Amerika Birleşik Devletlerinde Charles Taze Russel tarafından 1872’de kurulan, 1931 senesinden sonra kendilerini bu adla tanıtmaya çalışan misyoner teşkilâtına verilen ad.
Teşkilâtın kurulduğu yıllardaki ismi “Zions Watch Tower Bibel and Tract Society of Penssylvania” (Siyon Gözetleme Kulesi Pensilvanya Bilimsel Araştırma Cemiyeti) olarak îlân edildi. 1896 târihinde teşkilâtın adı değiştirilerek Watch Tower Bible and Tract Society (Gözetleme Kulesi İncil Araştırma Cemiyeti) oldu ve teşkilâtın merkezi Penssylvania’dan Brookyln’e taşındı. Charles Taze Russel’den sonra teşkilâtın başına geçen Joseph Franklin Rutherford hakîki tanrının Yehova (Yahova) olduğunu ileri sürerek teşkilâtın adının Yehova Şâhitleri olmasını benimsedi. Rutherford banda aldığı vaazlarını dernek üyelerine dağıtarak propagandalarının yapılmasını teşvik etti. Dernek üyeleri ses bantlarını kapıların önünde dinleterek yeni üyeler ve yandaşlar kazanmaya çalıştılar. New York’ta Brooklyn’deki merkezden idâre edilen derneğin başına Rutherford’dan sonra Nathan Homer Knorr geçti. Knorr yeni liderler ve misyonerler yetiştirmek üzere Gilead’da, Watch Tower Kitab-ı Mukaddes okulunu kurdu. Teşkilâtın bütün kitap ve makâlelerinin imzâsız yayınlanması prensibini getirdi. Knorr önderliğindeki teşkilât üyeleri Kitab-ı Mukaddese yeni yorumlar yaptılar. Knorr’dan sonra Frederick W. Franz teşkilât başkanı oldu.
Diğer Hıristiyanlardan ve Yahûdîlerden farklı inanışlara sâhip olan Yehova Şahitleri teşkilâtı gün geçtikçe genişledi. Amerika Birleşik Devletleri dışındaki diğer ülkelerde de merkezler ve şûbeler açıldı. Gizli ve kendilerine has metodlarla propaganda yapan Yehova Şâhitleri 1917-1928 seneleri arasında öğrettikleri hususlarda ve inançlarında 148 kadar değişiklik yaptılar. Karmakarışık bir inanç sistemi hâline gelen Yehovacılık, gerçek Hıristiyanlık iddiası ile ortaya çıkmasına ve Yahûdîlikle Hıristiyanlık karması gibi görünmesine rağmen onlardan tamâmen farklı bir inanış haline geldi. Yehova Şâhitleri kendilerini “Yeni Millet” kabul ettiler. Bu sebepten hiçbir milletin bayrak ve sancağını benimsemedikleri gibi kendilerinden başka bütün milletleri ve toplulukları şeytanın askerleri olarak kabul ettiler. Kendi teşkilâtları içinde papaz, kilise veya kilise topluluğu gibi terimleri kullanmaktan kaçındılar. Kiliseler Birliği hareketine de katılmadılar. İkinci Dünyâ Savaşı yıllarında Almanya ve öteki mihver devletlerinin yanında bâzı Müttefik Devletler de Yehova Şâhitlerinin faâliyetlerini yasakladılar. Yeni bağımsızlığına kavuşmuş olan ve daha çok milliyetçilik duygusuna sâhip olan diğer devletler de Yehova Şâhitlerine karşı baskı uyguladılar. Daha sonra ABD mahkemelerinde açılan çeşitli dâvâlar sonunda Yehova Şâhitleri görüşlerini ve inançlarını açıklama hakkını elde ettiler. Pekçok ülkede açılan dâvâlar neticesinde Yehova Şâhitlerinin çalışmaları Kânûnî bir statüye bağlandı. 1950’den sonra Türkiye’de de faâliyet göstermeye başlayan Yehova Şâhitleri hakkında birçok kânûnî soruşturma dâvâları açıldı. Ancak dâvâların hepsi beraatla netîcelendi. 1960’larda yargıtay kararlarıyla bu akımın ayrı bir inanç olduğu hükme bağlandı.
