Alm. Blatter, Fr. Feuille (f), İng. Leaf. Bitkilerin; gaz alışverişini sağlayan, ışıktan mümkün olduğu kadar faydalanarak özümleme yapan ve su buharı kaybını kolaylaştırmak bakımından kütlesine kıyasla yüzeyleri fazla olan iletim sistemi bakımından zengin damarlama gösteren yan organları. Gövde ve dallar bitkinin tepe ve yan tomurcuklarından büyürler. Tomurcuklar sürgen dokudan yapılmış bir bitkisel dirim konisine (büyüme konisi) sâhiptir. Yapraklar, yan tomurcukların büyüme konisinin yan tarafında bulunan yaprak taslaklarından meydana gelirler. Sınırlı bir büyüme gösterdiklerinden kısa sürgün olarak kabul edilirler. Yapraklar kloroplast bakımından zengin olduğundan fotosentezin en bol olduğu yerdir.
Yaprakta esas olarak üç kısım bulunur: 1) Yaprak ayası (Lamina), 2) Yaprak sapı (Petiyol), 3) Yaprak tabanı (Bazis).
Yaprak ayası (Lamina): Yaprağın büyük kısmını teşkil eden yassı, yeşil görünüşlü kısımdır. Büyük olsun, küçük olsun her yaprakta lamina bulunur. Özümleme, terleme ve solunum olaylarının en çok cereyan ettiği yerdir. Yaprak ayasının şekli ya bütündür veya parçalara ayrılmıştır. Bir sap üzerinde tek olarak bulunan yapraklara basit veya yalın yapraklar denir. Basit yapraklarda yaprak ayası, yaprak sapı üzerinde bir bütün hâlindedir. Eğer yaprak ayası parçalanıp bölümlere ayrılmış ise bileşik yapraklar meydana gelir. Bileşik yapraklarda yaprak sapı üzerindeki her lamina parçasına yaprakçık denir.
Laminanın şekli bitkilere göre çeşitlilik gösterir. Şerit, iğne, yürek, mızrak, üçgen, dâire, böbrek, bakla, orak, kılıç, ok gibi şekillere sâhip yaprak ayaları vardır. Yaprakları, yaprak ayasının kenarlarının şekillerine göre birçok kısımlara ayırmak mümkündür. Düz dişli, testere dişli, oymalı, girintili gibi isimler alır.
Gövdeden ayrılan iletim demetleri, yaprak sapı yoluyla yaprak ayası içinde dağılarak damarları meydana getirirler. Genellikle yaprak ayasında bir orta damar ve bu orta damardan ayrılan yan damarlar mevcuttur. Yan damarlar daha sonra ağsı damarlara ayrılırlar. Damarlanma, bitkilere göre, farklılık gösterir. Basit damarlanma, çatalsı damarlanma, paralel damarlanma, ağsı damarlanma olmak üzere dörde ayrılır. Basit damarlanmada aya ortasında bir tek damar görülür. Çam ve selvi gibi iğne veya pulsu yapraklara da rastlanır. Laminada damarlar iki çeşit kola ayrılarak dağılım gösteriyorsa buna çatalsı damarlanma denir. Bu durumda orta damar bulunmaz. Eğreltilerde durum böyledir. Paralel damarlanmada orta damar hâkimdir. Yan damarlar orta damara paralel uzanır. Mısır gibi tek çenekli bitkilerin çoğunda görülür. Ağsı damarlanmada orta damar hâkim olup, bundan çıkan yan damarlar lamina içinde ağ gibi dağılmıştır. Çift çenekli bitkilerde böyledir. Bâzı bitkiler (yeşil renk maddesi) diğer pigmentler tarafından maskelendiğinden dolaylıdır. Bu yapraklar da fotosentez olayını sürdürürler.
