on yedinci ve on sekizinci asırlarda Mısır’da yaşamış hadis, siyer ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Muhammed bin Abdülbâkî’dir. Künyesi, Ebû Abdullah’tır. Babası gibi Zerkânî nisbesiyle meşhur oldu. 1645 senesinde Mısır’da Zerkan köyünde doğdu. 1710’da Kâhire’de vefât etti.
Muhammed Zerkânî ilk önce âlim olan babasından ilim öğrendi. Sonra da zamânın büyük âlimleri, Nûreddîn Ali Şebrâmelîsi, Şeyh Yâsîn Hımsî, Şeyh Muhammed Bâbilî, Muhammed bin Halîl, Aclûnî, Cemâleddîn Abdullah Şibrâvî gibi zâtlardan ilim tahsil etti. Fıkıh, hadis ve diğer Arabî ilimlerde üstün dereceye yükseldi. Bütün hocalarından icâzet (diploma) aldı. Ezher Üniversitesinde ders okuttu. Tasavvuf yolunu Ebi’l-İkrâm bin Vefî’den öğrendi. Birçok kıymetli eser yazdı. 1710 senesinde Kahire’de vefât etti. Cenâze namazını büyük âlim Şeyh Muhammed Kûşî kıldırdı ve orada defnedildi.
Eserleri:
1) Telhîsü’l-Mekâsıdü’l-Hasene: Hadis ilmine dâirdir. 2) Şerhu’l-Beykûniyye, 3) Şerhu’l-Mevâhibü Ledünniyye: Bu eser İmâm-ı Kastâlânî’nin Mevâhibü Ledünniyye adlı eserinin şerhidir. Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem hayâtına dâir olup sekiz cilttir. 1911 senesinde Mısır’da, 1973 senesinde Lübnan’da basılmıştır. 4) Şerhu Muvatta-ı İmâm-ı Mâlik, 5) Vusûlu Emânî.
Naklettiği hadîs-i şerîflerden bâzıları:
Bir kul üzerine Allahü teâlânın nîmeti büyüdüğü müddetçe, insanlardan gelen sıkıntılar da büyür. Bunlara tahammül edemeyen, sabredemeyen kimseden o nîmet gider.
Dikkat ediniz! Sizin hastalığınızı ve onun şifâsını size söyleyeyim mi' Dikkat ediniz! Şüphesiz sizin ilâcınız istiğfârdır.
Allahü teâlâ hastalığı yarattığı zaman onun ilâcını da yarattı. Öyleyse tedâvi olunuz.
Buyurdu ki: “Bir kimse günahları sebebiyle ilimden mahrum kalır. Çünkü bir nur olan ilmi, Allahü teâlâ bir kimseye verirse, o kimse Allahü teâlânın emirlerine uyar, yasaklarından kaçınır. Günahlar ilim nûrunu söndürür. İlim nûrunun sönmesi ise, ya o kulun o ilimden bir şey anlamaması sûretiyle o ilimden mahrûmiyetine, yâhut öğrendiği ilmin faydasını görmemeye sebep olur. Hattâ öğrendiği ilim her iki dünyâda da o kimse için zararlı olur.”
“Günah işleyen kimse helâl rızıktan mahrum olur. İnsan helâl yoldan kazansa bile günah işlemesi sebebiyle bereketini göremez. Günah işleyen kimse işlerinde zorluklarla ve mânilerle karşılaşır. Bir işe başladığı zaman, önüne bir mâni çıkıverir veya yapacağı işler ona zor gelir. Bir işi yaparken onda yorgunluk ve isteksizlik meydana gelir. O işi yapmaya muvaffak olamaz.
Günahlar kulu dünyâ ve âhiret helâkına sebep olan şeylerin içerisine düşürür. Günahlar iyice yerleşince öldürücü olur. Bedenin sıhhati, bedenin kuvvetini muhâfaza eden gıdâyı almak, zararlı maddeleri vücûdundan atmak, bedene zarar veren şeylerden sakınmakla olur. Bunun gibi kalbin gıdâsı da îmândır. Sâlih ameller, îmânı kuvvetlendirir ve parlatır. Tövbe-i Nasûh insandaki günahları dışarı atar. Günahlardan sakınmak ise, kalbin sıhhatini muhâfaza eder. Bunlar da takvâ ile mümkün olur. Takvâ üç şeyi içine alır. Îmân gıdâsı, tövbe-i nasûh ile günahları atmak ve günahlardan sakınmaktır. Bu üç taneden birisi noksan olursa takvâ da noksan olur.”
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.