vücûdun hemen her yerinde küçük veya ciddî hasarlar meydana getirebilir. Bu durum deniz dibinde bir atmosferden fazla bir basınca maruz kaldıktan sonraki dekompresyon (basıncın kalkması) esnâsında olabildiği gibi, benzer şekilde, deniz seviyesinden (1 atmosfer) yukarı doğru 0,5 atmosferlik bir basınca yapılacak çıkışlarda da olabilir.
Dalgıç, denizin derinliklerinde kaldığı müddetçe vücûdunun dışındaki basınç çözünmüş gazları sıvı şekilde tutmaya yetecek bir şekilde bütün vücut dokularını sıkıştırır. Sonra dalgıç âniden deniz yüzeyine çıktığı zaman vücûdun dışındaki basınç sâdece 1 atmosfer olur, bu esnâda vücut sıvılarının içindeki basınç vücûdun dışındaki basınçtan daha fazladır. Bu yüzden çözünmüş durumda bulunan gazlar kaçarak dokuların içlerinde gerçek kabarcıklar meydana getirebilirler.
Eğer vücut sıvılarındaki azot basıncı vücut dışındaki basıncın üç katından daha fazla yükselmemişse “aşırı doygunluk kuralı” azotun önemli miktarlarda kabarcık meydana getirmeyecek şekilde çözünmesine izin verir. Bu sâyede bir dalgıç teorik olarak denizin 22 m derinliğinden (3 atmosfer basınçlı) deniz seviyesine (1 atmosfer) önemli bir kabarcık teşekkülü olmadan ve dekompresyon hastalığı gelişmeden bir anda çıkarılabilir. Fakat güvenlik açısından bir dalgıcın denizden çıkarken bu teorik sınırları zorlamasına nâdiren izin verilir.
Dekompresyon hastalığında; aşırı vücut ağırlığı, uzun süreli basınca mâruz kalma ve eksersiz, olayı arttıran faktörlerdir. Yaşlılık, bitkinlik ve geçmişte geçirilmiş bir hâdise de bilinen menfî faktörler arasındadır. Bu durumlarda muhtemelen gazın dokulardan dış çevreye taşınmasında bir bozukluk vardır. Giderek artan basınçlara düzenli bir şekilde mâruz kalan şahıslar belirgin dekompresyon hastalığına karşı daha az yatkın olurlar. Bu yüksek basınca mâruz kalma sonlandıktan sonra, kazanılan muhite alışma özelliği de kaybolur.
Dekompresyon hastalığının klinik belirtileri gaz kabarcıklarının damar yatakları ve damar dışı bölgelerde birikmesine bağlı olarak çeşitlidir. Bu belirtiler âni dekompresyondan sonraki birkaç dakika ile bir saat içinde görülür. Bununla birlikte nâdiren belirtiler dekompresyondan sonraki 6 saat veya daha fazla zamanda gelişebilir. Kabarcıklar bir bölgeye geçici olarak yerleştikten hemen sonra belirtiler ortaya çıkar; kanlanma bozulur, ağrıya sebep olur veya organın işleyişini bozar. Belirtilerin hafif ve ciddî olarak ayrı ayrı tasnifi hastanın durumuna göre tedâvi plânı yapmayı sağlamaktadır.
Hafif dekompresyon hastalığının açık husûsiyetleri cilt veya lenfatik tutulumudur. Bacak ve kollarda eklemlerin civârına yerleşen ağrı en sık görülen belirtidir. Başlangıçta hasta uyuşma hisseder. Zaman geçtikçe rahatsızlık şiddetlenir ve kuvvetli ağrı kesiciler kullanmak gerekebilir. Ağrılı bölgede ödem olabilir. Ânında basınç odasına alınan hastada ağrı tamâmen geçer veya azalır. Tedâvi edilmeyen ağrı birkaç günde yavaş yavaş azalır. Cilt belirtileri arasında kaşıntı ve morarma olabilir. Hastayı basınç altına almak cilt belirtilerinde çok seri şekilde etkilidir. Tedâvi edilmeyen belirtiler 2-3 gün içinde geriler.
Ciddî dekompresyon hastalığı sinir sistemi veya dolaşım-solunum sisteminin tutulumuyla karakterizedir. Belirtileri çeşitlidir ve önceden tahmin edilemez. Ağır vak’alar şok ve ölümle sonuçlanır. Felçler ihtivâ eden ciddî, kalıcı sinir sistemi arazları meydana gelebilir. Diğer vak’alarda mühim nörolojik arazlar haftalar ve aylar süren bir dönemde dereceli olarak düzelir.
Dolaşım-solunum sistemini tutan dekompresyon hastalığında; göğüste rahatsızlık, öksürük, nefes darlığı olur. Nefes alma esnâsında nefesin tutulması hissî olur. Kabarcıklar akciğer kanlanmasını daha fazla bozacak olursa nefes darlığı tablosunu aşırı akciğer ödemi tâkip eder ki bu da ölüme sebep olabilir.
Bir dalgıç su üstüne yavaşça çıkartılacak olursa çözünmüş azot akciğerlerden dekompresyon hastalığını önleyebilecek bir hızla atılabilir. Eğer bir dalgıç uzun bir süre denizin derinliklerinde kalmışsa saatlerce dekomprese edilmesi gerekebilir. Bir dalgıcın hangi hızla su yüzüne çıkartılacağı ilk olarak indiği derinliğe, ikinci olarak burada kaldığı süreye bağlıdır. Su yüzüne çıkma hızının tâyininde basınçlı hava soluyan dalgıçlar için yapılmış “dekompresyon tabloları” kullanılmaktadır. 100 m derinlikte 20 dk kalmak iki buçuk saatten fazla dekompresyon zamânını gerektirir. Eğer dalgıç yukarı çıkarken saf oksijen soluyacak olursa vücut sıvılarında azotun uzaklaşma hızı önemli ölçüde artacaktır. Böylece deniz yüzeyine çok daha hızlı çıkarılabilecektir.
Dekompresyonda bilhassa aşırı kirli sularda ve hava şartları sebebiyle kullanılan diğer bir metod dalgıcı yüzeye hemen çıkartmak ve çıktıktan sonra 5 dk içinde bir basınç odasına (dekompresyon tankı) yerleştirmektir. Bu odada basınç tekrar uygulanır. Uygun bir dekompresyon tablosu kullanılır.
Yukarıdaki tedbirlere ilâve olarak şokta, sıvının yerine konması, heparin verilmesi gibi destekleyici metodlar faydalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.