Yaprak sapı (petiyol): Yaprak ayasını belli bir açıyla gövdeye bağlıyan, genellikle ince yapılı kısma yaprak sapı denir. İçi gövdeden gelen iletim demetleriyle doludur. Yaprak sapı çoğunlukla yaprak ayasının tabanına bağlanır. Yaprağı taşıyan ve laminayı ışığın yönüne göre hareket ettiren kısımdır. Petiyol, farklı bitkilerde değişik uzunlukta olabildiği gibi, bâzan hiç de bulunmayabilir. Hanımeli yaprakları sapsızdır.
Yaprak tabanı (Bazis): Yaprak sapının gövde ile birleştiği yere bazis denir. Bazis yaprakların hareketinde rol oynar. Yaprak sapından daha geniştir. Bâzı bitkilerde genişleyerek yaprak koltuğunda bulunan lateal tomurcuğu örter. Böyle koruyucu şekline yaprak kını (vagina) denir. Sapı olmayan yapraklar tabanlarıyla gövdeyi sarar veya gövdeyi delinmiş gibi çevreler veya karşılıklı iki yaprak tabanlarıyla birleşmiş durum gösterir. Bâzı yaprakların tabanında kulakçıl (stipül) denen yan yaprakçıklar teşekkül eder. Gül ve menekşede yan yaprakçıklar belirgindir. Öz çimenlerde ve buğdaygillerde yaprağın üst yüzü kulaklı bir kın gibi gövdeyi sarar. Bâzı bitkilerde kulakçıklar kuru bir deri hâlinde yaprak tabanını sararlar. Bu duruma okrea adı verilir. Bâzan kulakçıklar diken şeklinde olabilir.
Bitkilerin, yeşil renkteki geniş yüzeyli yapraklarının esas ödevi özümleme, solunum ve terlemedir. Bâzan bu ödevlerden başka görevleri yapmak için yapraklarda değişiklikler meydana gelmiştir. İlk bakışta böyle olan organların yaprak olduklarını kabul etmek çok zordur. Yaprak metamorfozları (değişimleri): Tomurcuk pullar, diken yapraklar, depo yapraklar, sülük yapraklar, kapan yapraklar ve üretken yapraklar olmak üzere altıya ayrılır. Tomurcuk pullar; genel olarak kısa, kalın ve sapsız yaprakçıklardır. Ödevleri, iç kısımdaki gövde ve yaprakları verecek olan ince yapılı meristen hücrelerini dış tesirlere ve fazla su kaybına karşı korumaktır.
Diken yapraklar, iletim demetleri ve fazla miktarda sklerankima dokusu ihtivâ eder. Yaprakların hepsi veya bâzı kısımlarının dikenleşmesiyle meydana gelir. Bu yaprakların görevi hayvanlara karşı savunma silâhı olmaktadır.
Depo yapraklar, su veya besin maddelerini depo etmek üzere farklılaşmış, etli ve kalın yapraklardır. Kurak veya tuzlu bölgelerde yaşıyan bitkilerin yaprakları böyledir.
Sülük yapraklar; tırmanıcı bitkilerin tutunmasını sağlamak için yaprak veya yaprakçıklar incelerek sülük hâline geçer.
Kapan yapraklar; böcek kapan bitkilerin yaprakları farklı şekilde değişikliğe uğrayarak böcekleri yakalayarak kapan şeklini almasından meydana gelmiştir. Böyle yapraklar bitkinin beslenmesinde rol oynar.
Üretken yapraklar, bitkilerin çoğalmasında rol oynayan yapraklardır. Çiçek parçaları, gerek çiçek örtüsü yaprakları, gerek eşeysel üremede rol oynayan erkek ve dişi organlar yaprakların değişmesiyle meydana gelmiştir.
