Diş hekimi Yahya Karataş, 6 bin filmi izleyerek, çekim hatasından figüranına kadar Yeşilçam'ı kayda geçirmiş
Türkiye'de yılda ortalama 10 sinema filmi çekiliyor. Oysa bir zamanlar yılda 300 film yapılıyordu. Yeşilçam, 1970'li yıllarda yüzlerce insan için ekmek kapısıyken furya kimi zaman erotizm, kimi zaman salon, kimi zaman komedi bazen de yumruk ve tekmelerin havada uçuştuğu macera filmleriydi. Ancak Yeşilçam fabrika gibi çalışırken çekilen filmlerin kaydını kimse tutmadı. Bugün, bir sinema tutkunu olan diş hekimi Yahya Karataş, bu işi gönüllü yapıyor.
Karataş, 1987 yılından beri, hemen her gün iki Türk filmi izliyor. Jenerikte geçen bütün isimleri, seslendirenleri, film müziklerini kaydediyor. O döneme ait magazin sinema dergilerini inceleyerek çekimi sırasında sette yaşanan olayları, çekim mekânlarını buluyor. Jenerikte ismi geçmeyen oyuncuların, figüranların adlarını da bir hafiye gibi iz sürerek öğreniyor. Jenerikteki hatalar bile gözünden kaçmıyor. Bugüne kadar 5 bin 910 filmin bilgilerine ulaşan Karataş, Türk sinemasında en kapsamlı araştırmayı yaparak ansiklopedi hazırlamayı istiyor.
Yedi yaşında başlamış
38 yaşında olan Karataş'ın sinema merakı, henüz yedi yaşındayken annesiyle birlikte gittiği sinemalarda başlamış. Kuzeni ile 13 yaşında gittiği bir macera filminin arasında 'parça' olarak adlandırılan seks sahnelerini görünce sinema bir ergenlik macerasına dönüşmüş. Daha sonraki yıllarda da Türk sinemasının her türünün meraklı bir izleyicisi olmuş. Ancak 1987 yılında bir video kaset izlerken çok sevdiği sinemanın emekçilerinin adını öğrenmek istemiş. Kâğıdı-kalemi alıp jenerikte geçen bütün isimleri yazmış. Bugün Yahya Karataş'ın evi eski video kasetler, film afişleri, sahneleri, oyuncuların resimleriyle dolu. Üzerinde video bulunan televizyonunun önünde ise emektar daktilosu duruyor.
Figüran izi sürüyor
Karataş, boş vakitlerinin büyük çoğunluğunu burada geçiriyor. Televizyonda genellikle sadece Türk filmlerinin yayımlandığı şifreli bir kanalı izliyor. Ayrıca bulduğu video filmleri izleyerek özelliklerini yazıyor. Arşivinde olmayan bir film bulduğunda çocuklar gibi mutlu olurken, onun için en önemli an, filmde emekleri geçenlerin isimlerinin ekrana yansıması. Sadece 'star'ların isimlerinin bilinmesine içerliyor, 'çorbada bir tuzu olanın' bile adını öğrenip not alıyor. Kamera, ses, dekor, kostüm asistanları, ulaşımı sağlayanlar, sadece bir sahnede görünen figüranlar, oyuncuları seslendirenleri yazıyor. Yönetmen ve oyuncuların kariyer notlarını bile tutuyor. Örneğin bir yönetmenin daha önce kimin yardımcılığını yaptığı, bir kameramanın kimin asistanı olduğu
onun arşivinde yer alıyor.
Ancak Türk filmlerinin jenerikleri çoğu zaman eksik olduğu için sadece filmleri izlemek yetmiyor. Adı yazılmayan oyunculara birer kod isim veriyor. Daha sonra oynadığı filmleri inceliyor, mutlaka adının yazıldığı bir film buluyor. Karataş, Türkiye'deki bütün yönetmen, oyuncu, sinema kameramanı ve figüranları, görev aldıkları filmleri bildiğini söylüyor. Aynı zamanda jeneriklerdeki hataları buluyor. Örneğin filmde rol almayan oyuncuların isimlerinin yazıldığına ya da isimlerin yanlış yazılmasına rastlıyor. Araştırmasında bunları düzeltiyor.
Eksik olan bilgileri tamamlamak için bir tarihçi ciddiyetinde çalışırken, filmlerin çekildiği tarihlerde yayımlanmış magazin dergilerini inceliyor. Bu kütüphane çalışmalarında filmlerin çekildiği mekânlar, sette yaşanan
olaylar gibi pek çok bilgiyi ediniyor. Karataş, dört yıl çalışmanın ardından 1961 yılında yayın hayatına başlayan Ses dergisinin 1974'teki sayılarına gelebilmiş. Ayrıca sahaflarda satılan kitapları, afişleri, film sahnelerinin bulunduğu fotoğrafları inceliyor.
'Dorsay da yararlandı'
Türk sineması üzerine hazırlanan bazı kitaplarda çalışmalarından faydalanılması Karataş'ı motive ediyor. Atilla Dorsay'ın Türkan Şoray'ın hayatını anlattığı 'Sümbül Sokağın Tutsak Kadını' adlı kitabında Karataş'ın topladığı bilgilerden faydalanılmış.
Bir buçuk yıl öncesine kadar kayıtlarını yaptığı filmleri biriktirmemiş. Kayıtlarını aldıktan sonra iade etmiş. Bundan dolayı elinde bilgisi bulunan film sayısı 5 bin 910 iken arşivinde yalnızca bin film bulunuyor.
Beğenmediği yönleri
Karataş'ın, Türk filmlerinde gördüğü en büyük eksiklik senaryo. Senaryoların hep birbirine benzediğini ya da Avrupa ve Amerikan filmlerinin senaryolarının uyarlandığını söylüyor. Ayrıca çok sayıda teknik ve mantık hatasının bulunduğunu ifade ediyor. Bir oyuncuyu üç ayrı kişinin seslendirdiği filmler bile bulduğunu anlatan Karataş, sinema tutkusunu ise şöyle dile getiriyor:
"Bütün boş zamanımı Türk sinemasına ayırıyorum. Bugün benim bulduklarımın bir geçmişi aydınlatacağını düşünmek bana haz veriyor. Ancak henüz ulaşamadığım daha çok film var. Ben yaklaşık 6 bin 500 Türk filmi olduğunu tahmin ediyorum. İnsanlar beni anlamakta zorlanıyor. Türkiye'de çekilen filmlerin büyük çoğunluğu gelir sağlamak için çekilmiş, piyasa filmleri. Ancak onlar duygusal masallar. Bu yüzden halen televizyonda oynatıldığında yüksek reyting alıyor. Ben de bu masalları çok seviyorum. Türkan Şoray ve Hülya Koçyiğit en çok sevdiğim sanatçılar".
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.