Amerikalı yayıncı Hearst, Joseph Pulitzer ile birlikte, bulvar gazeteciliğinin babası sayılmaktadır. 20'li yıllardan beri ABD'nin basın olayına egemen olanlar arasında yer alan Hearst, kendine tutkulu bir koleksiyoncu olarak da isim yaptı.
Hearst, altın arayıcılığından maden sahipliğine, senatörlüğe ve yayıncılığa kadar yükselmeyi başaran George Hears'ün oğlu olarak San Francisco'da dünyaya geldi. Liseyi bitirdikten sonra 19 yaşındaki genç, üç yıl Harvard Üniversitesi'nde eğitim gördü ve bu arada sömestre tatillerinde değişik gazetelerde staj yaptı.1885'te babasının gazetesi olan "Daily Examiner"de işe başlamak üzere üniversite tahsilini yarıda bıraktı (gazetenin başına 1887'de geçti). Genç yayıncı Hearst, ilk yılında tirajı iki katına çıkartmayı başardı. Önündeki büyük örneği Joseph Pulitzer'in New York'ta çıkan "The World" (Dünya) gazetesi gibi, o da yurttaş kampanyaları ve skandal öyküleri gibi sansasyonlara yer verdi gazetesinde. Babasından kendisine miras kalan madenleri 1895'te satıp New York gazetesi "Morning Journal"ı (Sabah Gazetesi)satın aldı. "The World" gazetesiyle aralarında başlayan tiraj kavgası Amerikan gazetecilik tarihinde yeni bir dönem başlattı. 1896'da "Evening Journal" (Akşam Gazetesi) gazetesini de satın alınca, Hearst şiddet ile suçun pazarlanmasındaki öncülüğü üstlenmiş oldu. Ayrıca ödediği olağandışı maaşlarla ve rakip firmaların elemanlarını kendi şirketine kazandırmakla, mükemmel bir yazı işlerine sahip oldu. Pulitzer'in Richard F. Outcault adlı ressamını angaje etmesi tam bir sansasyon yarattı (Outcault, çizgi roman tiplemesi, Yellow Kid ile basın tarihinde ilk kez renkli basan "World" gazetesinin tirajını 1896'dan o güne sürekli artmıştı). Pulitzer bunun ardından yeni bir Yellow Kid ressamını işe alıp da her iki gazete de bu tipi sununca, sansasyon gazeteciliğinin bu yeni biçimini nitelemek üzere "Yellow Press" (Sarı Basın) adı yerleşti. Gazeteler arasındaki tiraj kavgası, Küba'nın, İspanya'nın sömürge gücüne isyan etmesiyle (1895'ten başlayarak) doruk noktasına ulaştı. Hearst'ün ve Pulitzer'in yayınları, kamuoyunu aylarca İspanyolların yaptıkları vahşetin öyküleriyle doldurarak, isyanın kızışmasında ve Amerika'nın 1898'de savaşa girmesinde etken oldular. Hearst, Küba haberlerini iletecek muhabir gazetecilerden özel bir ekip kurdu ve sonunda kendisi de bu buhranlı bölgeye gitti. Dört ay süren savaş boyunca, kimi zaman günde birkaç özel baskı da yapan "Journal"ın tirajı bir milyona ulaştı. Yeni yüzyıla girdikten sonra, Hearst, ülke çapında bir gazete zinciri kurdu.
American" adlı Şikago Akşam gazetesini (1900) ve Boston'daki "Examiner" ile Los Angeles'in "Examiner" (her ikisi de 1904) gazetelerini satın aldı. Demokrat Parti'nin ısrarı üzerine, 39 yaşındaki Hearst, aynca politikada bir kariyer yapmayı denedi. 1902'den sonra Manhattan temsilcisi olarak beş yıl Amerikan Temsilciler Meclisinde yer aldı. Ne var ki, 1904 seçimlerinde Demokratların başkanlık adayı olarak başarılı olamadığı gibi, New York belediye başkanlığı seçimlerinde (1905) ve New York valilik adaylığında da bir sonuç alamadı. Hearst 1910 yılında, UPI Ajansının öncüsü olan InternadonalNews Service (Uluslararası Haberler Servisi) adlı kendi haber ajansını kurdu. 52 yaşına geldiğinde denetimi altında bulunan dört basın şirketini sonradan King Features Syndicate adı altında birleştirdi. 20'li yılların en parlak dönemlerinde Hearst, yayınlarının ABD'de 13.2 milyon baskısı satılmaktaydı ki bununla Amerikan nüfusunun nerdeyse üçte birine ulaşıyordu. Aralarında "Cosmopolitan"ında bulunduğu çok sayıda dergi, bir haftalık haber filmi, birkaç radyo istasyonu ve bir film şirketi işletmesini tamamlamaktaydı.
Hearst, 30'lu yıllarda Kaliforniya'daki malikanesinde, kendisini dünyanın her yerinden topladığı, özellikle devasa tablo, antika ve orijinal obje koleksiyonuna adayan mutlak bir baba figürü olarak günlerini geçirdi. Gazetelerinde SSCB polit-kasına karşı giderek daha kuvvetli polemiklerde bulundu ve 1941'e kadar ABD'nin İkinci Dünya Savaşı'na katılmasına şiddetle karşı çıktı. Aynı yıl içinde Orson Welles'in Citizen Kune (Yurttaş Kane) adlı filmi sinemalarda vizyona girince, gazeteleri RKO film şirketini boykot etmeye başladılar. Bunun nedeni, Hearst'ün filmdeki baş figürü, pek de haksız olmayarak, kendi kariyerinin deforme edilmiş, aynadaki aksi olarak görmesiydi. Hearst 1951 yılında 88 yaşında Beverly Hills'de hayata gözlerini kapadı.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.