Yaprağın İç Yapısı
Yaprağın iç yapısı fotosentez olayına elverişli bir durum göstermektedir. Hücrelerinde fazla sayıda kloroplast, fazla ışık alacak şekilde yer almıştır. Gaz alışverişini sağlamak bakımından hücrelerin yüzeyleri mümkün olduğu kadar hücre-arası boşluklarıyla çevrilmiştir. Fotosentezde kullanılacak su ve suda erimiş maddeleri alma, fotosentez ürünlerini iletim demetlerine ulaştırma bakımından elverişli bir yapıya sâhiptir. Gelişmiş bir yaprağın enine kesiti incelenecek olursa epiderma ve iki epiderma arasındaki parankima dokusundan meydana gelmiş mozofilden meydana gelmiş olduğu görülür. Yaprağın bütün dış yüzeyi tipik bir epiderma dokusu ile örtülüdür. Epidermada stomalar, tüyler, emergensler ve hidatodlar bulunur. Alt epidermadaki stomaların sayısı üst epidermadaki stoma sayısından fazladır. Bir yaprakta ortalama olarak mm2 ye 250 stoma düşer.
Yaprak epiderması ya tüysüzdür veya şekilleri, bulundukları yer ve sayıları bakımından değişik olan tüylere sâhiptir.
Epiderma arasında bulunan mezotil ince çeperli parankima hücrelerinden meydana gelmiştir. Mezofil palizat parankiması ve sünger prankiması olmak üzere iki cins parankimadan meydana gelmiştir. Genellikle silindir şekilli palizat parankiması üst kısımda, düzgün olmayan hücrelerden meydana gelen sünger parankiması da alt kısımda bulunur. Palizat parankiması hücreleri klorofil bakımından, sünger parankimasından daha zengindir. Sünger parankimasının hücre ara boşlukları daha fazladır. Gözenekler (stomalar) açılacağı zaman klorofilli stoma hücreleri fotosentez yaparak şişer ve gözenekler açılır. Kapanacağı zaman glikoz nişastaya dönüşerek soymuk demetleriyle depo yerlerine taşınır ve gözenekler kapanır.
Yaprakların çoğunda üst ve alt epiderma tek sıra hücreden olmuştur. Lastik ağacında üst epiderma, üç sıradan meydana gelmiştir. Dutgillerde, ebegümecigillerde ve begonyagillerde çok tabakalı epidermis görülmektedir.
Bâzı bitkilerin yapraklarının üst yüzeyinde mum örtüsü bulunur. Epidermis hücrelerin yer yer kilit hücrelerine değişmesiyle gaz alış-verişini ve terlemeyi sağlayan stomaların (gözenek) oluşu sağlanır. Stomalar her iki yüzeyde de bulunabilir. Stomalar sâyesinde bir tek ayçiçek bitkisi günde 1 litre, bir normal ağaç ise 60-70 litre su kaybeder. Yıllık su kaybı çok büyüktür. Bir kırmızı kayınağacı yılda 1 ton su kaybeder. Bitkiler topraktan aldıkları suyu gözenekleri sâyesinde havaya verirler. Orman olan yerlerde topraktan çekilen su tonlarcadır.
Bütün bitkiler yapraklarını döker. Çam gibi yaz-kış yeşil yapraklı gözüken bitkiler de yapraklarını zaman zaman dökerler. Fakat yaprakların hepsi aynı zamanda dökülmediğinden yaprak dökmez bitkiler olarak tanınırlar. Susuzluk, aşırı ısı veya don gibi olaylarda yaprak dökümü hızla olur. normal olarak bitkiler sonbaharda yapraklarını dökerler. Yaprak dökümünden kısa bir zaman önce, yaprak sapının dip tarafından parankima hücrelerinden meydana gelen bir ayrılma tabakası teşekkül eder. Bu ayrılma tabakasının hücreleri dıştan içe doğru çok sayıda bölünerek iletim dokusuna kadar çoğalırlar. Daha sonra yuvarlaklaşırlar. Sonra da orta lamelleri eriyerek birbirlerinden ayrılırlar. Böylece yaprak sapı iletim dokusu ile gövdeye tutunmuş olur. Hafif bir rüzgâr, yaprağı dalından koparır ve yaprak düşer. Yapraklar dökülmeden önce renk değiştirirler. Sarı ve kırmızı gibi renklerin meydana gelişi, besin maddelerinin yapraktan uzaklaştırılması esnâsındaki kimyâsal olaylarla ilgilidir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.