Osmanlılar zamânında yetişen Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İstanbul’da ilk olarak kurulan matbaanın kurulmasına fetvâ veren, elli yedinci Osmanlı şeyhülislâmıdır. İsmi, Abdullah olup, Çatalcalı Ali Efendinin soyundandır. Doğum târihi bilinmemektedir. Yenişehir’de doğdu. 1744 senesinde İstanbul’da vefât etti.
İlk tahsilini Yenişehir’de yaptıktan sonra İstanbul’a geldi. Zamânının âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri tahsil etti. Yapılan imtihanı kazanarak müderris oldu. Çeşitli medreselerde müderrislik yapıp talebe yetiştirdi. En sonunda Süleymâniye Dâr-ül-hadîs müderrisliğine ulaştı. Hanefî fıkhında özel ihtisas kazanıp kâdılık mesleğine geçti. Mevleviyyet derecesiyle fetvâ emini oldu. Haleb ve Bursa kâdılıklarında bulundu. 1714 senesinde Mora Seferine İstanbul kâdılığı pâyesiyle ordu kâdısı olarak katıldı. 1716 senesinde Anadolu Kazaskerliğine, bir müddet sonra da Rumeli Kazaskerliğine getirildi. Bundan sonra Sultan Üçüncü Ahmed Han tarafından şeyhülislâmlığa getirildi. Dâmâd İbrâhim Paşayla iyi anlaşıp hizmette bulundu. Pâdişâhın ihsânlarına kavuştu. Zamânındaki birtakım kültür ve yenilik faâliyetlerine ön ayak oldu. İbrâhim Müteferrika tarafından kurulan matbaanın kurulmasıyla ilgili fetvâyı verdi. Bu matbaanın kurulmasıyla ilgili fetvâsı şöyledir:
“Kitap basma sanatını iyi bildiğini söyleyen bir kimse, lügat, mantık, astronomi, fizik ve benzerleri âlet ilimleri kitaplarının harflerini ve kelimelerini birer kalıba çıkarıp, buradan kâğıtların üzerine basarak bu kitapların benzerlerini elde ederim, dese, bu kimsenin, böyle kitap basmasına dînimiz izin verir mi'” Abdullah Efendi cevâbında:
“Kitap basma sanatını iyi bilen bir kimse, bir kitabın harflerini ve kelimelerini birer kalıba çıkarıp, kâğıtlara basmakla bu kitaptan az zamanda kolayca çok sayıda kitap elde ediyor. Böylece çok ucuz kitap yazılmasına sebep oluyor. Fâideli bir iş olduğundan dînimiz bu kimsenin bu işi yapmasına izin verir. Kitapta yazılı ilmi bilen birkaç kişi önce kitabı tashih etmelidir. Tashih ettikten sonra basılırsa güzel bir iş olur.” buyurdu.
Yenişehirli Abdullah Efendinin bu fetvâsı, İslâm dîninin ilmî, fennî ve teknik gelişmeleri teşvik ettiğini göstermekte, “İslâmiyet bizi geri bıraktı, ilmî ve teknik gelişmelere mâni oldu.” diyerek gençliği târihinden, dîninden ve îmânından soğutmak isteyen din düşmanlarının çirkin iftirâlarına cevap teşkil etmektedir.
Şeyhülislâmlık vazîfesini üstün bir liyâkatle yürüten Yenişehirli Abdullah Efendi, 1730 senesinde bu vazîfeden alınıp Bozcaada’ya gönderildi. Oradan da hac vazîfesini yapmak üzere Hicâz’a gitti. Hac vazîfesini yerine getirip Peygamber efendimizin mübârek kabrini ziyâret etti ve İstanbul’a döndü. Bir müddet İstanbul dışındaki çiftliğinde kaldıktan sonra Kanlıca’daki evinde istirahat edip ibâdetle meşgul oldu. 1744 (H.1156) senesinde Kanlıca’daki evinde vefât etti. Kanlıca İskender Paşa Câmi bahçesine defnedildi.
Yenişehirli Abdullah Efendinin Behçet-ül-Fetavâ adlı fetvâ kitabı pek kıymetlidir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.