Kurulmuş makina gibi merkezden gelen fikir ve düşüncelerin propagandasını yapan Yehova Şâhitlerinin hepsi aynı şeyi anlatırlar. Tatlı okşayıcı dillerle bilhassa Müslüman yavrularını aldatmaya, kendi gâyelerine hizmet ettirmeye çalışırlar. Telefon rehberlerinden aldıkları adreslere broşürler, risâleler, gönderirler. Şık, süslü giyinmiş güzel kızları kapı kapı dolaştırarak evlere, iş yerlerine bu risâleleri bıraktırırlar. Müslümanlar, dinlerinin esaslarını çok iyi bildiklerinden bunların saçma, mesnetsiz yalanlarına kanmamaktadır. Propagandalarını çok sayıda kitap, broşür ve vaazla yürüten Yehova Şâhitleri Krallık salonları denen kiliselerde toplanırlar. Râhip ve papazları yoksa da, toplanma merkezleri New York’ta (Brooklyn) olan vaizleri vardır. Teşkilâtın mahallî şûbe veya topluluklarına bağlı üyelerinin çoğu krallık yayımcısı olarak çalışır. Bunların haftada beş saati Krallık Salonu’ndaki toplantılara ayırması ve şartlar müsâit olunca kapı kapı gezerek inançlarını halka anlatması istenir.
Teşkilâta bağlı misyonerlerin bir kısmı yarım günlük işlerde çalışırlar ve ayda yüz saat dînî hizmetlerde bulunurlar. Bir kısım misyonerler ise bütün zamanlarını dernek çalışmalarına ayırırlar. Ücret karşılığında ayda en az 150 saat dernek için çalışırlar. Yehova Şâhitlerinin çalışmalarını başlıca üç kuruluş düzenlemektedir. Bunların en büyüğü Pennsylvania’da Russel tarafından kurulan Watch Tower Biblo and Tract Society, diğerleri aynı kuruluşun New York Şûbesiyle Uluslararası Kitab-ı Mukaddes Talebeleri Derneğidir. İki ayda yayımlanan Watchtower ve Awake dergileri başlıca yayın organlarıdır.
Dünyâdaki 216 ülkede faaliyet gösteren Yehova Şâhitlerinin sayısı 2.000.000 civârındadır. Türkiye’de ise 1000 kadar Yehova Şâhidi bulunmaktadır.
Teşkilâtı kuran Charles Taze Russel karakter yapısı, yaşayışı ile çok dikkat çeker. Söyledikleri ile yaptıkları tamâmen birbirine zıttır. Şöyle ki; evlâtlık kızı Rose Boly’ye tecâvüz ettiği için karısı Maria Francis tarafından mahkemeye verilmiş ve mahkemede suçunu îtirâf ederek hüküm giymiştir. Ayrıca kendisini çevresinde “Çok saygıdeğer bir çoban” olarak tanıttığı için Protestan Baptist Kilisesi Yesi C. Ross, onun “sahte bir çoban” olduğu hakkında bir broşür yayınladı ve bu sebepten mahkemelik oldular. Russel; kendisinin hiçbir din adamı tarafından takdis edilmemiş olduğunu mahkemede îtirâf etti. Mahkeme, Russel’in “yalan yere yemin eden” bir yalancı olduğuna dâir hüküm vermiştir.
Russel ayrıca, buğday satışında halkı dolandırdığından mahkemeye sevk edilmiş ve mahkûm olmuştur.
Çin’e ve Japonya’ya yaptığı seyâhatler sonunda oralarda ilk misyoner teşkilâtını kurduğunu iddiâ ettiğinden, kiliseler tarafından mahkemeye verilerek, mahkeme kayıtlarına; “Yalan yere propaganda yapan” kişi olarak geçmiştir.
Görünüşte hazret-i Îsâ’dan, Kitab-ı Mukaddesten bahs eden Yehova Şâhitleri gerçekte “dünyâ cenneti” inancını yaymak için Siyonizmin emrinde çalışmaktadırlar. Kitâb-ı Mukaddesin Yehova adını verdikleri tanrının kelâmı olduğunu, kendilerinin hazret-i Âdem’in oğlu olan Hâbil’den, hazret-i Îsâ’ya kadar süregelen uzun devredeki şâhitlerin son temsilcileri olduklarına inanırlar. Hazret-i Îsâ’nın Tanrı Yehova tarafından yer yüzünde Îsâ Krallığı adında bir din devleti kurmakla vazifelendirildiğine ve günahkârların hazret-i Îsâ aracılığıyla yeniden Tanrı Yehova’ya bağlanabileceğine inanırlar. Kurulacak olan Îsâ Krallığının 144.000 seçkin Yahûdî tarafından idâre edileceğine inanırlar. Cennete, Cehenneme ve öldükten sonra dirilmeye, meleklere, kazâ ve kadere, kıyâmete ve rûhun varlığına inanmazlar. Ölüm kişinin tamâmen yok olmasıdır derler. Yeryüzünde kurulacak Cennete hazret-i Îsâ’nın bu krallığı idâre edeceğine, Yehova Şâhitlerinin bu krallıkta yaşayıp hiç ölmeyeceklerine inanırlar. Ayrıca kehânette bulunarak, Şeytan ve Yehova arasında, Yehova’nın zaferiyle neticelenecek olan bir savaşın haberciliğini yaparlar. Dünyânın bu savaşta sağ kalanların mekânı olacağını söylerler. Suda vaftiz olurlar.
Millî ve mânevî değerleri inkâr ve insanlara “dünyâ cenneti” vâd etmeleri bakımından, Yehova Şâhitleri ile komünistler arasında tam bir benzerlik vardır.
Zinâ dışında herhangi bir sebeple boşanmaya ve kutsal metinlere aykırı olduğunu ileri sürerek kan nakline karşı çıkarlar. Asker olmayı ve bayrağı selâmlamayı reddederler.
Yehova Şâhitleri üç zümreye ayrılır. İlk zümre sâdıklar olup, bunlar 150.000 civârındadır. Geri kalanlar ise uşak ve hizmetçi mevkiindedirler. Teşkilâta yeni girenler üçüncü zümrede olmayı baştan kabul ederler.
Yehova Şâhitleri kendi inanışları ve kurmayı hayâl ettikleri düzen dışında bütün dinlere, anayasalara, kânunlara, nizamlara, milletlere, bayrağa, sancağa, devlete ve askerliğe düşmandırlar. İsrâilde savaş aleyhtarlığı, sancak, bayrak, vatan, millet, millî marş, devlet, askerlik vb. düşmanlığı ile ilgili propaganda yapmazlar. Yehova Şâhitlerinin “1968 Yıllığı’nda İsrail’in “Altı Gün Savaşı”nda Araplara karşı zafer kazanmaları medh edilmekte, Arap devletlerinin sınırlarının açılması sebebiyle bu sınır bölgelerindeki Yehova Şâhitlerinin buluşup görüşmeleri sevinçle anlatılmaktadır.
Müstakil bir dîne sâhip olmayan, kendisini açıkça ortaya koymayan bu gizli teşkilât devletimizin hukûkî, siyâsî, iktisâdî ve sosyal nizamlarına tamâmen aykırı bir kuruluştur. Bu teşkilât mensupları İslâmiyetin ve Müslümanların da düşmanıdırlar.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.